!f İstanbul 2018 – The Disater Artist / Felaket Sanatçı
2000’lerin başından beri oyunculuk yapan,1978 Palo Alto doğumlu senaryo, roman, öykü yazarı, ressam, eğitmen, yapımcı, yönetmen James Edward Franco, aktör olarak “Spider-man” serisinde canlandırdığı Harry Osborn karakteri ile ün kazanmış, “127 saat” filmindeki rolüyle Oscar adayı olmuş. Karakterlerine hazırlanmakta ki titizliğiyle bilinen Franco, “James Dean” için o güne kadar eline almamışken günde iki paket sigara içmeye başlamış, saçlarını sarıya boyatıp bir süre ailesinden ve kız arkadaşından uzakta, James Dean’i tanıyan insanlarla yaşamış. “Sonny” için günlerce erkek fahişelerle söyleşiler yapmış, evsiz bir uyuşturucu bağımlısını canlandıracağı “City by the Sea”nin çekimlerine başlamadan önce, günlerce sokaklarda yaşamış.
Yirmi yılı aşan oyunculuk kariyerinde sayısız karakter canlandıran, bir ara dünyanın en seksi erkeği seçilen 1978 doğumlu James Franco, 20’ye yakın kurmaca uzun metraj, 8 belgesel ve çok sayıda kısa filmle yönetmenliği de ciddiyetle yapan bir sinemacı. “ avrupai” beğeniye ve “arthouse”a daha yakın, Hollywood normlarının ve Amerikan ana akım sinemasının beğenilerine pek uymayan, kendine has sinema dili ülkesinin eleştirmenlerince pek beğenilmemiş. Ben, en iyimser Amerikalı yorumcuların “vasat” bulduğu bu çalışmaların çoğunu ilginç bulur, “As I Lay Dying” (2013), “Child Of God” (2013) ve “In Dubious Battle” (2016) filmlerini özellikle çok severim.
Halen çoğu erkek oyuncu ve senaryo dallarında 20 ödül sahibi olan “The Disaster Artist / Felaket Sanatçı” hem eleştirmenlerin hem de seyircinin beğenisin kazanan ilk filmi. Kimilerinin sinema tarihinin en kötü filmi olarak gördüğü “The Room”un, kendine rağmen kült olmuş yazarı- yapımcısı-yönetmeni gizemli sinemacı Tommy Wiseau’nun kankası Greg Sestero‘nun kitabından uyarladığı “Felaket Sanatçı”da Franco, Tommy Wiseau‘nun yaşamına ve “The Room”un yapım sürecine ışık tutarken Wiseau’nun son derece komik, bir o kadar da dokunaklı portresini çiziyor.
19 yaşındaki genç oyuncu Greg Sestero, San Fracisco’da bir oyunculuk kursunda Tommy Wiseau ile tanışır ve iki arkadaş, ünlü olmak hayaliyle Tommy’nin bir daire sahibi olduğu Los Angeles’e taşınırlar. Wiseau New Orleans’lı ve yirmili yaşlarında olduğunu söyler ama dedikleri besbelli ki yalan. Yaşı, nereli olduğu, değişik kentlerde daire sahibi olacak ve de bir filmin milyonlarca dolarlık yapım masraflarını karşılayacak parayı nasıl bulduğu, hala gizemini korumaya devam ediyor. Hollywood’da sayısız engelle karşılaştıklarında Greg “keşke kendi filmimizi yapabilseydik” dediğinde Tommy “neden olmasın” cevabını verince, “The Room” filminin çılgınca komik bir karabasana dönüşen yapım serüveni başlıyor…
“Felaket Sanatçı”yı izledikten sonra, IMDB’de 3,6 ile, Metascore’da 9/100 ile negatif bir rekor kırmış olan “The Room”u tabii ki merak ettim. İnternette bulup sabırla izledim. Filmin yazarı, yönetmeni, yapımcısı ve başaktörü Tommy Wiseau, bence ne yaptığını katiyen bilmeyen, oyunculuktan kesinlikle nasibini almamış, sinema cahili bir manyak. Film o kadar kötü ki, şahsen gülemediysem de, insanların anlaşılmaz diyalogları ve yapay ötesi oyunculuklarıyla dalga geçmek için gece yarısı gösterimleri düzenlemesini, hatta 2004 New York Uluslararası Bağımsız Film ve Video Festivalinde izleyici ödülü almasını anlayabiliyorum.
Sanırım, “çete”siyle film çekmekten (burada küçük kardeşi Dave Franco, kankası Seth Rogen ve ortanca kardeşi Tom Franco) keyif alan, kimi zaman mantığından çok içgüdülerine güvenen tutkulu yaratıcı James Franco, derinden yeteneksiz Wiseau’nun takıntılarında kendi tutkularının, kendi sinema aşkının da bir yansımasını görmüş.
Bu yüzden de, bu “Felaket Sanatçı”nın öyküsünü çılgın bir komedi olarak anlatırken, tutkusuyla ve -göstermese de- heyecanıyla yaşayan, bir şekilde hayata tutunmaya çalışan Wiseau’yu tam bir geri zekalı olarak göstermemeye gayret etmiş. Greg Sestero’nun gözünden anlatılan öyküde dostluk ve dayanışma kavramlarını öne çıkararak adamın kaprisli beceriksizliğini ve zavallılığını bir nebze dengelemeye çalışmış.
Eleştirmenlerin gözdesi olmasa bile, çok sayıda sosyal sorumluluk projesini destekleyen, bazılarında fiilen gönüllü olarak çalışan James Franco, Hollywood’da insancıl tarafıyla takdir edilen, samimiyeti ve sevecenliğiyle de arkadaş olarak sevilen bir insan. “Felâket Sanatçı” da göreceli olarak küçük bir rol üstlenen Seth Rogen’le birlikte, Zack Efron, Sharon Stone, Melanie Griffith, Kevin Smith, Bob Odenkirk, Judd Apatow, Zach Braff ve Bryan Cranston gibi birçok ünlü oyuncu episodik rollerde görünmeyi kabul etmişler.
Çoğu oyuncu kökenli yönetmenler gibi bütün filmlerinin oyunculukları dört dörtlük olan Franco’nun “Felaket Sanatçı”sının da takım oyunculuğu mükemmel tabii ki.
Ama filmin asıl lokomotifleri James ve Dave Franco.
James’in “Benim Coen Kardeşim” dediği, ağabeyi gibi yetenekli bir oyuncu olan Dave Franco’nun saç sakal renginden beden diline tamamen değişime uğrayarak yorumladığı Greg Sestero’su çok başarılı. James Franco’ya 2018 Altın Küre’de komedi dalında en iyi aktör ödülü kazandıran Wiseau portresi ise olağanüstü. Bir yandan Dracula’yı anımsatan fiziği ve olağanüstü kötü oyunculuğuyla “The Room”un Johnny’sini bire bir kopyalarken, diğer yandan da Johnny’nin yaratıcısı Wiseau’ya kanlı canlı bir kişi olarak can veriyor.
Vizyonda kaçırmayın derim.