Flow : Bir Kedinin Yolculuğu
Birliktelik güçlüyse umut her zaman vardır
Doğal bir felaketin yok ettiği, ölümün gölgesinin sık sık yansıdığı bir dünyada bile, umudun ve dayanışmanın var olduğunu, sevilesi ve kişilik sahibi karakterler üzerinden, nefes kesici bir görsellikle yansıtması ile “Flow” yetişkinlerin de, sadece ebeveyn olarak değil bireysel olarak da büyük zevkle izleyeceği bir filmdir.
25 yaşındayken, nerdeyse bir başına yaptığı, bir uçak kazası sonrası köyüne dönmeye çalışan bir yeniyetmeyle ona eşlik eden bir kuşun serüvenine odaklanan ilk filmi “Away” (2019) ile Annecy’de Contrechamp ödülü kazanmış olan 1994 doğumlu Letonyalı Gints Zilbalodis’in Cannes Belirli Bir Bakış bölümünde prömiyer yapan, yine Annecy’de ödüller almış ikinci uzun metrajı “Flow”, Türkiye’de “Flow: Bir Kedinin Yolculuğu” adıyla vizyona giriyor.
Zilbalodis’in ilk filmi gibi, seri imalât dijital sinemadan son derece farklı, derinlikli, duyarlı ve de çok başarılı bir animasyon çalışması olan “Flow” yalnız yaşayan bir kedinin, müthiş bir su baskını sonrası hayatta kalma çabasının ve hayvanlar âleminde müttefikler bulmasının öyküsü. “Flow” da “Away” gibi neredeyse tek kişilik bir çalışma. Filmin yapımcılarından olan Gints Zilbalodis, senaryo yazımına katılmış, sanat ve görüntü yönetmenliğini ve kurguyu yapmış. Léo Silly-Pelissier ve Pierre Mousquet animasyon ve görsel efekt süpervizörlüğünü üstlenmiş; filmin her sekansının duygusunu başarıyla yansıtan müziğini Rihards Zalupe bestelemiş.
Filmin Hayao Miyazaki tarzını da hatırlatan görsel tasarımında yaratılan CGI ürünü dünya nefes kesici derecede güzel ve gerçekçi, su altı sekansları büyüleyici. Bu insansız dünyanın, bedensel hareketleri tüm ayrıntılarına kadar kusursuzca yansıtılmış hayvanları da, büyük olasılıkla üç boyutlu CGI modeller olarak tasarlanmış ama, Pelissier ve Mousquet tüm bu canlıların yüzeysel dokularına büyük başarıyla elle çizilmiş etkisi oluşturmuş. Böylece “Flow” teknik olarak kusursuz derecede inandırıcı görünümüne karşın, fotogerçekçilikten uzak bir insan sıcaklığı da edinmiş.
Film yemyeşil bir ormanda, gönlünce dolaşan, geceleri ıssızlıktaki bir evde uyuyan genç bir kedinin sakin ve huzurlu gezintisiyle başlar. Evin etrafındaki en büyüğü tamamlanmamış çok sayıda kedi heykeli, orada insanların yaşamış olduğunu, bahçenin bakımsızlığı, natamam bir heykeli saran iskele ve evdeki izler ise, insan ırkının olasılıkla çok yenilerde, ama bir felaket sonucu değil, aniden sırra kadem basarak yok olduğunu düşündürür.
Dünya belki miras olarak hayvanlara kalacaktır ama, aynen kutsal kitaplardaki gibi önce bir tufan gelecektir… Aniden dünyanın neredeyse tamamını sular altında bırakacak tsunami gibi bir su baskını başlar. Yüzmeye, su üstünde kalmaya çaba gösteren kedi zorlukla, sürüklenen, içinde uykulu bir capybaranın (kobaya benzeyen bir kemirgen) da bulunduğu döküntü bir yelkenliye tırmanmayı başarır. Bir süre sonra tekneye bir lemur ve bir golden labrador da sığınır.
Filmin tüm canlılarına müthiş gerçekçi bir hareket kabiliyeti vermiş olan Zlibalodis onlara derinlikli karakter ve kişilikler de aşılar. Labrador arkadaş canlısı, capybara sakin ve biraz uyuşuktur. Parlak nesneler ve özellikle aynalarla büyülenen lemur, insanların artık yaşamadığı mekânlardaki döküntüleri toplamaya meraklıdır. Tekneye sık sık uğrayan akıllı bir kuş ise onların hem koruyucusu hem kurtarıcısıdır.
Bu distopik çağın Nuhun Gemisi, yolculuğunu tehlikeli denizlerde, gizemli harabelerde, ölümcül kaçışlarda sürdürürken huzur bozucu tedirginliği hep ayakta tutan Zibalodis, temponun bir an bile düşmesine izin vermez. “Away”deki benzersiz yolculuk ve dostluk tamalarına “Flow”da da yer verirken, hayatta kalabilmek için uyum içinde çaba göstermeleri gereken yaşam savaşında kedi ile diğer hayvanların arasında oluşan bağları ustalıkla yansıtır. Tabii ki bu bağlar, insani karakterler edinmiş Disney animasyonlarındaki hayvanların ağdalı duygusal iletişimine benzemez. “Flow”dakiler sadece felaket sonrasında beraber yaşamak zorunda kalmış bir farklı türden canlılar grubudur ve amacı hayatta kalmak olan bu dayanışma hiçbir zaman aşırı bir empatik ilişkiye dönüşmez. Örneğin yaşamı boyunca kendi kendine yeterli olmuş kedi, yakaladığı balıkları yelkenlinin diğer sakinleriyle paylaşsa da, etrafındakilere karşı her dem belirli bir mesafe koyar.
Zilbalodis’in hayvanları tabii ki konuşmaz, havlar, miyavlar, sadece hayvanların çıkardıkları sesleri çıkarır. Ekip gerçek hayvan sesleri kullanmaya kesin kararlı olduğu için ses tasarımcısı Gurwal Coïc-Gallas filmin ses bandını oluşturmak için çok sayıda hayvan sesinin kaydını yapmıştır. Sonuç olarak “Flow”daki tüm hayvansı sesler orijinaldir, sadece hayvanat bahçesinde kaydedilen capybara sesi filmdeki karaktere uymadığından onun için bir yavru devenin sesi kullanılmıştır.
Filmde diyalog yoktur ama, hayvanlarının hayvan olmasına, hayvan gibi davranmasına izin veren Gints Zilbalodis, onların hafife alınmış olan zekâ ve algılama düzeylerini ustalıkla kullanarak bire bir iletişim kurmalarını başarıyla sağlar.
Hem görsel işitsel bir şölen olması, hem de arkadaşlığın hem almak hem vermek olduğunun altını çizmesiyle, ilişkilerde karşılıklı güvenin ne derece önemli olduğunu açıkça ama abartmadan söylemesiyle “Flow” harika bir çocuk filmidir. Devasa bir deniz yaratığının kaderi, ya da teknedekilerden birinin uçup gitmesi gibi dokunaklı sahnelerle çocuklara toz pembe bir dünyada yaşamadıklarını, yaşamın kimi gerçeklerinin katılığını açıklaması da önemlidir.
Doğal bir felaketin yok ettiği, ölümün gölgesinin sık sık yansıdığı bir dünyada bile, umudun ve dayanışmanın var olduğunu, sevilesi ve kişilik sahibi karakterler üzerinden, nefes kesici bir görsellikle yansıtması ile “Flow” yetişkinlerin de, sadece ebeveyn olarak değil bireysel olarak da büyük zevkle izleyeceği bir filmdir.
Yönetmen / Kurgu : Gints Zilbalodis
Senaryo : Gints Zilbalodis, Matīss Kaža, Ron Dyens
Görüntü Yönetmeni : Gints Zilbalodis
Müzik : Rihards Zalupe
Letonya-Belçika-Fransa / Animasyon / 85 Dk.