Burada Kimse Seni Duyamaz…
Pandemi süreci tüm yıkıcılığıyla devam ederken, görsel sanatlarda da benzer kötü etkilerini göstermeye devam ediyor. 70’lerin erotik filmleri gibi kimi olumsuz örnekler ya da 80’lerin apolitize edilmiş yapay kişisel dram denemeleri veya günümüze kadar süren o klişe romantik/komedi yapımları gibi dönemin ruhuna uygun olumsuzlukların bir halkasına şimdi de psikoloji merkezli filmler eklenmeye başladı.
TV ekranlarını her açtığımızda Gülseren Budayıcıoğlu‘nun kitaplarından uyarlanma “Kırmızı Oda“, “Camdaki Kız“, “Doğduğun Ev Kaderdir“, “Masumlar Apartmanı” gibi karakterlerin abartılı ve çoğu da gerçekliğe aykırı mizansenlerle sunumu artık “Bir Millet Deliriyor” dedirtecek ölçüde kabak tadı vermeye başladı. İşin doğrusu bu hafta gösterime giren Netflix yapımı “Fatma” dizisini izlemeye karar verdiğimde platformun gerek önceki Türkiye yapımı filmlerine dair deneyimlerim gerekse de Türk dizilerinin hal-i pürmelali nedeni ile bir miktar endişeliydim. Ancak “Fatma” beni yanıltan, diğer saydığımız dizilerden farkını ortaya koyan bir yapım.
Fatma (Burcu Biricik), otuzlu yaşlarının ortasında, temizlik işi ile uğraşan, engelli bir çocuğu olan ve Zafer isimli kocasını arayan bir kadının hikâyesi. Kocası girdiği gayrımeşru işler nedeniyle başkalarının suçunu üstüne almış ve cezaevine girmiştir. Erkek merkezli dünyada Fatma tek başınadır. Çocuğu Oğuz da bir kaza sonucu vefat edince bu yalnızlığı daha da artar. Fatma’nın kocasının geçmişine ve onu arayışına doğru yapım ilerledikçe Fatma’nın da çeşitli suçlara karıştığını göreceğiz. Ekber (Burhan Öçal), İsmail (Deniz Hamzaoğlu), Bayram (Mehmet Yılmaz Ak) ve Menekşe İstasyonu’nda kendisini rahatsız eden erkek karakterler ekseninde kadınlık hallerinin ve o tek başına kalma durumunun zorlukları bayağı bir anlatımdan uzakta bir şekilde ortaya seriliyor. Ekber’in dediği gibi daha ilk bölümlerde Fatma’ya sanki herkes “Burada Kimse Seni Duyamaz” demekte. Zira kime derdini anlatsa bu bir bakıma mırıldanma gibi kalmakta, dikkate alınmamakta…
“Zafer”e Giden Yol… Travmalar… Suçlar…
Altı bölüm halinde ilk sezonu yayınlanan dizi, her bir bölümde farklı bir isim ile açılıyor. “Yer Çekimi“, “Toz“, “Yüzüme Bak“, “Analar ve Oğulları“, “Cam Kenarı“, “Düşüş” gibi adlandırmalar ve Uğur Yücel‘in rol aldığı yazar karakterinin kısa duygu değerlendirmeleriyle hikâyeler akıp gidiyor. Özellikle ilk bölümde Bayram’ın silahı ile işlenen suçlarla birlikte “Zafer”e giden yola açılan Fatma’nın aslında kardeşi Emine (Hazal Türesan) ile yaşadıkları köydeki geçmiş travmalarına da şahit olmaya başlıyoruz. Ancak bu travmalar gün yüzüne çıkmadığı için, sağlıklı olarak yüzleşilmediğinden devamlı üstesinden gelinemeyen hallere bürünüyor.
Fatma, yalnız bir kadın. İlk sahnelerde hep bir çekingenlik var üzerinde. Her itilip kakıldığında sesinin hep kısık sesli olduğunu görüyoruz. Ancak bölümler ilerleyince ve Fatma artık kendini görünür hale gelince gözlerini kaçırmamaya başlıyor. Sesinin tonu daha da artıyor. Görünmeyen Fatma, bir anda peşine düşülen birisi haline geliyor. Yani son bölümlere doğru Fatma’nın yaşadığı o büyük değişimi çok iyi görmeye başlıyoruz. Fatma, sadece erkekler dünyasındayken dışlanan birisi değil. Aynı zamanda ev sahibi olan Kadriye ve kardeşi Emine karakterlerinden de görüldüğü gibi kendi hemcinslerinin dayanışmasını da hissetmeyen birisi. Ve bu yalnızlık dünyasına kan parası ve tazminat mevzunda geçecek olan hukuk çıkmazı da eklenecek…
Burcu Biricik Işıltısı…
Yönetmenliğini Özer Feyzioğlu ve Özgür Önurme‘nin üstlendiği dizi, farkını senaryo ve cast’ında gösteriyor. Zira kadınların yaşadığı sorunları temel alan çok film izledik. Ancak Fatma’nın diğerlerinden farkı karakterin değişiminin ve her bir bölüm ile birlikte merak uyandıran geçmiş bağlamlarının iyi oturtulmasından geliyor. Fatma’yı sürekli kıskaç altına alan Bayram, Ekber, İsmail gibi erkek dünyası tiplerine, duyarsız ancak o da travmadan kurtulamayan kardeşi Emine de bu halkaya eklenince film altı bölümde soluksuz kendisini izletiyor. Bunu sağlamak adına her bir bölümün başına önceki kısımların kısa bir özeti konulmuş ve gelecekteki önemli bir sahnenin örneğin üç saat öncesi gibi ifadelerle tam merkezine gitmeye başlıyoruz.
Film’de sürekli flashback yöntemiyle özellikle çocukluk yıllarının o karanlık dehlizleri, noktaları ile de bağlantı sağlanıyor. Dizi vermek istediği duyguyu her bir bölümde veriyor. Ancak ilk üç bölümde aksiyon kısmı daha yoğunken belki yönetmenin değişimi ile birlikte diğer bölümler daha geçmiş sarsıntılar bağlamında ve kriminal olayların bağlantısını kurma temelinde ilerliyor.
Dizinin bu olumlu ve daha da belirteceğim vasat üstü halleri dışında kimi noksan yanları da yok değil. Öncelikle Fatma’nın Zafer’in dünyasına doğru girdiği ve karıştığı suçlardaki kısımlar daha özenli hazırlanabilirdi. Bunlardan hep görenmez olmayı başarmak yer yer inandırıcılık sorunu yarattı bende. Bayram’ın örneğin Emine’nin arabasında birden belirmesi, Emine’nin de kendisini yakalattığı sahne gibi sekanslar sanki daha iyi işlenebilirdi. Bunun yanında kimi karakterlerin tam olarak derinlikli çizilmediği kanısındayım. Özellikle kız kardeşi Emine ile olan ilişkileri ve komşusu Kadriye’nin bir anda köye gelmek istemesi gibi dizinin genel aksına uygun olmayan bir yapaylık gözden kaçmıyor.
İlk bölümde bir taraftan sosyal deney adına TV’deki o popüler programları izleyen öte yandan Fatma’nın dünyasını kaleme almaya çalışan Uğur Yücel’in canlandırdığı entelektüel karakter de daha iyi ele alınabilirdi. Sanırım bu eksikliklere senaryonun geçmiş bağlamları ile ele alınmayı gerektiren derinliğine altı bölümün yetmemesi yol açmış olabilir. Bir iki bölüm daha olsaydı sanki konular daha yerli yerine oturacakmış gibi geldi bana. Söz buradan açılmışken sanırım dizinin devamı da gelecek. En azından final kısmından ben bunu anladım.
Bu eleştirilerime karşın Fatma’nın en büyük kozu kuşkusuz Burcu Biricik. Kendisi Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’yla sanat hayatına başlamıştı. Daha sonra “Çiçero“, “Kuzgun“, “Çok Uzak Fazla Yakın“, “Bana Masal Anlatma“, “Beni Böyle Sev” gibi farklı dizi ve film projelerinde göründü. Halen de “Camdaki Kız” isimli başka bir dizide de oynamakta. Ancak sanat yaşamının en büyük performansı bu dizide. Hatta daha da ötesi ülkemiz dizi tarihinin en iyi performanslarından birini gösterdiğini de abartmadan belirtebiliriz.
Fatma’nın değişimleri, travmaları Burcu Biricik‘in nerede ise her bir uzvuyla, duygusuyla bize geçiyor. Bozüyüklü bir karakterin şivesi ile alt eğitim grubundan bir kadını, tüm o aslında Avrupai görünümüne karşın yansıtmak kolay olmasa gerek. Soy ismi gibi “Biricik” bir yıldız doğuyor. Umarım benzer nitelikteki yapımlarla yeteneğini göstermeye hep devam eder.
Burcu Biricik dışında büyük usta Uğur Yücel de iyi bir performans gösteriyor. Diğer yan karakterler de genel dizi ortalamasının üstünde… Kriminal bir tipe hayat veren Bayram karakteri ile Mehmet Yılmaz Ak, avukat rolüyle Olgun Toker, Hazal Türesan, Melisa Sezen, Burhan Öçal, Şehsuvar Aktaş gibi yan oyuncularla da film genel başarısını tamamlıyor. Bunların yanı sıra dizideki hareketli çekimler de çok başarılı. Kullanılan renk tonu, çocukluk dönemindeki flu tonlar ve özellikle de Fatma’nın kamyon içinde kendisini anlattığı sahnedeki camın yansımaları çoklukla göremeyeceğimiz çekim başarılarından.
Kimi eksik yönlerine karşın “Fatma“, kuşkusuz “Bir Başkadır” sonrasında ekranlarda izleyebildiğimiz en iyi Netflix dizisi olarak görünüyor. Hepsi bir kenara son dönem dizilerinde sıklıkla gördüğümüz birbirine benzer oyunculuklar içinde Burcu Biricik‘in ışıltılı müthiş performansı niyetine bile izlenmeyi sonuna kadar hak ediyor “Fatma“…
Yönetmen / Senaryo : Özgür Önürme
Görüntü Yönetmeni : Tolga Kutlar
Kurgu : Ali Ağa, Cengiz Karadağ
Müzik : Tufan Aydın
Oyuncular : Burcu Biricik, Uğur Yücel, Mehmet Yılmaz Ak, Hazal Türesan, Olgun Toker, Melisa Sezen, Umut Kurt, Ümmü Putgül, Şehsuvar Aktaş, Gülçin Kültür Şahin, Deniz Şen Hamzaoğlu, Çağdaş Onur Öztürk, Didem İnselel, Sabahattin Yakut, Mustafa Konak, Burhan Öcal
Türkiye / Suç-Gerilim-Polisiye-Dram / 6 Bölüm 40 Dk.
Fatma, Netflix için bulunmaz nimet. Burdan bir süper kahraman çıkardı çok rahat. Tıpkı Marvelın Punisher i gibi. Geçmişinde acılarla yoğrulmuş bir kadının etraftaki zorbaları dize getiren, onlara dehşet saçan bir kahraman olduğunu hayal edin. Muazzam. Ben yapımcı olsam Fatmayı Punisher seviyesine çıkarırdım.