Böyle Küçük Şeyler / Small Things like These
Çok başarılı bir siyasal alegori
Bir tek kişinin küçük bir kasabada yaşadığı küçük bir olaydan yola çıkarak, bireyin deneyimi ve kararı üzerinden ulusal suçluluk, işbirlikçilik gibi evrensel konuları irdeleyen çok başarılı bir siyasal alegori. Sahnelenmesi, Frank van den Eeden’in görüntüleri, tüm oyuncuların yorumları çok başarılı. Emily Watson, Berlin’de En iyi Yardımcı Oyuncu ödülünü bileğinin hakkıyla almış. Ama “Small Things Like These”i çok başarılı bir film yapan en önemli etken, Cillian Murphy’nin “Oppenheimer”i de aşan olağanüstü oyunculuğu.
“ If you want to get on in this life, there are things you have to ignore”
“Bu yaşamı sürdürmek istiyorsan bazı şeyleri görmezden gelmen gerek”
Eileen Furlong
11 Aralık 1979’da ülkesinin Flaman bölgesi Mortsel’de doğan Belçikalı yazar yönetmen Tim Mielants, kısa filmlerle başladığı sinema kariyerine, Belçika ve İngiliz televizyonlarında dizi yazar ve yönetmenliği ile devam etmiş. 2019’da yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı sinema filmi “De Patrick” ile çok sayıda ödül alan ikinci filmi “Wil”in (2023) ardından 2024’te ilk kez İngilizce çektiği, İrlanda’da geçen üçüncü filmi “Small Things Like These / Böyle Küçük Şeyler”in başrolünde, 6 bölümünü yönetmiş olduğu “Peaky Blinders” dizisinden tanıdığı Cillian Murphy’yi oynatmış.
Senaryosunu Enda Walsh’ın, ülkesinin toplumsal ve siyasi geçmişine sıradan insanların yaşadıkları “küçük şeyler” üzerinden dupduru bir dille ayna tutan 1968 doğumlu İrlandalı yazar Claire Keegan’ın kısa romanından uyarladığı “Böyle küçük Şeyler”,1980’lerde İrlanda’nın küçük bir kasabasında geçer.
Cillian Murphy, Wexford yakınlarında bir kasabada yaşayan, sahibi olduğu küçük çapta kömürcü işletmesinin kazancıyla beş kızını borç harca batmadan okutup büyütmeye çalışan Bill Furlong’u canlandırmaktadır. Sakin, az konuşan, çalışanlarına iyi davranan Bill, kasvetli kasabanın kasvetli kışını, etrafındaki meseleleri içten içe dert edinmesini tam olarak anlamasa da onu çok seven karısı Eileen’le (Eileen Walsh) kızlarının insan sıcaklığıyla doldurduğu yuvasında geçirir. Zaman zaman zorlansa da kendisi ve ailesi için epey düzgün bir yaşam sağlamış olan Bill nedense içinde çok güçlü bir hüzün taşır. Babasının kim olduğunu bilmeden mutsuz bir bekâr anne tarafından varlıklı komşusunun (Michelle Fairley) da desteğiyle büyütüldüğünü flashbacklerden gördüğümüz Bill’in hüznü masmavi gözlerine derinlemesine yansıyan acıdan da duyumsanır. Noel yaklaşırken müthiş yoğun çalışan Bill bir sabah, kızlarının okuduğu Katolik okulun bağlı olduğu, okula bitişik manastıra siparişleri götürdüğünde, görmemesi gereken bir şey görür; yükünü bıraktığı kömürlükte saklanan bir genç kızla karşılaşır.
Burada büyücek bir parantez açıp, İrlanda Özgür Devleti’nin 1922’de kurulmasından 1996’ya kadar, Merhamet Rahibeleri, Merhametli Meryem Ana Rahibeleri, İyi Çoban Rahibeleri, Hoşgörü Rahibeleri adlı çeşitli Katolik dini tarikatlar tarafından işletilen, on binlerce kadının hapsedildiği, ücretsiz çalışmaya zorlandığı, psikolojik ve fiziksel kötü muamele gördüğü Magdalene Çamaşırhanelerinden söz etmem gerekiyor.
Çevre tarafından ahlaki tehlike olarak düşünülen kadınlar, evlilik dışı çocuk sahibi olan anneler, cinsel tacize uğrayanlar, aileleri tarafından reddedilen ya da aile ve Devlet için yük olarak görülenler, fakirler, kimsesizler, haftada 7 gün, günde 8-10 saat boğaz tokluğuna çalıştırılmışlar çevredeki okul, bakımevi ya da otel gibi kuruluşların çamaşır ve dikiş işlerini yaparak rahibelere kazanç sağlamışlardır. Büyük bir kısmı hamile olan bu kadınların doğurdukları çocuklar annelerinden zorla alınarak maddi getiri karşılığı evlatlık olarak verilmişlerdir.
Umudun olmadığı, katı cezaların uygulandığı, duygusal ve fiziksel suistimalin normal sayıldığı, yönetimin her geçen gün daha hoşgörüsüz ve sert olduğu bu evlerde yaşattıkları için bugüne kadar Katolik Kilisesi ne kamuoyundan ne de bu kadınlardan yazılı ya da sözlü bir özür dilememiş, on binlerce kadının bu bakımevlerinde yıllarca feci şartlar altında yaşayıp ölmeleri ima bile edilmemiştir.
Daha önce hesap almaya geldiğinde çamaşırhanede çalışan kadınları görmüş olan Bill, büyük olasılıkla kızın neden kaçmaya çalıştığının farkındadır. Ama onun da, kasabanın neredeyse tamamını kontrol eden manastırdaki herkesin bildiği ama görmezlikten geldiği olaylara karışma hevesi yoktur. Yapabileceği tek şey adının Sarah (Zara Devlin) olduğunu söyleyen kızı manastır rahibelerine teslim etmektir. Kapıyı çaldığında Başrahibe Mary (Emily Watson) tarafından içeri davet edilir. Tekrar çıktığında üşümemesi için “birazdan yararını göreceksin” diyerek Bill’e montunu çıkarmasını söyleyen Başrahibe ile, Sarah ve Bill arasındaki konuşma, işkence aletlerinin çay ve meyveli kek olduğu bir gotik dehşet sahnesi gibi gelişir. Sesini bile yükseltmeden, sadece şundan bundan söz edercesine Bill’le sohbet eden Mary, zarafetle konuştuğu her sözcükle tedirgin edici ve tehditkâr imalarda bulunur. Gitmek için kalkan Bill’e borcunu ödedikten sonra ona içine epey nakit koyduğu bir Noel Kartı verir. İkisi de bu “hediye” rüşvet değilmiş gibi davranırlar. Birkaç gün sonraki teslimatında Bill’in kömürlükte yeniden Sarah ile karşılaştığında ne yapacağını siz seyircilerin keşfetmesine bırakıyorum.
Bir tek kişinin küçük bir kasabada yaşadığı küçük bir olaydan yola çıkarak, bireyin deneyimi ve kararı üzerinden ulusal suçluluk, işbirlikçilik gibi evrensel konuları irdeleyen çok başarılı bir siyasal alegori. Sahnelenmesi, Frank van den Eeden’in görüntüleri, tüm oyuncuların yorumları çok başarılı. Emily Watson, Berlin’de En iyi Yardımcı Oyuncu ödülünü bileğinin hakkıyla almış. Ama “Small Things Like These”i çok başarılı bir film yapan en önemli etken, Cillian Murphy’nin “Oppenheimer”i de aşan olağanüstü oyunculuğu.
Yönetmen : Tim Mielants
Senaryo : Enda Walsh
Görüntü Yönetmeni : Frank Van den Eeden
Müzik : Senjan Jansen
Oyuncular : Cillian Murphy, Clare Dunne, Emily Watson, Michelle Fairley, Joanne Crawford, Amy De Bhrún, Abby Fitz, Eileen Walsh, Ian O’Reilly, Liadan Dunlea, Cillian O’Gairbhi, Ella Cannon, Sarah Ann Morris
İrlanda-Belçika-ABD / Dram / 98 Dk.