Arap Kadri
İzlemesi keyifli oyunculuklar
Filmin fazlaca denenmemiş bir yönetmenlik pratiği ile komedi filmi olma hakkını teslim ettiğini, izlemesi keyifli oyunculuklar sunduğunu, hikaye örgüsünün yer yer kopukluklara rağmen ilgi çekiciliğini koruduğunu, politik-sosyolojik mesajlarıyla konusunu zenginleştirdiğini ve iyi bir mizah deneyimi vermesiyle izlenmeye değer olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Mizah Dergisi Gırgır’ın çizerlerinden Tekin ARAL’ın yarattığı “Arap Kadri ve Tarzan” adlı karakterlere yaslanan film, Volkan ÖGE ve Ömer Fikret ŞEN’in senaristliği, Ömer KAVUK’un ise yönetmenliğinde beyaz perdeye taşınma yolundaki ilk adımını dün geceki gala gösterimi ile attı. Emeği geçen emektar oyuncular filme dair beklentiyi yükseltirken, gösterişli gala açılışı filmin vizyon performansının öncülü niteliğindeydi. Yönetmen ve senarist ekibinin geçmiş film tecrübeleri değerlendirildiğinde, farklı bir pratik sunan “Arap Kadri” filminin seyirci tarafından nasıl karşılanacağı yapımcılar adına da bir merak konusu.
Film, hayatının büyük bir bölümünü ormanda geçiren ve burada hem kabileler hem de insanlar ile beraber bir düzen kurmuş olan Tarzan (Necip MEMİLİ) ve şehir yaşamına adapte olmakta yaşadığı zorluklar sonucunda yaklaşık 30 sene önce ormanda yaşamaya karar veren, özgürlük düşkünü Arap Kadri’nin (Ahmet Mümtaz TAYLAN) çatışmalı dostluğuna dayanıyor. Çatışmalı diyoruz, çünkü Arap Kadri ve Tarzan ormandaki insan topluluğu içinde hangisinin lider olacağı hususunda anlaşamıyorlar.
Arap Kadri; tembelliği, uykuya merakı, vurdumduymazlığı ve otorite tanımazlığı ile topluluğun gündeminden düşmez ve Tarzan’ın öfkesini besler iken, Tarzan liderliğinin diğer insanlar tarafından benimsenmesi ve kabullenmesi derdinde. Bu sebeple ki, Tarzan en çok da Arap Kadri’nin sarsmakta olduğu statüsünü koruma çabasında. Kabilenin içinde bulunduğu su bulma sorunu ise çözüme kavuşması gereken en acil sorunlardan biri olarak gündemde yerini almaktayken, yüksek maliyeti nedeniyle su işlerinin su sorununa çözüm bulmaya yanaşmaması kabileyi su bulma sorunu ile baş başa kalıyor.
Eş zamanlı olarak, Arap Kadri’nin varlığından haberdar olmadığı ve dedesinden kalma servet ile varlık içerisinde İstanbul’da yaşamını sürdüren kızı Hülya (Zeynep ÇAMCI) ormana geliyor ve evlenme hazırlığında olduğu için babası Arap Kadri’den kız isteme ve düğün törenlerinde kendisine eşlik etmesini istiyor. Tanışmaları safhasında, Arap Kadri ve kızı Hülya arasında geçen diyaloglar birbirini tanımayan ve yıllar sonra hesaplaşmaya çalışan bir baba-kız diyaloglarının aksine ajitasyon ve dramdan oldukça uzak fakat duyguyu geçiren cinsten.
Kızının çıkagelişi ile yaşamında herhangi bir farklılık gerçekleştirmeyi hedeflemeyen Arap Kadri ise şehre dönerek ne kız isteme ne de düğün törenine katılmak arzusunda. Kabilenin gittikçe artan su sorununun üstesinden gelerek liderliğini ispatlama niyeti güden Tarzan ve Hülya arasında yapılan fakat Arap Kadri’nin haberdar olmadığı sözel anlaşmada, Arap Kadri İstanbul’a giderek kızının yanında yıllar sonra “baba figürüne” bürünmesi Hülya’nın ise su sorununu çözmek için kabileye yeterli miktarda para vermesi koşulları yatıyor.
Arap Kadri’nin İstanbul’a uzanan yolculukları ve bu yolculukta başlarına gelenler başından sonuna değin filmin neredeyse tüm mizah ihtiyacını karşılar vaziyette. Hayatının bütününü ormanda geçiren Tarzan’ın yabaniliği ve Arap’ın 30 yıllık yabancılığı sonrasında şehir ile karşılaşmaları bir dizi güldürü unsurunun yaşanmasına neden oluyor. Özellikle, Tarzan’ın şehrin yeme alışkanlıklarını kazanmaya çalışması ve ormanda yaşamasına rağmen kaldıkları kahvehanede belirli bir konfor araması sahnelerindeki tezatlıklar seyirciyi kendine bağlıyor. Beraberinde, bazı zamanlarda ormanın tekinsizliğinin şehrin güvenilmezliğine yeğlendiği ve insanların kötücüllüğünün altının çizildiği durumlar filmin diğer dikkat çeken yönlerinden.
Filmde sıklıkla, Arap Kadri’nin aslında niçin şehirden ayrılarak ormana yerleştiğinin hatırlatmasının yapıldığı noktalarda, postmodernize olanın ve insanların politik konumlanışının insan yaşamına yalnızca huzursuzluk ve mutsuzluk getirdiği mesajı veriliyor. Böylelikle, doğaya ve doğal hayata ait olan vahşilik şehir hayatının sunduklarının yanında son derece masum kalıyor.
Filmin postmoderne karşı duruşu ve bu temelde belki de henüz başındayken bir belgesel formu ekleyerek şehir insanının doğaya dönük mesafesini bir kamera kadrajı ile yansıtmaya çalışması boşuna değil. Ormandaki toplulukta insanların birlikte mücadele gösterdiklerini ve zorlukların altından kalkabilmek için emek sarf ettiklerini gözlemlerken, şehir yaşamının bir arada fakat ayrı olan insan topluluğunda herkesin bireysellik adı altında yalnızlığının kıskacında olduğunu fark ediyoruz.
Şehir yaşamının sunduğu düzen ve olanaklar ise kaosun bir parçasından ibaret. Ayrıca, şiddetin örtük ve açık biçimleri ele alındığında, ormanın açık olan şiddetine ve ormandaki şiddetin saklanmasına ihtiyaç duyulmamasına karşılık, şehirde örtük ve saklanmaya müsait bir şiddetin bulunduğunu anlamak mevzu bahis.
Filmimize dönecek olursak, kızı Hülya için kız isteme törenine dâhil olan Arap Kadri ve dostu Tarzan’ın damat adayının ailesi ile tanışmaları, damat adayının kişisel çıkarları doğrultusunda Hülya ile evlenmeyi amaçlaması ve damat adayının babasının yanıltıcı ve abartılmış bir nezakete sahip olması biraz önce konuştuklarımızı destekler şekilde. Film boyunca peyderpey doğa insanı ve şehir arasına yerleştirilen antagonist-protagonist ayrımına tamamen ulaşıldığı ve film çözülme noktasına gelindiğinde, tansiyonun düştüğüne ve dramatik ögelerin ön plana çıkartıldığına şahit oluyoruz.
Tansiyonun düşmemesi gereken yerde düşürülmesiyle ilgili film hakkında olumsuz bir eleştiriye varmak olası. Filme dair diğer bir kayda değer husus da, şahsi olarak rahatsız edici bulmadığım fakat sıklıkla kullanılan argo dili. Bu özelliğin doğada yaşayan insanın doğal yönünü fazlalaştırarak belirgin kılma maksadı ile ilintili olduğunu düşünüyorum.
Genel olarak değerlendirildiğinde, filmin aslında fazlaca denenmemiş bir yönetmenlik pratiği ile komedi filmi olma hakkını teslim ettiğini, izlemesi keyifli oyunculuklar sunduğunu, hikaye örgüsünün yer yer kopukluklara rağmen ilgi çekiciliğini koruduğunu, politik-sosyolojik mesajlarıyla konusunu zenginleştirdiğini ve iyi bir mizah deneyimi vermesiyle izlenmeye değer olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Şimdiden herkese keyifli seyirler..
Yönetmen : Emre Kavuk
Senaryo : Volkan Öge, Ömer Fikret Şen
Görüntü Yönetmeni : Mehmet Başbaran
Kurgu : Alp Mert Döğücü
Oyuncular : Ahmet Mümtaz Taylan, Necip Memili, Zeynep Çamcı, Yalçın Hafızoğlu, Melis İşiten, Birgül Ulusoy, Taner Turan, Cem Zeynel Kılıç, Sinan Bengier, Hira Koyuncuoğlu, Eda Özel, Yaşar Karakulak, Neslihan Yeldan
Türkiye / Komedi / 105 Dk.