Bob Dylan : Tam Bir Bilinmez / A Complete Unknown

Biraz sinema, biraz konser!

Tam bir Bilinmez, sadece efsanenin gençliğine odaklanmış. Film, Bob Dylan’ı anlatamıyor.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hava sıcaklığının aniden düştüğü ve kapalı bir yerde olma arzusu, sinemaya gitmek için iyi bir zamanlama. Hafta sonu vizyona giren filmlerden Bob Dylan’ı anlatan “Tam Bir Bilinmez”, yaş almayan gençlerin ve gençliklerini yaşayamayanların tercihi olacak. Amerikan kültürünün aykırı sesi Bob DylanOscar, Grammy, Pulitzer ve hatta Nobel ödülünü almış bir sanatçı olarak müzik ve kültür meraklılarına sadece şaşırtıyor. 19 yaşında cebinde sadece 2 dolar ve gitarıyla doğup büyüdüğü Minnesota’dan NewYork’a gelme cesaretini gösteren, sözlerini şiir güzelliğinde kendi yazdığı şarkılarını, gitarını ve hatta mızıkasını çalarak seslendiren ve 3 yıl içinde bir müzik ilahına dönüşen bu genç adam, müzik sözleri dolayısıyla şiir edebiyat Nobel’iyle onurlandırıldığında almaya gitmeyecek kadar da aykırı biri.

Oscar Adayı

Bu yılın 8 dalda Oscar adayı olan filmi Tam Bir Bilinmez, işte şair, müzisyen, şarkıcı olan bu adamı anlatıyor. Dolayısıyla izlemeye gitmeden herkesi heyecanlandırıyor. Çoğu izleyen tarafından çok beğenilen ve övülen film, bende Fransız Amerikalı aktör Timothee Chalameet’nin olağanüstü oyunu ve güzel müziği dışında çok da fazla iz bırakmadı desem, linç yer miyim?

Neden mi çok etkilenmedim? Halen hayatta ve 83 yaşında olan bir sanatçının sadece ilk beş yılını izlediğimiz film, biyografik sayılabilir mi, olsa olsa dramatiktir. Ne yazık ki aile kavgası yüzünden büyük ümitlerle çekildiği halde gösterimden kaldırılan bir Neşet Ertaş filminde örneğin, sanatçının hayatının tüm evrelerini, çocukluğu, gençliği, Almanya macerası ve Türkiye sahnelerini özümseyerek izleyebilmiştik. Keşke izin verilse de tekrar gösterime girse?

Sadece ilk gençliği

Bob Dylan’ın 60-65 yılları ABD’sinin çalkantılı yıllarında zirveye çıkmak için verdiği çok büyük bir mücadele de yok aslında. O kadar iyi çalıp söylüyor ki, sahneye çıktığı an büyülüyor zaten. Amerikan folk şarkılarıyla başlayıp sonra elektronik müzik ve rock’a geçen ve buna itiraz edenlerin festivalinde bile inadına çalarak kendi tarzını yaratmakta direnen sanatçının, özgür ve meydan okuyan delikanlılık yıllarını Timothee büyük bir başarıyla canlandırıyor. Tıpkı Angelina Jolie’nin Maria filminde ders alıp da Callas’ın son yıllarında söylediği aryaları kendi sesiyle söylemesi gibi, Timothee de gitar dersi alarak filmde çalıp kendi sesiyle söylemiş şarkıları. Komple sanatçı böyle olunuyor! Buna şapka çıkarırım.

Ama filmde beni en çok etkileyen dumanlı sahneler oldu desem? 60’lı yılların Amerikası. Herkes her ortamda baca gibi tütüyor! Hiç durmadan sigara içiliyor! AKP iktidarının yaptığı ilk ve ne yazık ki tek kalmış iyi şey olan kapalı yerde sigara içme yasağı olmadan önce şehirlerarası otobüslerden uçak yolculuklarına, hatta resmi dairelere kadar, asansörlerin içinde bile sigara içilirdi! Ne korkunç. Ne yazık ki şimdi yasağa rağmen şık restoranlarda bile gece belli bir saatten sonra yasak masak dinlenmeden sigaralar, hatta purolar yakılıyor ve sigara içmeyenler duman altında kalıyor ama 60’lı yılarda herkes her an duman altında.

Tabii bir şarkıcının hayatından kesitler veren bir film, bol bol müzik dinliyor, sahne performansı izliyorsunuz. Amerikan folk sevmiyorsanız bir süre sonra bayıyor. Fimin ilginç yönlerinden biri de Bob Dylan’ın aşk hayatı olmalı elbette. Film bu konuda gerçeğe pek de sadık kalmamış sanki. Bob’un iki evliliği var ama filmde biri ilham perisi olarak adlandırılan kız arkadaşı ki onunla birlikteliği de biraz gel gitli olarak gösteriliyor. İkincisi de arada bir takıldığı, Türk müzikseverlerin yakından tanıdığı Joan BaezÇıplak ayaklı, gitarını kendi çalıp söyleyen protest folk şarkıcı Joan Baez’i biz de kendi kızımız gibi tanıyıp sevdik ama filmde bambaşka biri tabii.

Filmin bar ve konser sahneleri dışında idolünü ziyaret ettiği hastane sahneleri de çok dramatik. Bob Dylan’ın “Tam bir bilinmez” karakterini iyi anlatıyor. Bana sorarsanız Timothee bu filmle bir kez daha Oscar kucaklayabilir. Senaryo ve müzik dalında da iddialı. Müzikseverler için tavsiye ederim ama kendi sinemamızın da hakkını verelim : bizde yapılan bir Müslim Gürses, Cem Karaca, Neşet Ertaş filmleri de hiç fena değildi, hatta çok çok iyiydi! Gerek müzisyenlerin oynayan sanatçılar, gerek müzikalite, gerek senaryo ve çekimler çok başarılıydı. Bu filmde Amerikan sinemasından aşağı kalmadığımızı görmek bana iyi geldi! Hatta Bob Dylan hakkında yapılacak bir film, bundan iyisini hak ediyordu…

Yönetmen : James Mangold

Senaryo : Jay Cocks, James Mangold

Görüntü Yönetmeni : Phedon Papamichael

Kurgu : Andrew Buckland, Scott Morris

Oyuncular : Timothée Chalamet, Edward Norton, Elle Fanning, Monica Barbaro, Boyd Holbrook, Dan Fogler, Norbert Leo Butz, Scoot McNairy

ABD / Biyografi-Müzik-Dram / 140 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz