Anora

Sean Baker’in Altın Palmiye’li “ANORA”sı vizyonda

FANTASTİK KARA KOMEDİ

Film bir eskort kız ile bir Rus oligarkın veliahtı arasındaki trajikomik bir Külkedisi hikayesi anlatıyor. Sean Baker senaryosunda çizdiği renkli ve inandırıcı karakterleriyle, hızlı hatta çılgın tempolu mizanseniyle,konusunu anlatmak için olayları seçmedeki hüneriyle övgüyü hak ediyor. Başarısında görüntü yönetmeni Drew Daniels ile başrol oyuncusu Mikey Madison’ın payı var.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Altın Aslan Ödüllü Almodovar’ın “Yandaki Oda”sı ile aynı gün vizyona giren Altın Palmiye Ödüllü “Anora”, bir eskort kız ile bir Rus oligarkın şımarık veliahtı arasındaki trajikomik bir Külkedisi hikayesi anlatıyor. Amerikan Bağımsız Sinemasının genç temsilcisi Sean Baker, renkli karakterler aracılığıyla hızlı, hatta çılgın tempolu mizanseniyle, sürprizleriyle filmin her sahnesinde çıtayı yükseğe taşıyor. “Anora her yaşta izleyiciye hitap eden, hem dramatik hem gülünç olabilen, her nabza şerbet veren adeta “garanti belgeli” bir film.

Filmin 2 saat 20 dakikalık süresinde vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyor, bir kez bile saate bakmak aklınıza gelmiyor. Film Allo Cine’de 33 Fransız eleştirmeninden 5 üzerinden ortalama 4.2 puan aldı. Brooklyn’de kırık dökük bir apartıman dairesinde oturan, Özbek asıllı stiptizci Anora (Ani) , çalıştığı gece kulübünde bir gece bir Rus oligarkın genç oğlu İvan’dan aldığı teklifle dolgun ücretli bir Las Vegas seyahatine çıkar. İkilinin orada evlenmesinden sonra ABD’ye uçan İvan’ın ebeveynleri bu evliliğin iptali için her şeyi göze alır. Sean Baker hızlı kurgusu ve karakterlerine duyduğu derin sempatisinden aldığı güçle, izleyiciyi gözyaşlarından kahkahalara sürüklüyor.

GARANTİ BELGELİ FİLM

Beklenmedik olayların birbirini kovaladığı bu çılgın fantastik kara komedi, hem dramatik, hem gülünç olabiliyor; flmde katıla katıla gülmek, gözyaşına boğulmak da mümkün. Sean Baker, senaryosunda iyi kotarılmış yan karakter portreleri çizmede, konusunu anlatmak için olayları seçmede, canlı bir şekilde aktarmada ve fazla uzatmama konusundaki disipliniyle övgüyü hak ediyor. Yönetmen “Niyetim insan hikayeleri anlatmak. Umarım evrensel bir konuyu ele alan “Anora” seks işçiliğine uygulanan damgayı kaldırmaya yardımcı olur.” Bunun için Baker, daha öncesi seks işçisi olarak çalıştığı dönemi “Modern Whore” adlı anı kitabıyla tanınan Kanadalı yazar ve oyuncu Andrea Werhun’u yaratıcı danışman olarak projeye dahil eder.

Sean Baker senaryosunda kadın kahramanlarının seçeneklerinin, kontrolünün dışındaki güçler tarafından nasıl şekillendiğini ve engellendiğini ustalıkla işlemiş. Filmografisine bakıldığında Baker’in senaryolarında hep kapitalist ülkesinin çizgi dışı, marjinal kişileri, antikahramanları perdeye taşımaktan hoşlandığı dikkati çeker. Yönetmenin pek de parlak sayılmayacak filmografisine bakıldığında, birçok filminin ana karakterlerini seks işçiliği yapan kişilerden seçtiğini görürüz. Bir önceki filmi “Red Rocket”te (2021) tükenmiş eski bir erkek porno yıldızının sektörüne dönüş çabasını anlatmıştı. İlk dönem filmlerinden, tamamı 1 günde geçen, IPone ile çekilen “Tangerine”de (2015) Noel arifesinde, hayat kadını olarak çalışan bir trans bireyin kalbini kıran erkek arkadaşını bulmak için şehri alt üst ettiğini görürüz. Yönetmenin en bilinen filmi “Florida Project” (2017), annesi para karşılığı turistlerle yatan bir kadının 6 yaşındaki kızını merkezine almıştı.

Sean Baker’in becerisi senaryolarında kahramanlarının yaşadıklarını duygu sömürüsüne kaçmadan anlatması. Kendini aştığı son filmi “Anora”da senaryosuna hakim olan yoğun mizah duygusu öne çıkıyor. Cannes Festivali jürisinin başkanı Greta Gerwig, gerçekçi ve beklenmedik bir başarı olarak övdüğü “Anora”yı Howard Hawks ve Ernst Lubitsch komedilerine yakın olduğunu söyledi. “Anora”, Terence Malick’in “Hayat Ağacı / The Tree of Life”ından 12 yıl sonra Altın Palmiye kazanan ilk Amerikan filmi olarak ülkesini onurlandırdı. Filmin bu başarısıyla Amerikan bağımsız dağıtım şirketi NEON, “Parazit”, “Titane”, “Huzur Üçgeni” ve “Bir Düşüşün Anatomisi”nin ardından üst üste 5 Altın Palmiye’li filmi dağıtacak. 18 Ekim’de ABD’de vizyona giren film Avrupa’da ve bizde 1 Kasım’da izleyicisiyle buluştu.

Ailelerinin isteği dışında evlenmeye karar veren bir çifti merkezine alan film, bir Rus oligarkın ahlaksız, sorumsuz oğlu olan İvan Vanya Zakharov’un (Mark Eidelshtein) ebeveynleri tarafından tasvip etmediği bir evliliği öğrendiklerinde, evliliğin iptalini sağlamak için, Amerika’daki karanlık işlerini çözen bir ekibi devreye sokmasını anlatıyor. Ekip, İvan’ın vaftiz babası Ortodoks rahip Toros (Karren Karagulian), tetikçileri Ermeni Garnick (Vahe Tovmasyan) ve Rus İgor’dan (Yura Borisov) oluşur. Anora “Ani” Mikheeva (Mikey Madison) Brooklyn’deki Ruşça konuşulan bir mahalle olan Brighton Beach’te yaşayan seks işçisi genç bir striptizcidir. İşinde iyi olmasına rağmen Ani hayatından mutsuzdur ve bir çıkış yolu aramaktadır. Görünürde ABD’de okumak için bulunan İvan, ailesinin Brooklyn’deki malikanesinde parti yapmayı ve video oyunları oynamayı tercih etmektedir.

Ani’yi çalıştığı gece kulübünde tanıyan İvan, kendisini seks yapması için birkaç kez evine davet eder. Ani’ye bağlanınca ona yapacakları Las Vegas seyahatinde, 1 hafta boyunca kız arkadaşı gibi davranması için 15 bin dolar öder. Aralarında başlayan fırtınalı romantizm, İvan’ın evlilik teklifini getirir. Ani bu teklifi şüpheyle karşılayınca Vanya aşkının gerçek olduğunu söyler. Düğünden sonra İvan, babası Nikolai’nin (Aleksey Serebryakov) yanında çalışmamak için, bu evlilikle Green Card almayı umduğunu itiraf eder. Las Vegas’ta evlenen, parmağına üç kıratlık pırlanta yüzük takılan Ani, haberin Rusya’ya ulaşmasından sonra İvan’ın anne ve babasının soluğu Amerika’da almalarıyla rüyadan uyanır. İvan’ı gözetlemek, pisliklerini temizlemek için görevlendirilen Toros ve adamları Las Vegas’taki evi basınca İvan çareyi kaçmakta bulur.

BİR “İMKANSIZ AŞK” ÖYKÜSÜ

3 erkekle başa çıkmayı başaran Ani, kocasının izini bulmak için kendilerine yardım eder; New York sokaklarında çılgın bir kovalamaca başlar. İzini buldukları İvan, ailesinin baskısı karşısında Ani’ye destek vermekten vazgeçer. Ani’ye sürekli olarak fahişe diyerek çileden çıkaran agresif kayınvalide Galina (Darya Ekamasova), avukatından Las Vegas’ta yapılan bir evliliğin New York’ta bozulamayacağını öğrenince, tüm grup özel uçaklarıyla Las Vegar’a taşınır. Filmin komedi ağırlıklı, akılda kalan sahneleri arasında, İvan’ın firarından sonra Las Vegas’taki villada güçlü kuvvetli 3 erkekle baş başa kalan Ani’nin teslim olmamak için verdiği savaş sahnesi ile İvan’ın uğrayabileceği gece kulüplerinde arandığı uzun sekans var.

Sean Baker bir önceki filmi “Red Rocket”teki görüntü yönetmeni Drew Daniels ile “Anora”da çalışmayı sürdürüyor. Deneyimli sanatçı hareketli kamerasıyla yönetmenin mizansenine katkıda bulunuyor. Drew Daniels, tıpkı Sam Levinson’un ünlü TV dizisi “Euphoria”da yaptığı gibi, 1970’li filmlerden ilham aldığını söylüyor: “Filme 70’lerdeki bağımsız bir sinema görüntü yönetmeninin yapacağı gibi yaklaştım. William Friedkin’in “French Connection”, Jean-Luc Godard’ın “Le Mepris”sinden, renk ve kompozisyon kullanımı için yararlandım.

Sean Baker’in 3 filminin yapımcılığını yapan, hayat arkadaşı Kanadalı aktris Samantha Quan ile birlikte, “Anora”nın başrolünde Mikey Madison’u oynatmaya karar vermişler. İkilinin, Tarantino’nun “Once Upon A Time İn Hollywood” ve “Screem”deki performanslarından etkilendikleri Madison’ı seçmelere sokmadan rolü vermiş. Genç aktris Ani rolü için Rusçayı öğrendi, Brooklyn aksanına çalıştı ve gece kulüplerinde rolüne hazırlandı. Zeki bir striptizci hayat kadınının yaşadığı olağanüstü tecrübeye dayanan “Anora”, benzer konusuyla ünlü “Özel Bir Kadın / Pretty Woman”ın daha inandırıcı bir versiyonu. Bu filmiyle kariyerinde müthiş bir sıçrama yapan Mikey Madison, en az Julia Roberts kadar sevimli bir aktris. 2 Ermeni aktör, rahip Toros’ta Karren Karagulian ve iri yarı saf Garnic’te Vahe Tovmasyan, koruma İgor’da “6 No.lu Komparıman”dan tanıdığımız Rus aktör Yura Borisov, genç İvan’da Thimothée Chalamet’yi andıran Mark Eydelsheyn oyuncu kadrosunun başarısına katkı veriyor.

“Anora” Altın Palmiye’yi hak etti mi ? Sorusunun cevabını en sona bıraktım. 77. Cannes Film Festivali’nin tüm önemli filmlerini seyrettikten sonra, yarışmaların en kaliteli filminin “Emilia Perez”i olduğuna karar vermiştim. Jürinin, 2 teselli ödülü ödülü verdiği Jacques Audiard’ın filminin Altın Palmiye için hakkını yediğini düşünüyorum.

Yönetmen / Senaryo / Kurgu : Sean Baker

Görüntü Yönetmeni : Drew Daniels

Oyuncular : Mikey Madison, Mark Eidelstein, Yuriy Borisov, Karren Karagulian, Vache Tovmasyon, İvy Wolk, Darya Ekamasova, Lindsey Normington

ABD / Romantik-Komedi-Dram / 139 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz