Kuş Uçuşu 2
MEDYA SAVAŞLARI DEVAM EDİYOR!
Medya dünyasını merkeze alan dizinin ikinci bölümü beklentimi karşılamadı, muhtemel seyircinin de beklentisini karşılamadı. Ortada medyayı çalkalayan bir olay, doğru düzgün bir dosya sunulmuyor. Karakterler ve olaylar bir bütünlük içerisinde olmalı, birbirini dengelemeli, sadece karakterlere ağırlık vermek de bir filmin ya da bir dizinin kaliteli olmasına yetmiyor…
Bu eleştiriyi site yazarımız olan, medyanın ana akımından tutun da en baba gazetelerinde on yıllarca çalışmış Yazgülü Aldoğan’ın yazması daha doğru olurdu belki; fakat medya içinde birebir yaşanmış, şahit olunmuş olayları açıkça yazabilir miydi soru işareti, ana medyadan uzak olan bizler bu konuda daha rahat yazma şansına sahibiz. Her ne kadar kurumun içinde olmasak da o cephede neler olup bittiğini kurumun içindeki bazı gazeteci ve televizyoncuların itirafları ve açıklamaları sonucunda az-çok biliyor, tahmin edebiliyoruz….
“Kuş Uçuşu 1” i ben yazmıştım, bu yazının başına oturmadan önce kendi eleştirimi okudum, aslında söylenebilecek her şeyi orada söylemişim (Yazdığımız anda nasıl yazdığımızın çok da farkında olmadığımızı, sonradan okuyucu gözüyle baktığımız zaman yazının değerini ancak ölçebildiğimiz gerçeğini belirtmek isterim) Kuş Uçuşu 1’i okumanızı tercih ederim ama yine de küçük bir bölümünü buraya almak isterim.
“Kuşkusuz televizyonculuk; genel anlamıyla medya günümüzün dördüncü kuvveti!
Çağımıza artık medya, sosyal medya damga vuruyor. Örgütlenmeler bile medya üzerinde yapılıyor. Yalan haberlerle algı operasyonları yapılıyor, kitleler harekete geçebiliyor.
Durum böyle olunca gerçek habercilik yapanlar da gerçek kahramanlar oluyor. Çok açık ve net bir ifade kullanayım (uzun zamandır böyle düşündüğümü de burada itiraf edeyim) Çağımızın devrimcileri artık bu gerçek haberleri yapan medya mensupları…”
İlk yazımda dördüncü kuvvet demişim ama artık neredeyse duruma göre medya birinci kuvvet oldu. Fiilen birinci- ikinci kuvvet olunca da medya savaşları daha azgınlaşmaya, daha çirkinleşmeye başladı…
Çürüme her alanda büyüdüğü için bütün kurumlarda olduğu gibi medyada da dürüst, etik ve gerçekçi duruş sergileyenler her zamankinden daha fazla zorlanıyorlar! Bu değerleri saydığımda mutlaka herkesin gözünün önüne belli profiller geliyor. Onlar V, X, Y, Z kuşağından da varlar ve bedel ödeyerek taviz vermeden onurlu şekilde yollarına devam ediyorlar, evet birinci yazımda da söylediğim gibi onlar çağımızın devrimcileri….
Hadi V kuşağından Ayşegül Arslan’ı örnek verip saygılarımızı buradan gönderelim…
Diğer profilleri saymıyorum ama dizinin baş karakteri X kuşağından Lale (Birce Akalay) karakterinden bir değil birkaç kadın televizyoncu (bazıları şimdi youtupçu) gözümün önünde belirdi. Z kuşağını temsil ettiği söylenen Aslı’ya (Miray Daner) doğrusu örnek verebileceğim kimseyi tanımıyorum, tanımak da istemiyorum. Medyanın içindekiler onun gibileri daha iyi tanır…
İYİLER KÖTÜ OLAMIYOR, KÖTÜLER DE İYİ…
Dizinin ikinci bölümünde kuş uçuşu benzetmesi yapılan Z kuşağından Aslı’nın başkalarının ayaklarını kaydırarak ve program editör ve yöneticinin de ahlaksız yardımlarıyla Lale Kıran’ın koltuğuna oturması sonucunda gelişen entrikalı durumları konu alıyor yine. Seyirci bu entrikaları dizinin 1. bölümünde görmüştü zaten, 2.bölümden beklentim çemberin genişletilmesiydi; ancak çember reyting savaşçıları etrafında dönüp durdu. İyiler yine kendi yolunda kötüler aynı istikamette devam etti. Çevre ve eğitimin karaktere bir miktar etkisi olsa da insan çekirdeğinin kendi özünü oluşturduğunu ve değişmeyeceğini kendimizden ve hayat tecrübelerimizden biliyoruz zaten. Bunu gereksiz yere uzatmanın anlamı yoktu. İzleyicinin bu durumdan içinin daraldığını ve sıkıldığını tahmin etmek zor değil. Lale’nin dizi boyunca yorgun ve bıkkın ifadesi de tuz biber oldu…
Birinci bölümünü daha fazla beğendiğim dizinin ikinci bölümünde neler olmalıydı mesela? Ülkemizde malzeme bol; Aslı’nın ana akım kanalında ve Lale’nin üçüncü sınıf medya kanalında iki ayrı dosya açılıp yine bu medya karakterleri etrafında detaylı işlenebilirdi. Mesela tarikat içindeki ailelerin kızların küçük yaşta istismar edilmeleri ve eve kapatılmaları bir dosya konusu, gündemde olan dolandırıcılık ve kara para aklama hikayesi de başka bir dosya konusu olabilir ve bu dosyaların medyada açılmasıyla detaylı işlenebilirdi…
Medya emekçilerinin sorunlarına değinmek başka bir boyutu olabilirdi. Medyadaki patron sorununa hiç değinilmemesi de şaşırtıcıydı.. Sorunların asıl sebebinin patronlardan kaynaklandığı vurgulanmalıydı bence… Kısaca sabuna dokunulmasa da en azından suyun yüze çarpılması diziyi daha anlamlı kılardı….
Nejat İşler dış ses olarak anlatımına devam etti ancak devam etmese de oyuncuların abartılı beden dilleri bize her şeyi anlatıyordu; özellikle Aslı karakterini canlandıran Miray Daner oyunculuk dozunu aşarak abartısı bizi gerçeklikten uzaklaştırdı; onun güzel gözlerinin kötü bakışını dizi boyunca üzerimizde hissettik keza Lale’nin de yorgun savaşçı modu hiç değişmedi.
Diziden bir başka beklentim de “sonunda kim kazanacak; iyi mi kötü mü?” sorusu oldu…Yani kuş çakılacak mı aslan kükreyecek mi? Özgürlüğün ve güzel şeylerin sembolü olan kuşlara kıyamam niçin böyle kötü bir yakıştırma yapıldı onu da anlayabilmiş değilim. Bu sorumun cevabını elbette aldım, ipucu vermemek için olumlu ya da olumsuz herhangi bir yorum yazmayacağım. Mantık hataları da vardı; bir insan kendisine büyük kötülük eden diğer insana kapısını açmaz, Aslı ile Lale’nin birbirlerinin kapısına gidip içini dökmeleri sahnelerini sevmedim, mantıksız geldi bana…
Özetle medya dünyasını merkeze alan dizinin ikinci bölümü beklentimi karşılamadı, muhtemel seyircinin de beklentisini karşılamadı. Eğitimde kavram haritaları verilirken onunla ilgili olan her şey çevresine yazılır ve öğrenciye bu şekilde anlatılır. Bizde “Terzi” dizisi yapılıyor, modaya dair hiçbir şey anlatılmıyor, “medya” dizisi yapılıyor ortada medyayı çalkalayan bir olay, doğru düzgün bir dosya sunulmuyor. Karakterler ve olaylar bir bütünlük içerisinde olmalı, birbirini dengelemeli, sadece karakterlere ağırlık vermek de bir filmin ya da bir dizinin kaliteli olmasına yetmiyor…
Yine de izlenir…
Yönetmen : Deniz Yorulmazer
Senaryo : Meriç Acemi
Görüntü Yönetmeni : Olcay Oğuz
Kurgu : Selin Eren Şahin
Müzik : Toygar Işıklı
Oyuncular : Birce Akalay, İbrahim Çelikkol, İrem Sak, Miray Daner, Defne Kayalar, Burak Yamantürk
Türkiye / Dram / 8 Bölüm 40 Dk.