Film bir komin yaşam görüntüsüyle başlıyor. Öncelikle doğayı yaşam alanını gösteriyor. Hippi bireylerin kendilerine kurdukları bir yaşam köyü diye tanımlayabiliriz gördüğümüz alanı.
Sonra kamera birden karakterlere dönüyor. Vicenza bizim asıl karakterimiz. Babasını tanımamış annesiyle beraber yaşayan genç bir kadın. Artık babasıyla tanışması gerektiğini düşünüyor ama annesi bunu istemiyor. Babasıyla tanıştırmak yerine Hindistan’a götürmeye çalışıyor vicenza’yı o da gitmek istemediğini söyleyip köyde kalacağını söylüyor. Annesi gittikten sonra bisikletiyle beraber köyden ayrılıp babasının son adresine gitmeye karar veriyor.
Normal senaryolarda bu yolculuk sürecinin acıklı ve zor olması gerekirken – yani genellikle böyle bir matematik işletilir- bu filmde bayağı rahat bir şekilde yolculuk yapıyor vicenza. Hiçbir sorun yaşamadan bence bu süreçte biraz zorluk yaşasa hikaye biraz akıcı ve insanları içine çeken bir hale bürünebilirdi.
Babası gibi resim yeteneğine sahip olan vicenza yolda karşılaştığı insanlara sorarak babasının evini buluyor – normalde yani gerçek hayatta bile illa ki sizi farklı yere gönderen bireyler varken burada herkesin doğruyu söylediği bir ütopya görmek gerçekten gözlerimi yaşarttı-.
Babasına başlangıçta ondan resim dersi almak isteyen bir öğrenci gibi yaklaşıyor. Babası ona ders vermeyi kabul edince kızı olabileceğini söylüyor ve hikaye böylelikle başlıyor. Başlıyor dediğime bakmayın normal izlediğiniz dizi film senaryolarındaki gibi vicenza’yı öyle zor durumlarda bırakmıyor veya reddetmiyor.
Sadece bir kere tartışıyorlar ondan sonra babası hatasını anlayıp hemen özür dilemeye gidiyor. Sanırım filmin konusu hippi yaşam tarzını benimseyen bir genç kadın ve babasının bir sanatçı olduğundan mütevellit film genel olarak Polynna bakış açısıyla geçiyor. Vicenza kaldığı yerde yeni genç bir ekiple tanışıyor ve filme bu sayede hareket geliyor. Ne kadar bir hareket geliyor orası şüpheli ama bu filmin kalanıyla kıyaslandığında bir akıcılık ve hareketliliğin geldiği kesin.
Film içerisinde bazı noktalarda görüntüler kötü, seste problem yok ama hikaye geçişleri doğru bağlanmamış, bu nedenle hikaye derin bir alt yapıya ve akıcılığa sahip değil. İzleyeni içerisine çekemiyor. Netflix’in genel olarak filmlerinin kötü olduğunu düşündüğüm için bana çok tuhaf gelmedi bu filmin bu kadar kötü olması ama izleyecek bireylere öyle gelebilir.
Filmin oyuncularının çoğu anlamsız bir şekilde rollerini yeteri kadar yerine getiremiyor. Oynadıkları karakterlere filmin sonuna kadar giremeyen oyuncular var. Neden bilmiyorum ama dizilerde genellikle ilk bölümdeki hataları görmezsiniz zira oyuncu canlandırdıkları karaktere yeteri kadar hazırlanamadan sete çıkmıştır ikinci bölüm gibi karakterle özdeşleşmeye başlar lakin bir filmde filmin sonuna kadar karaktere giremeyen oyuncular görmek beni çok şaşırttı.
Yönetmen : Cris D’Amato
Senaryo : Marcelo Andrade, Renato Fagundes, João Paulo Horta, Thalita Rebouças
Görüntü Yönetmeni : José Roberto Eliezer
Kurgu : Bernardo Pimenta
Oyuncular : Maisa Silva, Eduardo Moscovis, Marcelo Médici, Thaynara Oliveira Gomes, Fafá de Belém, Claudia Leitte
Brezilya / Komedi-Aile-Dram / 103 Dk.