Naomi Kawase evlat edinme üzerinden anneliği sorguluyor “Asa ga kuru / Anne Gibi”
1969’da Japonya’nın kırsal kesimi Nara’da doğup, çok küçükken anne ve babası ayrıldığında, aynı yörede, kavgacı ve sevgi dolu bir ilişki sürdürdüğü bir büyük halanın yanında büyümüş. Ōsaka Shashin Senmon Gakkō okulunda televizyon yapımcılığı eğitimi almış ve aynı okulda dört yıl eğitmenlik yaptıktan sonra film yönetmenliğinde karar kılmış. Otobiyografik öğeler içeren, onu çocukken terk eden babasının arayışını anlattığı “Embracing” ve onu büyüten büyükannesine odaklanan “Katatsumori” gibi belgesellerin ardından 1997’de ilk 35 mm. filmi “Suzaku” ile Cannes’da Altın Kamera En İyi Yeni Yönetmen ödülünü kazanan en genç sinemacı olmuş.
Ben Kawase’yi 2007’de Cannes’da Grand Prix ödülü almış olan dördüncü uzun metrajı “Mogari no Mori / Yas Ormanı” filmiyle Antalya Altın Portakal festivalinde keşfetmiştim. O günden bu yana festivallerde “Dingin Sular”, “Umudun Tarifi”, “Vision” gibi birçok filmini izlediğimiz Naomi Kawase, kurmaca ile belgeseli ayıran incecik çizgide, aile içi sorunlar, geleneksel aile yapısının çöküşü, erkek egemen Japon toplumunda kadının kendine yer edinme mücadelesi gibi konuları kişisel ve mahrem bir yaklaşımla irdeliyor.
Kawase, çoğunlukla gizem kitapları yazmış olan Mizuki Tsujimura’nın romanından uyarladığı yeni filminde, çocuk sahibi olamayınca bir bebeği evlat edinen bir çifti izliyor. Üst orta sınıf mensubu bir çift olan Satoko ve Kiyokazu, kocanın canlı sperm sayısının sıfıra yakın olması sebebiyle çocuklarının olamayacağını öğrenirler. Bir süre, testislerden sperm kazıma dâhil, epey zorlu tedavi yöntemlerini denedikten sonra ikili artık vaz geçmeye karar verir. Bu süreçte, Kawase, her zamanki gibi alçak sesle, bağırıp çağırmadan, kadının çocuk sahibi olmasını ailenin normalliğinin olmazsa olmazı gören inançları, anneliği engelleyen her durumu tabulaştıran gelenekleri ve karısını gerçekten seven Kiyokazu’yu çözüm olarak Satoko’ya boşanma teklif etmeye götürecek kadar absürt toplumsal bakış açısını yumuşak ama keskin tonlamalarla eleştirir. Televizyonda, “asıl amaçlarının çocuk sahibi olamayanlara destek değil, kimi sebeplerden dolayı istenmeyen ya da bakılamayacak durumda olan çocuklara bir gelecek temin etmek” olduğunu belirten Baby Baton adlı bir evlat edinme programının varlığını öğrendiklerinde ilgilenerek programa kaydolurlar. Gerçekten de karşılarına idealist bir yönetici çıkar ve kısa bir süre sonra da, 14 yaşında hamile kalan bir liseli kızın, tüm çocuk saflığıyla istese de, ailesinin baskısıyla bırakmaya zorlandığı, yeni doğmuş bir erkek bebeği evlat edinirler.
Kiyokazu ve Satoko dünya tatlısı oğulları Asato ile mutlu bir yaşam sürerlerken, bebeğin gerçek annesi olduğunu iddia eden bir genç kadın altı yaşlarındaki oğlunu geri istediğini, vermeyecekleri takdirde onlardan para istediğini söylüyor…
“Anne Gibi” bu öyküyü bir triptik gibi, iç içe geçirilmiş üç öykü olarak anlatıyor. Günümüzde başlayan film, bir flashback ile Kiyokazu ve Satoko’nun aile olarak bütünleşme özlemlerini, çabalarını ve muylu sona ermelerini anlatarak tekrar günümüze, gerçek annesinin Hikari olduğunu söyleyen genç kadınla buluşmalarına dönüyor. Anlatı bu kez yeni bir flashback’le liseli Hikari üzerinden çocuk yaşta hamile kalmanın sorunlarına, aile ve arkadaş ortamındaki olaylara ve Baby Baton’da yaşananlara odaklanıyor. Genelde çocuk özlemine odaklanan filmlerden farklı olarak Kawase, Baby Baton’daki, doğurmak üzere oldukları çocukları belirli sorunlar yüzünden vermek zorunda kalacak olanlara da anlayış ve sevecenlikle bakmamızı sağlıyor.
Son bölümde film tekrar günümüze dönerek biyolojik anne ile çocuğa doğduğundan itibaren annelik eden diğer annenin buluşmasına geçiyor.
Kawase, her zamanki dingin zamanlamasıyla aktardığı öyküsüne, farklı, büyük olasılıkla gizem romanları yazarı Mizuki Tsujimura’dan gelen bir tonlama da katıyor. Her bir bölümde olayların sadece bir cephesi anlatıldığından, edinmiş olduğumuz izlenimler bir sonrakinde alt üst olabiliyor ya da iyice değişebiliyor. Ancak 140 dakika gibi bir sürede anlatılmasına karşın, öykünün birçok ayrıntısı eksik kalıyor. Aslında flashback’lerin amacı geçmişle ilgili ayrıntıları açıklamaksa da, kimi kolayca açıklanacak pek çok soru cevapsız kalıyor. Özellikle de bu kadar uzun bir filmde, finalin beklenmedik şekilde aceleye getirilmiş izlenimi bırakması anlatının tamamını zedeliyor.
Sonuç olarak, çocuk hasreti ve çocuk hamileliği gibi iki önemli konuyu ele almasıyla önemli, ancak senaryodan gelen eksikleriyle beklentileri tam karşılamayan bir film.
Yönetmen : Naomi Kawase
Senaryo : Naomi Kawase, Izumi Takahashi
Görüntü Yönetmeni : Yuta Tsukinaga, Naoki Sakakibara
Kurgu : Tina Baz, Yoichi Shibuya
Oyuncular : Hiromi Nagasaku, Arata Iura, Aju Makita, Miyoko Asada
Japonya / Dram / 140 Dk.