Lise son sınıf öğrencisi gamzeli Samantha “Sam” Kingston için özel bir gün. Kış. Bu hafta sonunun özel olmasının en önemli nedeni, bugünün “Eros Günü” olmasıydı. Sam, bakireliğine kızların gözdesi sevgilisi Rob Cokran’la veda edecek. Sabah yediye on kala çalan cebinden bugünü hatırlatan mesajı da alıyor. Annesi, babası ve küçük kız kardeşi Izzy’yle muhteşem evde yaşayan Sam, can arkadaşları Lindsay, Ally ve Elody’yle mutlulukla okula gidiyorlar bu cumartesi sabahında. Çoğu gün böyle başlıyor Sam için. Lindsay’in kullandığı arabanın gece yarısında yaptığı kazadan sonra sabah gözlerini cep telefonunun sesiyle açıyor. O ölmemiş miydi? Zeki kız Sam, dünü de bugün gibi yaşadığını anlıyor. Şimdi ne yapacaktı? Her gece yarısı ölüp, her sabah dirilecek miydi? Bu kısır döngü kırılabilir miydi?
1981 New York doğumlu Amerikalı kadın yönetmen Ry Russo-Young’ın daha önce çektiği üç film ülkemize uğramamıştı. Harold Ramis’in 1993 yapımı “Groundhog Day-Bugün Aslında Dündü” ve yine aynı yıl Jack Sholder’ın “12:01” filmleri gibi yaşanan gün hep aynı görünse de, yönetmen Russo-Young’ın 2017 yapımı sinemaskop “Before I Fall-Ben Ölmeden Önce” filminde ana yolun dışına çıkılıyor. Her filmin kendi ruhu vardı. Sam, bu girdabın içinden çıkmak için çabalasa da önce kendini, sonra da çevresini keşfediyor. Diğer üç kız arkadaşıyla Lindsay, Ally ve Elody’yle gençlik bencilliklerini görüyor bu aynı yaşanan günlerinde.
Bu film, Amerika’da “Delirium Üçlemesi” bilimkurgu roman serisiyle bilinen Amerikalı kadın yazar Lauren Oliver’ın Amerika’da 2010’da yayınlanan “Before I Fall” (Ben Düşmeden Önce) çoksatan romanından uyarlanmış. Bu roman ülkemizde “Ben Ölmeden Önce” adıyla Artemis Yayınları’ndan 2013’te yayınlanmıştı.
Juliet ve Kent’i keşfediş…
Sam, okulda kendine yaklaşan sıcak insan Kent McFuller’a hep soğuk davranıyor. Aslında bunu kendisi de bilmiyor. Onun tek düşündüğü şey bu yılki “Eros Günü”nde bakireliğini kızların gözdesi sevgilisi Rob’a sunmak. Bu özel gün kızlar için çok özel. Bakireliğe bu özel günde veda ediyorlar. Erkekler için bayram olmalı. Sam, Lindsay’in nefret ettiği sarışın Juliet’i de yakından tanıyor tıpkı Kent gibi. Juliet’i tanıdıkça hakikatler de ortaya çıkıyor Sam’in zihninde. Erkeksi Anna’ya yaklaşınca da korkulacak insan olmadığını görüyor. Sadece onlar değil. Sevgisini bencillikle ailesine yeterince sunmayan Sam, kendi ailesini de tanıyor her günün sonunda trajedi yaşarken. Aslında bu filmin içinde dolaşarak Sam’in günah çıkarmalarını keşfediyor insan. Sam, sonu değiştiremese de bazıları için bir şeyleri değiştirebilecek miydi sevgisini sunarken?
Final bölümünün açık olması zihin karıştıracak belki. Bunu perdede görmek gerek. Filmde matematik öğretmeni Daimler karikatür gibi kalmış sadece. Sınıfta, Antik Yunan mitolojisinde “Yeraltı Dünyası”nda sonsuza kadar tepenin yüksek noktasında aşağıya kaya yuvarlamaya mahkum edilmiş Kral Sisifos’u (Sisyphus) bir türlü anlatamıyor öğrencilere. İroni gibi. Belki de Sam’in kaderini anlatacaktı. Sam de, Sisifos gibi doğan ve batan güneş miydi sonsuza kadar? Albert Camus’nün “Sisifos Söylemi” kitabını da okumak gerek. Kitap ülkemizde Can yayınları’ndan 2016’da yayınlandı.
Filmin görselliğinin ve kurgusunun çarpıcı olduğunu da belirtmeli. Öncelikle gece çekimleri muhteşemdi. Ama Kent’in odası da görsel anlamda zengindi. Yaratıcı işlerdi bunlar.
Efsane Anlamlı Ve güzel düşünce tarzıma etkısı oldu izleyin tavsiyem
Az önce izledim film çok güzel ya ama bence 2.si de gelebilir izlediğim an 2.si var mı diye baktım ???????☹️??????????