Bir Zamanlar… Hollywood’da / Once Upon A Time In… Hollywood

Bir Tabu Olarak Tarantino

Quentin Tarantino özellikle Amerikan sinema sektörünün ve kapitalist sisteminin 90’lı yıllardan beri vazgeçmediği yönetmenlerden biri. Hollywood sinemasının hem tematik açıdan hem kurgu açısından tekrarlara düşüp kendini tükettiği bir zamanda aslında çokça işlenmiş intikam filmlerine getirdiği yorumuyla auteur bir yönetmen olarak sinema dünyasında ön plana çıkmayı başarmıştır. Bu başarı da ona hem sinema sektöründe hem izleyicilerin belleğinde sonsuz bir krediye sahip olmayı beraberinde getirmiştir. Çoğu insan için bir filmin yönetmen koltuğuna Tarantino’nun oturması yeterlidir. Film ne kadar kötü olursa olsun o, hep sinemanın asi ve dahi çocuğu olarak kabul edildiği için filmleri adeta dokunulmazlık statüsü kazanmıştır. Nitekim ”Bir Zamanlar Hollywood’da” nın Cannes’da altı dakika boyunca ayakta alkışlanması ve şimdiden IMDb’de 8 puanına ulaşması Tarantino’un nasıl bir tabuya dönüştürüldüğünün bariz bir örneğidir.

‘’Bir Zamanlar Hollywood’da ‘’ filminin yere göğe sığdırılamayışı özellikle de Amerika’da büyük bir gişe başarısı elde etmesi ister istemez kendinizi sorgulamanıza sebep oluyor. Kendinize aynı filmi mi izledik, diye sormadan edemiyorsunuz. ”Bir Zamanlar Hoollywood’da” nın Ucuz Roman, Kill Bil, Soysuzlar Çetesi, Zincirsiz gibi filmlere kıyasla sönük kaldığı, insanı mest etmediği ve sarsıcı bir film olmadığı aşikarken filmle ilgili yapılan güzellemelere şaşırmamak elde değil. Evet, Bir Zamanlar Hollywood’da elbette sinematografi, oyunculuk, anlatılan dönemin mizansenleri ve müziğin filmin dramatik yapısına uygunluğu açısından başarılı bir film. Hatta filmin bir hikayesi yoktu, sahi ne anlatıyordu diyenleri ve bundan dolayı da filmi beş para etmez diye nitelendirenleri de filmde ortaya konan büyük emek açısından adaletli bulmadığımı da belirtmek isterim.

Aslında mesele konunun ve kurgunun sizi sarıp sarmadığıdır. Filmde anlatılanlar sizi sarmadığı için filmi hikayesizlikle suçlamak işin içinden çabucak sıyrılmaktan başka bir şey değildir. Film sürekli aksiyon, abartılı, kanlı şiddet sahneleri bekleyen klasik Tarantino hayranları için sıkıcı gelebilir ama bu, karşımızda yenilikçi ve deneysel bir Tarantino filmi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fakat, filmin bu artıları yanında filmin sürükleyici bir senaryoya sahip olmaması, 68 kuşağına ya da hippilere genellemeci bakış açısının sorunlu olması, karısını öldürmüş dublör Cliff Booth’un (Brad PİTT) kahraman ilan edilmesi, Sharon TATE (Marget ROBBİE) karakterinin yüzeysel işlenişi, çocuk oyuncu Trudie’ye (Julia Butters) rehin alındığı sekansın başından sonuna kadar uygulanan rahatsız edici davranış biçimi, kadınların kirli ayak tabanlarının gözümüze sokulmaya çalışılması ve özellikle filmin genelindeki sığ mizah anlayışı gibi eksileri de var.

Ayrıca uzun bir filmi izleyiciye izlettirmek, izleyicinin dikkatini canlı tutmak kolay değildir. Eğer insanı yüreğinden sımsıkı yakalayacak bir senaryonuz yoksa bunu başaramazsınız. Tarantino’nun bu son filminin tam da düştüğü açmazlardan biri de bu. Tarantino’dan kulvarları, dertleri farklı olsa da Bella Tarr’ın Satantango’sunu ( filmin süresi yedi buçuk saattir), Lars Von Trier’in Dogville’nı, Angelopulos’un The Weeping Meadow’unu, Tarkovski’nin Andrei Rublev’ini, Mel Gibson’ın Braveheart’ını, Michael Mann’in Heat‘ini, Brian De Palma’nın Scarface’ni ve daha nicelerini izlerken yedinci sanatın büyüsüne kapılıp gidersiz, zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız bile. Maalesef Bir Zamanlar Hollywood’dan bu tadı almanız mümkün değil.

Tarantino ve Bruce Lee

Bir Zamanlar Hollywood’da’nın tartışma yaratan konularından biri de Cliff Booth ve Bruce Lee’nin (Mike Moh) film setindeki dövüş sekansıydı. Aslına bakarsınız ikili arasındaki bu sahne kendi içinde zaten tutarsızlıklar taşıyan bir kurguya sahip. Bruce Lee karşılaşmanın başında yere ilk düşenin kavgayı kaybeden taraf olacağını belirtir ve Cliff Booth da bu anlaşmayı kabul eder. Karşılaşmanın hemen başında Bruce Lee ,Cliff ‘i yere indirir. Bu noktada dövüşün sona ermesi ve yenilen tarafın Cliff olarak ilan edilmesi gerekirken ne hikmetse dövüşe devam edilir ve bu kez Cliff, Bruce Lee’yi adeta bir paçavra gibi arabaya fırlatır ve Bruce Lee rezil rüsva olur.

Bu dövüş sahnesiyle ilgili birçok eleştirmen çeşitli yorumlarda bulundu. Kimi, Tarantino’nun yıllar önce çekilen Ejder’in Dönüşü filminde Bruce Lee tarafından öldürülen Chuck Norris’in intikamını aldığını buradan da Amerika–Çin arasındaki savaşın ticaret savaşları vb.nin galibi olarak Amerika’yı süper güç ilan etmeye çalıştığını belirtirken kimi de Tarantino’nun Asyalıları küçük düşürmeye çalıştığını, ırkçılık yaptığını dile getirdi. Ben Tarantino’nun böyle bir derdi olduğunu düşünmüyorum. Soysuzlar Çetesi, Zincirsiz gibi filmleri yapmış bir adamın ırkçı olarak nitelendirilmesi kanaatimce zorlama bir yorum olur.

Tarantino’nun bu sekansı çekmesinin iki sebebi olduğunu düşünüyorum : Birincisi Tarantino’nun sığ ya da basit mizah anlayışı ikincisi ise sansasyonel bir durum yaratmaya çalışmasıdır. Tarantino bu dövüş sahnesine gelen olumsuz eleştiriler karşısında Cliff Booth karakterinin gerçek bir karakter olmadığını, kurgu olduğunu, Cliff’in bir savaş kahramanı olduğunu dolayısıyla da çok güçlü olduğu için bu kahramanın Bruce Lee’yi alt edebileceğini ayrıca Bruce Lee’nin Muhammed Ali’yle ilgili sarf ettiği kibirli sözlerinden dolayı onu filmde bu şekilde tasvir ettiğini söyleyerek kendini savunmaya çalıştı. Fakat yaptığı savunmalar bizzat Bruce Lee’nin kızı Shannon Lee, Bruce Lee’nin arkadaşı Kareem Abdul-Jabbar, Lee’nin eğitim danışmanı, ortağı Dan Inosanto ve Bruce Lee: A Life adlı biyografi kitabını yazarı Matthew Polly tarafından reddedildi. Hatta Lee’nin eğitim danışmanı Dan Inosanto, Lee’nin “Muhammed Ali’nin üzerine yürüdüğü yere taptığı için hiçbir zaman Muhammed Ali hakkında aşağılayıcı bir şey söylemeyeceğini” belirtti.

Ayrıca Matthew Polly ‘de Lee’nin Ali’ye saplantılı olduğunu ve tüm dövüşlerini detaylı şekilde incelediğini söyledi. Sık sık Ali ile dövüşmeyi hayal etti ancak John Saxon’un doğrudan Bruce Lee’ye Ali’yi yenip yenemeyeceğini sorduğunda Bruce Lee : ” Elime bak. Bu biraz Çinli el. Beni öldürürdü ” cevabını aldığını belirtir. Kısacası Tarantino’nun Muhammed Ali üzerinden kendini kurtarma çabaları onun daha da batmasına sebep oldu. Aslında Lee’nin kızı Shannon Lee’nin dediği gibi Tarantino özür dileyip çenesini kapatabilirdi fakat Tarantino bu tavrını sürdürmeye devam etti. Saydığım kişiler dışında Tarantino’nun Bruce Lee’ye yaptığı büyük saygısızlığa eleştirilerin gelmemesinin sebebi de yazımın en başında belirttiğim gibi Tarantino’nun bir tabuya dönüştürülmesinden başka bir şey değil. Tarantino’nun Bruce Lee’yi aşağılaması,onu küçük düşürmeye çalışması Bruce Lee efsanesine zerre kadar zarar da vermez. Aslında Bir Zamanlar Hollywood’da filmindeki Bruce Lee tasviri bizzat Tarantino’nun çok sevdiği lav silahıyla hem kendi saygınlığını hem Brad PİTT ve Mike MOH’un saygınlığını ( ki bu rolü kabul ettikleri için bunu hakkettiler) ateşe vermekten başka bir şeye hizmet etmediğini söyleyebilirim.

Umarım Tarantino sinema kariyerine Bir Zamanlar Hollywood’da filmiyle son vermez çünkü bu son gerçekten ona yakışan bir son olmaz.

Yazımı bitirmeden son bir noktaya daha değinmek istiyorum. Tarantino’yu son filminden bağımsız olarak düşündüğümüzde 13 yaşındaki bir kız çocuğuyla beraber olduğu gerekçesiyle 45 gün hapis yatan ve dava devam ederken Amerika’dan kaçan Roman Polanski‘yi tecavüzden aklamaya çalışması ve adı birçok cinsel taciz olayına karışmış yapımcı Harvey Weinstein‘la çalışmaya devam etmesi, taciz meselesini bildiği hâlde susması gibi kabul edilemez tavırları kim sergilese belki de sinema sektöründen çoktan aforoz edilirdi fakat söz konusu Tarantino olunca sinema sektörünün içinden ve dışından birçok insan sessiz kalmayı tercih ediyor. Bu anlayışın da özellikle kadın oyuncular için daha özgür ve daha adil bir sinema dünyası yaratma adına bir an önce değişmesi gerekiyor.

Yönetmen / Senaryo : Quentin Tarantino

Görüntü Yönetmeni : Robert Richardson

Müzik : Mary Ramos

Oyuncular : Leonardo DiCaprio, Brad Pitt, Margot Robbie, Al Pacino, Tim Roth, Luke Perry, Kurt Russell, Timothy Olyphant, Dakota Fanning, Emile Hirsch, Damian Lewis, Damon Herriman, Margaret Qualley, Samantha Robinson, James Marsden

ABD / Komedi-Dram / 161 Dk.

 

OrtaKoltuk Puanı:

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz