Vox Lux
”Şatafatlı ve Tatsız Bir Hayatın Esiri Olmak”
Bir pop ikonu olmaya çalışan Celeste Montgomery’in (Raffey CASSİDY-Natalie PORTMAN) çalkantılı hayatını anlatan Vox Lux filminin yönetmen koltuğuna Michael Haneke, Lars Von Trier gibi auteur yönetmenlerle çalışma şansı yakalamış Brady Corbet oturuyor. Vox Lux’ın epizodik yapısı ve olayların bir anlatıcı (Willem DAFOE) tarafından izleyiciyi aktarılması bize Trier’in tarzını fazlasıyla çağrıştırıyor. Trier’in filmlerinde karakterler ele alınırken dönemin sosyoekonomik ve siyasi yapısı da anlatılır.
Corbet’da Celeste’ın hayatını anlatırken 1999-2017 arasındaki olayları,toplumsal değişimleri izleyiciye sunuyor. Corbet böyle bir yöntem izlerken toplumsal olayların ve değişimlerin Celeste’ın kişiliğinin,kimliğinin oluşmasındaki doğrudan etkilerini göstererek Celeste’le empati kurmamızı sağlamaya çalışıyor.Ayrıca kameranın birçok kez aşağıdan yukarıya doğru ve dairesel olarak gökdelenlere çevrilmesi Celeste’in yaşadığı bir türlü aşamadığı kuşatılmışlık duygusunu da bize hissettiriyor.
Vox Lux başlarken sessizliğin eşlik ettiği on saniyelik karanlık bir fon görüyoruz. Sonra anlatıcı devreye giriyor. Bu başlangıç da bize filmin ağır ve kasvetli dramatik yapısına dair iyi bir ipucu veriyor. Celeste’ın çocukluğu kısaca anlatıldıktan sonra başlangıç bölümünde psikopat bir katilin okulun müzik sınıfında yaptığı katliam kadraja giriyor. Celeste de sınıftadır ve bu katliamdan; omuriliğinden ve boynundan aldığı yarayla kurtulan tek kişidir. Celeste’ın ruhunda kapanmayan yaralar bırakan bu anı iliklerimize kadar hissediyoruz. Katliamda hayatını kaybedenlerin anısına düzenlenen törende Celeste bir şarkı söyler, bu şarkı yas tutan ulusun hit şarkısı olur. Yapımcılar Celesete’ı keşfeder ve böylelikle Celeste’ın müzik dünyasındaki serüveni başlar.
Vox Lux; Genesis, Regenesis ve Finale isimli üç bölümden oluşuyor. Genesis’te Celeset’ın (Raffey CASSİDY) 14 yaşında pop müzik dünyasına girişi ve çocuksu masumiyetini kaybedişi, Regenesis’te, Albertine (Raffey CASSİDY ) adında bir kızı olan ve eski popülerliğini kaybetmiş, 31 yaşındaki pop müzik şarkıcısı Celeste’ın (Natalie PORTMAN) dramatik çöküşü ve yeniden popüler olma mücadelesi ele alınıyor. Final bölümü ise Celeste’in Vox Lux albümünü tanıtmak ve küllerinden yeniden doğmak için müzik turnesine çıkışı ve konser performansıyla son buluyor.
Vox Lux makyaj ve kostüm tasarımıyla, sinematografisiyle, kurgusuyla, müziğiyle çok başarılı bir film. Yönetmenin kamera hareketleri karakterlerle bütünleşip olay örgüsüne girmenizi sağlıyor. Corbet’in yazdığı senaryo da güçlü bir sürükleyiciliğe sahip. Filmde Celeste’in hayatını anlatan Willem DAFOE dikkatinizi sürekli diri tutmayı başaran teatral anlatımıyla alkışı hakkediyor. Onun filmde yer almasını Corbet’in sinema tutkunlarına verdiği güzel bir hediye olduğunu düşünüyorum.
Karakterlerinin ruh hallerini yansıtma açısından oyunculuklara baktığımızda genel anlamda herkesin iyi bir performans sergilediğini görüyoruz. Özellikle de ‘’Kutsal Geyiğin Ölümü ‘’ filminde rüştünü ispatlamış Raffey CASSİDY’in, Celeste’ın hem ergenlik dönemini hem Celeste’ın kızını (Albertine) canlandırması, bu iki karakterin ruh hallerini başarıyla canlandırması övgüyü hakkediyor. Ve Natalie PORTMAN’ın yer yer abartıya kaçsa da muazzam ve büyüleyici performansı tüm ihtişamıyla, vuruculuğuyla, zerafetiyle, çalkantılı ruh hallerine ustaca geçişleriyle filmde boy gösteriyor. Vox Lux’ı izledikten sonra Luc Besson‘a böyle bir oyuncuyu sinema sektörüne kazandırdığı için bir kez daha teşekkür etmek gerektiğini düşünüyorum.
Corbet, Vox Lux’la şöhretin yarattığı narsizmin insanı nasıl yoldan çıkardığını, masumiyete nasıl ağır ve keskin darbeler indirdiğini etkileyici bir şekilde anlatıyor. Bunu da bir zamanlar Tanrı’ya sıkı sıkıya bağlı olan Celeste’in şöhret basamaklarına tırmandıkça, insanların Tanrı’ya değil kendisine inanmalarını istemesi ve ben yeni Ahidim, hayatımın karşılığında şeytanla şöhret olmak için anlaşma yaptım demesinde görüyoruz.
Corbet, filmde anlattığı üç katliam üzerinden de şiddetin tiksindiriciliğine, bireye ve topluma nasıl zararlar verdiğine dair göndermelerde bulunuyor. Son olarak da Celeste’in kamera arkasındaki hayatına zoom yaparken ikon diye neredeyse tapılan bazı sanatçıların alkol,uyuşturucu bataklığında nasıl çürüdüğünü, Celeste’in kendi kızıyla ve kız kardeşiyle ilişkisinden yola çıkarak da şöhretin aile üzerindeki yıkıcı etkisini de gözler önüne sererek bu sanatçıların rol model olabilmelerindeki zorlukları dile getiriyor.
Daha önce Brady Corbet’in başka filmini izlememiş biri olarak Vox Lux’ı sevdiğimi ve bir an önce “Bir Liderin Çocukluğu“nu izleyeceğimi ve Corbet’in filmlerini merakla bekleyeceğimi belirtmek isterim. Birçok kişi Corbet’in, Vox Lux’la Lars Von Trier’e özenen ya da onu kopyalamaya çalışan basit biri olarak görebilir. Böyle bir eleştiri Corbet’in özgün senaristliğine, kamerayı yönetme tekniğe ve doğru tercih yaptığı sanat ekibine büyük bir haksızlık olur. Trier gibi bir auteur’ün izlerinden gidip kendini keşfetmenin, yaratmanın kötü bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Ayrıca henüz 27 yaşında, Venedik film festivalinde en iyi ilk film ve en iyi yönetmen (Orrizonti) ödülünü almanın ve 30 yaşında Vox Lux gibi bir film yapmanın herkesin kolay kolay elde edemeyeceği büyük bir başarı olduğunu unutmamak gerektiğini düşünüyorum.
Sonuç olarak Celeste karakterini tüm günahları ve sevaplarıyla sevdim. Çünkü Celeste’in bu hâle gelmesinde kendi kişisel hırsının yanında toplumun ve kapitalizmin de etkisini göz ardı edilmemeli. Celeste karakterini izlerken aynayı kendi ruhumuza da çevirmeliyiz. Acaba biz onun yaşadıklarını yaşasaydık masumiyetimiz ne kadar koruyabilirdik ?
Celeste : ‘’ Onlar gösteri istedi,ben de verdim.’’
Yönetmen / Senaryo : Brady Corbet
Görüntü Yönetmeni : Lol Crawley
Müzik : Scott Walker / Sia
Oyuncular : Natalie Portman, Jude Law, Stacy Martin, Raffey Cassidy, Jennifer Ehle, Maria Dizzia, Natassa Romanova, Daniel London
ABD / Müzik-Dram / 114 Dk.