O Bölüm 2

Hadi gel, kasabamıza geri dönelim!

Ünlü yazar Stephen King’in bir romanının beyaz perdeye uyarlanacağını öğrendiğimizde, herhalde korku sinemasına meraklı her sinemaseverin içinde hem bir heyecan, hem de bir endişe duygusu uyanır. Özellikle 90’lı yıllarda kariyerinin zirvesini yaşayan bu önemli yazar, bütün bir jenerasyonu korku hikayeleriyle tanıştırdı ve doğal olarak romanlarının yakaladığı başarıyı tekrarlamak için bir çok öyküsü beyaz perdeye uyarlandı.

Ancak garip olan nokta, bu uyarlamaların çok istikrarsız bir başarı çıtası elde etmesiydi. Bazı uyarlamalar büyük yönetmenlerin elinde önemli hatta bazen başyapıt sayılabilecek filmlere dönüştü, diğer bazıları ise oldukça vasat, romanın çok gerisinde kalan başarısız, yavan yapımlar olarak kaldı.

 

King’in en ünlü romanlarından ‘O’ ilginç bir şekilde uzunca bir süre sinemaya uyarlanmadı. Sadece 1990 yılında, bizce hiç de fena olmayan bir televizyon filmi olarak karşımıza geldi. İki sene önce sinemalarımızda gösterilen, ‘O’ filminin ilk bölümü hafızamızda oldukça olumlu izler bırakmıştı. Doğal olarak hikaye yarım kalmış, ikinci bölümünün çekilmesini bekliyordu. Söz konusu bölüm ise bizce hikayeyi layığıyla tamamlıyor. Her ne kadar, ilkine nazaran bir dinamiklik eksikliği hissedilse de, yine de karşımızda güçlü, korkutmayı fazlasıyla başaran, etkileyici bir roman uyarlaması var.

Derry kasabasında yedi kişilik çocuk arkadaş çetesi tarafından durdurulan Pennywise yirmi yedi yıl sonra kasabaya geri döner ve tekrar çocukları öldürmeye başlar. Yedi kişilik çeteden Derry’de kalmış tek kişi olan Mike, ülkenin dört bir yanında yaşayan arkadaşlarını uzun zaman önce verdikleri sözü tutmaları ve Pennywise’ı tekrar alt etmeleri amacıyla çağırır. Ancak aradan uzun zaman geçmiş, arkadaş gurubunun her üyesi kendine yeni bir yaşam kurmuş, bazıları ise geçmişlerine sünger çekmiştir. Yine de sözlerini tutup kasabaya dönen arkadaşlar bu sefer can düşmanlarını temelli yok etmek için acımasız bir mücadeleye girişirler.

 

‘O’ aslında kim?

O 2’ bir devam filmi değil, aynı filmin ikinci bölümü olduğu için doğal olarak ilk bölümle kurmuş olduğu adeta ‘organik bağı’ asla unutturmuyor. Her ne kadar ana karakterler artık yetişkin yaşa gelmiş olsa da onları tehdit eden varlık belki de onları halen ‘çocuk’ gibi görüyor. Bizce zaten ‘O’nun en tehdit edici yanı da buradan kaynaklanıyor. Pennywise karşısındaki kişilerin yaşını umursamıyor, ilk hedef olarak fiziksel olarak olmasa da ruhu hala ‘çocuk’ olan kişileri öldürüyor.

İlk bölümdeki çocuk kahramanların en büyük korkularının, en derin travmalarının bir dışa vurumu olan ‘O’, karşısındaki karakterlere sürekli geçmişlerinden kaçamayacaklarını hatırlatıyor ve bundan adeta besleniyor. Başka bir deyişle Pennywise korkutucu bir varlık değil adeta korkunun ta kendisi!

 

Korku mekanlarının ölçeği büyüyor!

İlk bölümün de yönetmeni Andy Mushietti filmini aslında bu sefer beklemediğimiz bir şekilde açıyor. Geceleyin bir lunaparkta başlayan ilk sekans burada dolaşan eşcinsel bir çiftin, önce kasabanın homofobik gençlerinin ardından da Pennywise’ın hedefi haline gelmesiyle sonlanıyor. Bu sekanstaki ‘O’nun belli belirsiz görüntüsü ve sonrasında gelen ve onun adeta simgesi olan kırmızı balon şelalesi, artık ‘O’nun gücünün arttığını, insanları sadece kuytu lağımlarda değil, ulu orta, her türlü açık ortamda ele geçirebilecek kuvvette olduğunu gösteriyor. Filmdeki ilk kurbanın bu sefer bir çocuk değil de bir yetişkin olması bu ‘değişimin’ en büyük göstergelerinden biri gibi duruyor.

Aslında bu sekans bizce hikayenin ana mekanı olan Derry kasabası üzerinden Amerika’nın taşra kasabalarını tasvir etmek için de kullanılıyor. Aradan kaç sene geçerse geçsin, bu tür kasabalarda ‘ötekilere’ karşı bir öfke, açıklanmaz bir nefret yer alıyor. İlk bölümde de çocuk kahramanlar şişman, kekeme, Yahudi veya siyah olmalarından dolayı aşağılanıyor hatta saldırıya uğruyorlardı. Bu sefer de iki genç adam, cinsel yönelimlerinden dolayı aynı tepkiye ve nefrete maruz kalıyorlar.

Akacak kan, damarda durmaz!

O 2’, televizyon filmi örneğiyle karşılaştırılınca, tabii ki çok daha büyük bütçe ve olanaklara sahip. Yönetmen elinde bulunan bütün görsel efekt imkanlarını filmin en can alıcı noktalarında, zaten hep süzülen korku duygusuna kanlı sahneler eklemek için kullanıyor. Ancak burada boşu boşuna bir ‘gore’ türüne kayma veya olanları ‘göründüğünden daha da iğrenç hale sokma’ gibi bir çaba sezilmiyor. Pennywise’ın cinayetleri kuşkusuz daha vahşi hale gelmiş durumda ve özellikle filmin finalinde bazı karakterler nerdeyse bir ‘Kan banyosu’ (her anlamda!) alıyorlar fakat filmin tonu fazla değişmiyor, sadece daha kasvetli ve sert bir hale dönüşüyor.

Finaldeki çarpışma sekansı, hareketlilik açısından bazen biraz ipin ucunu kaçırmamıza sebebiyet verse de yine de film etkileyici sahneler barındırıyor. Bu arada Pennywise’ın favori mekanlarından olan köşkün uzaktan Fredy Kruger’ın lanetli evine selam çaktığına da ekleyelim.

Oyunculuk açısından ise aksayan hiçbir şey görünmüyor. Başta Bill’i canlandıran James McAvoy olmak üzere bütün oyuncular görevlerini layığıyla yapıp inandırıcı karakterler yaratıyorlar. Sadece çocukken çetenin şişmanı, saf Ben’in yetişkin halinin adeta Güney Amerika kökenli bir mankene dönüşmüş olması pek gerçekçi durmuyor! Pennywise’ı canlandıran aktör Bill Skarsgard ise her zaman olduğu gibi korkutucu ama unutmamak gerekir ki televizyon versiyonu ‘O’ da Tim Curry nerdeyse elinde hiçbir olanak olmadan sadece oyunculuğu ve beden diliyle benzer etkiyi yaratmıştı. ‘O’nun yazarı Stephen King’i, yaşlanmış haliyle ufak bir rolde görmemiz ise keyif verici bir sürpriz oluşturuyor.

Sonuç olarak, ‘O 2’ korku kitapları arasında kilometre taşı olmuş bir romanın yüzünü kara çıkarmayan, en az ilk bölümü kadar başarılı, üst düzey bir korku filmi. Mike karakterinin arkadaşlarını ararken dediği gibi: ‘O geri geldi!’. Ve evet… İyi ki de geri geldi!

Yönetmen : Andy Muschietti

Görüntü Yönetmeni : Checco Varese

Oyuncular : Bill Skarsgard, James McAvoy, Jessica Chastain, Bill Hader, İsaiah Mustafa, Jack Ryan (III), James Ransone, Andy Bean…

ABD / Korku-Gerilim / 169 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

1 YORUM

  1. Hayatımda izlediğim en sıkıcı filmlere bir yenisi eklendi. Başlangıçta O filminin ilki gibi başarı beklentisiyle gittim. Malesef bırakın ilk filmi geçmeyi yanindan bile geçmemiş. Çocukların büyük halleri ve çocuk halleri arasinda gidip geliyor. Bazen aynı karede olacak kadar saçma. Küçük bir kıza palyaço saldırıyor. Sahne sanki zamanı uzatmak için konulmuş bir parça gibi sırıtıyor. Herşey çok saçma korkunç değil komik ve aşırı amatör. Keşke tadında kalıp birinciyle kalsaydı. Çünkü geçmişte hep tek film olarak çekildi. Gereksiz bir devam filmi. On üzerinden bir.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz