Bozkır Kuşlara Bak Kuşlara
Ödül almaya doymayan film ”Bozkır” için son uyarıdır !
Filmi izlemeye gitmeden önce dünya festivallerinden aldığı öne sürülen 58 ödüle takılmayıp Yapımcı, Yönetmen ve Senarist ve hatta bir de hakim rolü üstlenmiş olan kişinin Mehmet Tanrısever olduğuna dikkat etseydim, dahası Feza Film tarafından yapıldığına da bir mim koysaydım, gider miydim, bilmiyorum. Zamanında bu feza, gök, sema gibi isimlerin başımıza ne işler açtığını pek çabuk unutmuş olmalıyım!
Bir kere bırakın baştan sona didaktik dini mesajlarını, ahlak ve kasaba güzellemesini, bir sinema yapıtının hem senaryosunu yapıp hem yönetmek ve hatta yapımcılığını da üstlenmek için en azından bir Woody Allen ya da hani bizden olsun, Yılmaz Güney filan olacaksın. Yoksa çuvallıyorsun!
Filmin adı “Bozkır : Kuşlara Bak”, Konya’da Bozkır kasabasında geçiyor ve görüntü yönetmenini de harcamayalım, zaman zaman güzel bozkır görüntüleri, bulutlar ve gökyüzü gibi teselli armağanları sunuluyor. Ama mesela filmin ne zaman geçtiği belli değil. Kasabalıların ve hele hapishanenin yaşam koşullarına bakarsak daha cumhuriyet bile kurulmamış diye düşünebiliriz, bir ara duvarda asılı duran Adnan Menderes fotoğrafına gözüm iliştiği için 50’li yılların ikinci yarısı olsa gerek diye düşünüyorum. Ancak hapishane koşulları gerçekten Orhan Kemal, hatta Kemal Tahir kıvamında.
Abartı dozu o kadar yüksek ki hani Rana Cabbar oynasa inandırıcı olacak da, kötü kalpli koğuş ağası bu haliyle ancak güldürüyor. Bizim kahramanın onu alt edip yerine koğuş ağası olduğu pek anlamlı olabilecek avludaki döğüş sahnesi sırasında bizim niye gökyüzündeki kuşları izleyip sadece kavga seslerini duyduğumuz ise meçhul. Şiddete karşıyız ondan olmasın?
Filmin iki kahramanı, silah çerçiliği yaparak köy kasaba dolaşırken biri kötü, biri nispeten iyi olarak resmediliyor. Kötü olanı iyi temizliyor, ancak sonradan o da silah satmak gibi kötü bir iş yaptığının farkına varıp pişmanlık gösteriyor. Yönetmen Tanrısever, röportajlarında kasabanın kaybolmuş değerlerinin farkına varılması gibi ulvi bir amaç düşlediğini söylemiş ama filmde sıkça vurgulanan hacı, hoca, şeyh, Allah, nedamet, gibi sembollerin, tespih çekmeye başlayınca düzelmek gibi absürtlüklerin yanı sıra, hasta çocukların iyileşmesi için götürülen sözüm ona şeyhler, öldürülen kişinin yatıra dönüştürülmesi, ağaca çaput asma gibi yanlış inanışlar hiç kötülenmiyor.
Kahramanımız önce namus belasına katil olur, teslim olup ceza almaya razıyken dünyevi zevklerden vazgeçemediği için suçunu inkar eder ve onun yerine konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir kasabalı suçu üstlenir. Anlaşılması zor olan bu kasabalı delikanlının işlemediği suç için hapse girmekle niye kasabalının ve hatta cezaevindeki mahkumların yere göğe koyamadığı biri haline getirildiği? Bunun neresi ilahi adalet? Mahkeme bu oyuna niye razı oldu? Jandarma bu kadar kofti mi?
Baştan sona mesaj vermek için yapıldığını bağıra bağıra ilan eden filmde mesajların yanlış olması yetmediği gibi, kurgu ve akış da didaktik müsamere düzeyini aşamıyor. Oyunculuklara hiç gelmiyorum, kusura bakmasınlar ama Yaşar Alptekin’den medet umulmuş, o dahil, Haldun Boysan dışında hepsi sırıtıyor! Filmde dinsel göndermeler ve semboller sıkça geçtiği için kendimi “Allahım, ne günahım vardı da bu filmi izlemek zorundayım” diye şarkı söylerken buldum. Gelelim 50 küsur ödüle. Kim verdi, niye verdi, onu da siz tahmin edin. Yönetmenin sinemaya meraklı bir imamı anlattığı Hür Köle de bu festivallerde beğeniyle karşılanmış, yakında vizyona girecekmiş. Mahşer ise çekmeye hazırlandığı başka bir film.
Yönetmen Tanrısever, TimeTürk sitesine her iki filminin de aldıkları ödüller yüzünden Guiness rekorlarına girmesini beklediğini söylerken herhalde çok ciddi.Tanrısever : “Bozkır, uluslararası festivallerde şu anda 70 ödül aldı ve 110 festivalde finalisttir. Toroslarda geçen çok güzel bir kırsal film oldu. Şimdi yine orada geçen ‘Mahşer’ isminde bir film çekiyorum. Ayın 27’sinde ‘Hür Köle’ diye bir filmimiz daha olacak. Uluslararası festivallerden 84 ödül aldı, yine 100’ün üzerinde finalist oldu. Zannedersem iki film de Guinness Rekorlar Kitabına girecek. Dünyadaki 100 eser içerisinde ilk 30’a gireceğini ümit ediyorum. 100 ödül olduğu zaman ilk 30’a girme durumu oluyor” demiş.
Artık karar vermesi size kalmış! Ya kediyi merak öldürür diye bir koşu gidecek, 100’er ödül almış filmleri izleyeceksiniz, ya da gerçek bir sinemaseverseniz bu yapımlardan uzak duracaksınız, bırakalım, uluslararası festivallerde (Hangi festivallerse..) başarıdan başarıya koşsunlar!
Yönetmen, Senaryo, Müzik, Yapımcı : Mehmet Tanrısever
Görüntü Yönetmeni : Mirsad Heroviç
Oyuncular : Soydan Soydaş, Tarık Tanrısever, Süleyman Kabaali, Yaşar Alptekin, Ayçin Tuyun, Haldun Boysan, Engin Yüksel, Halil İbrahim Kalaycıoğlu
Türkiye/Dram/115 Dk.