Hüzün Üçgeni / Triangle of Sadness

Ruben Östlund “HÜZÜN ÜÇGENİ” ile “çifte Altın Palmiyeli yönetmenler”in 9.su oldu

POLİTİK VE SOSYAL HİCİV FİLMİ

Sosyal satirleriyle, insanların davranış biçimlerine odaklanan sosyolojik tahlillerini sürdüren Ruben Östlund, sınıflar arası çatışmalara ayna tutan bir film yapmış. İsveçli yönetmen bu eğlenceli, zeki, rahatsız edici kara filmiyle, kariyerini politik eleştirilerle sürdüreceğini ilan ediyor.

Hüzün Üçgeni”ni Cannes’da ilk izleyişimde, Altın Palmiye’nin diğer 2 favorisi, “Bebek Servisi / Broker” ve “Yakın / Close” kadar beğenmemiştim. 2. kez izlediğimdeyse, gözden kaçırdığım bazı hasletleriyle filmi daha çok sevdim. Bu yıl Cannes Film Festivalinde, bu filmiyle 2. Altın Palmiye Ödülünü kazanan Ruben Östlund, bu başarısıyla “Çifte Altın Palmiyeli Yönetmenler Kulübü”nün 9. üyesi oldu.

Sosyal satirleriyle İsveçli yönetmen, insanların davranış biçimlerine odaklanan sosyolojik tahliller yapan filmleriyle ünlendi. Bir burjuvazi, sanat dünyası ve entellektüel snobizm eleştirisi olan, acı uslubuyla öne çıkan “Kare / The Square”den (2017) sonra, ÖstlundHüzün Üçgeni / Triangle Of Sadness”de sınıflar arası çatışmalara ayna tutan bir sosyal hiciv filmi yapmış. Bu eğlenceli, zeki kara filmiyle Öslund, kariyerini politik eleştirilerle sürdüreceğini gösteriyor.

PROVOKATİF, İRONİK, KOMİK

İsveçli yönetmen insan doğasını hicveden filminde, üst orta sınıf ve üst sınıfların yaşadığı absürt durumları sergilemeyi sürdürüyor. Gücünü hicvindeki mizahtan alan filmde “güç” kolaylıkla el değiştirebiliyor. Paranın gücünü arkasına alan lüks yat misafirleri bir ıssız adada hayatta kalma mücadelesi verirken, alt sınıftan becerikli bir hizmetçi “gücün temsilcisi” olabiliyor. Sosyal hiyerarşi alt üst olurken, film yaşadığımız topluma dair tüm gerçekleri lafı dolandırmadan, herkesi rahatsız eden bir üslupla yüzümüze çarpıyor.

Filmde manken bir çiftin bir grup milyarderin olduğu bir gemi tatiline dahil olmasını izliyoruz. Zenginlik ve şatafatın eksik olmadığı gemide yolcuların, büyük fırtına vurgunundan, korsan baskınına kadar başlarına gelmeyen kalmaz. Yolculuğun sonu ise hiyerarşinin ve sınıfsal rollerin yazıldığı bir hayatta kalma oyununa döner. Filme adını veren “Hüzün Üçgeni” estetik cerrahların kullandığı bir deyimden, botoks ile kaşların arasındaki kırışıklıkların düzeltilebileceği bir alandan alıyor.

Filmin açılış sekansı bizi moda ve manken dünyasına götürüyor. Ardında iki moda mankenine odaklanıyor: Yakışıklı Carl (Harris Dickinson) ve dünyalar güzeli Yaya (Charlbi Dean). Lokantada hesap ödeme konusunda çıkan anlaşmazlık ikilinin karakteri hakkında ipuçları verir. Filmin 2. bölümü 2 sevgilinin davet edildikleri süper yatta geçer. Zengin konuklar arasında Rus Dimitri (Zlatko Buric) ve eşi Vera (Sunnyi Melles), servetini silah üretiminden kazanan yaşlı çift Clementine ve Winston, bir kazadan sonra sadece bir cümle söyleyebilen engelli Terese (İris Berben) adlı bir Alman kadın, yalnız milyoner Jarmo (Henrik Darsin) vardır.

Jarmo, barda kendisine iyi davranan Yaya ve Vera’ya hediye olarak birer Rolex saat alacağına söz verir. Personel şefi Paula (Vicki Berlin) önderliğindeki mürettebat misafirlerin her türlü isteğini karşılamak için eğitilmiştir. Şımarık ve kaprisli yaşlı bir kadın misafir, tüm gemi personelinin kaydıraktan kayarak birlikte deniz banyosu yapmalarını talep ediyor, gemideki düzeni bozuyor. Tarım gübresi satışından servet yapan Dimitri: ”Ben bok satarak milyarder oldum” diyor. Kapandığı odasında Komünist Enternasyonal Marşını dinleyerek kafayı çeken Kaptan’ı (Woody Harrelson) yardımcısı Darius (Arvin Karanian) misafirleri şahsen karşılaması gereken akşam yemeğine katılmaya ikna ediyor.

Yemek sırasında şiddetli bir fırtına kopunca, deniz tutması birçok misafirin kusmasına neden olur ve gemiyi paniğe sevk eder. Fırtınadan etkilenmeyen Kaptan ile Dimitri içki maratonunu sürdürürler. Kaptan iyi anlaştığı filozof söylemli Dimitri’ye: “Ben Komünist değil Marksistim” diye itiraz eder. Acemi korsanların istilasına uğrayan gemide, yanlışlıkla atılan bir bombanın patlamasıyla, batan gemiden kurtulabilenlerin bir ıssız adaya ulaşmalarıyla, filmin 3.bölümü başlıyor. Huzursuz geçen bir gecenin sabahında, dev bir tahliye filikasıyla ıssız adaya yanaşan geminin temizlikçilerinden Abigail (Dolly De Leon) becerileriyle kazazedeleri rahatlatır. Kendisi elleriyle balık avlayabilmekte, ateş yakabilmektedir.

Kısa zamanda bu orta yaşlı çirkin kadın: “Ben gemide tuvalet temizleyicinizdim, burada ise kaptan benim” çıkışını yapar. Gemide hor görülüp herkesin aşağıladığı Abigail, gemideki amiri Paula’yı sindirir, herkesi beslediği için de adadaki kontrolü ele alır. Çıtayı yükseltip kazazedelerin en yakışıklısı olan Carl’ı kendisine seks kölesi yapar; 24 kişilik filikaya sevgilisinden başkasını sokmaz.

Fırtınada beşik gibi sallanan gemide kusmuk içinde yüzen milyarderler üzerinden, film bir burjuva eleştirisine soyunuyor. Ruben Östlund’un fazla uzun tuttuğu, tekrarlara düştüğü 3. bölümde, hayvanseverleri isyan ettiren eşek katliamı gibi gereksiz sahneler, filmde sarkmalara neden olur. Yönetmen bu bölümde tekinsiz yorumlarıyla izleyicisini rahatsız etmeyi hedefler. Para kazanmayı bilmenin dışında becerisi olmayan zenginlerin ıssız adada yaşadıkları çaresizliği, film ustalıkla hicvederken zenginleri gülünç hale sokuyor.

MUHTEŞEM FİLİPİNLİ: DOLLY. DE LEON

Açık havada yatmaktansa Abigail’in filikasında barınmak için 150 bin euro’luk Patek Philippe saatini teklif eden biri çıkar. Dimitri karaya vuran karısının cesedindeki pırlantalı yüzük, kolye gibi mücevherleri çıkarıp ayakkabısına doldurur. Silah üreticisi Winston’a, karısı Clementine korsanların fırlattığı el bombasını yerde görünce: “Bu bizim imalatımız” diye övünür. O bomba tekneyi havaya uçuracak, yaşlı çiftin sonunu hazırlayacaktır.

Cannes’daki basın konferansında Ruben Östlund filminde Luis Bunuel’den etkilendiğini, eski Avrupa filmlerindeki algıyla günümüz toplumunu bir araya getirmeye çalıştığını söyledi. Bunuel’in “Burjuvazinin Gizli Çekiciliği / Le Charme Discret De La Bourgeoisie”ye (1972) saygı duruşunda bulunan film, yattaki grotesk ziyafet sahnesiyle Marco Ferreri başyapıtı “Büyük Tıkınma / La Grande Bouffe”a da göndermelerde bulunuyor.

Ruben ÖstlundProjemi hayata geçirdiğim 5 yıl boyunca, filmimin lüks kıyafetleri içindeki davetlilerin izlediği Cannes’daki projeksiyonunu düşledim. Pandemi koşulları yüzünden filmin çekimi 1,5 yıl sürdü. Kurgusunu üstlendiğim 2,5 saatlik film Cannes seçici kuruluna gönderildi ve kabul gördü.Ruben Östlund 2. Altın Palmiye heykelciğini 18 aylık oğlunun yatak odasında muhafaza edeceğini sözlerine ilave etti. Festival sponsorları arasındaki Chopard firması, 75. Yıldönümü onuruna Altın Palmiye’ye 75 pırlanta monte etti.

Deniz sahnelerinin Aristotle Onasis’in 250 milyon değerindeki Christina yatında çekilen filmde, ıssız ada çekimleri Yunanistan’ın Hiliadou plajında ve Yunan adalarında gerçekleşti. “Turist / Force Majeure” (2014) ve “Kare / The Square”de (2017) Östmund’un birlikte çalıştığı İsveçli genç görüntü yönetmeni Fredrik Wenzel (43), açık deniz ve ıssız ada sahnelerinde kusursuz bir iş çıkarmış. Robert Östlund kariyerindeki 4 filmde olduğu gibi, “Hüzün Üçgeni”nde senaryo yazılımını ve kurguyu da üstlenmiş.

Kare”den 2 kat pahallıya mal olan filmde 10 milletten zengin bir oyuncu kadrosu var. Kadronun en ünlüsü, Kaptanı oynayan Amerikalı Woody Harrelson öne çıkmazken, Östlund çalışmaktan memnun kaldığı aktöre ilerdeki projelerinde yer vereceğini Cannes’da ilan etti. İngiliz Harris Dickinson (Carl), İngiliz Arvin Kananian (Darius) ve Henrik Dorsin (Jarmo), Danimarkalı Vicki Berlin (Laura), Hırvat Zlatko Buric’in (Dimitri) yer aldığı filmde öne çıkan oyuncu Dolly De Leon oluyor.

Filipinli deneyimli aktris komutayı ele aldığı ıssız ada bölümünde (herkesten rol çalarken), görkemli bir kompozisyon çiziyor. Güzel Güney Afrikalı manken- oyuncu Charlbi Dean, Yaya rolünde her gözüktüğünde ekranı aydınlatıyor. Ne yazık ki henüz 32’sindeyken ani bir hastalık sebebiyle, kendisi 2 ay önce New York’ta hayatını kaybetti. Filmi 2. izleyişimde, afişlerde adı birinci sıraya yazılan aktrisi gördüğümde içimi hüzün kapladı.

Özetle Ruben Östlund’un parlak mizah anlayışının ürünü “Hüzün Üçgeni” kışkırtıcı, ironik, komik ama rahatsız edici, zaman zaman grotesk olabilen, provokatif bir sosyal hiciv. Ancak tüm bu meziyetleri, “Hüzün Üçgeni”nin “Bebek Servisi / Broker” seviyesinde bir film olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.

Yönetmen / Senaryo : Ruben Östlund

Görüntü Yönetmeni : Fredrik Wenzel

Kurgu : Mikel Cee Karlsson, Ruben Östlund

Müzik : Mikkel Maltha, Leslie Ming

Oyuncular : Harris Dickinson, Woody Harrelson, Charlbi Dean Kriek, Vicki Berlin, Henrik Dorsin, Zlatko Buric, Jean-Christophe Folly, İris Berben, Dolly de Leon, Sunnyi Melles, Amanda Walker

İsveç-Almanya-Fransa-Danimarka / Dram-Komedi / 149 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz