Takashi Miike’nin 104. Filmi
“Hatsukoi / İlk Aşk”
1960 doğumlu Takashi Miike sadece Japony’nın değil dünya sinemasının da en üretken yönetmenlerinden biri. Yeniyetmeliğinde motosiklet kullanmaya düşkün olan, profesyonel yarışçı olmayı bile düşleyen Miike, 18 yaşındayken, giriş sınavı yapmadığı için, ünlü yönetmen Shôhei İmamura’nın kurduğu ve dekanı olduğu Yokohama’daki Yokohama Hōsō Eiga Senmon Gakkō film okuluna kaydolmuş. Öğrenciyken yerel televizyonda yapım asistanlığı yapmış, mezun olduktan sonra da on yıl boyunca televizyonda çeşitli işlerde çalışmış, yönetmen yardımcılığına kadar yükselmiş.
1990’ların başında, yeni kurulmuş film şirketlerinin düşük bütçeli yapımlarıyla hızla gelişen “V-cinema / Doğrudan videoya” akımı ucuza çalışmayı kabul eden istekli genç sinemacılara ihtiyaç duyduğundan Miike kendi filmlerini yönetme fırsatını yakalamış ve 1990’ların başından günümüze aralarında birkaç TV dizisi de olmak üzere 103 film yönetmiş. Hem ülkesinde, hem Avrupa ve Amerika’da kült olmuş çok sayıda filmle ününü pekiştiren Miike, halen çektiği kitlelere yönelik pahalı yapımların yanında, hem yapımcılara karşısı çok daha büyük özgürlük tanıdıkları, hem sansür onlara çok daha esnek davrandığı için V-cinema filmleri çekmeye de devam ediyor.
Takashi Miike’yi kült yönetmen yapan, bir yandan kapkaranlık bir mizah duygusu, diğer yandan da müthiş sarsıcı ve kışkırtıcı sinemasında, aşırı şiddetin ve cinsel sapkınlık ve tabuların Japon sansürünü iyice zorlayacak tarzda, açıkça ve bol kanlı şekilde anlatılması.
Miike’nin çoğunlukla muğlak ve/veya garip finallerle sonlandırdığı filmlerinin hemen hepsi güçlü bir çocukluk nostaljisinin izlerini taşır. Çoğu filmi, özellikle “yakuza” olmak üzere suç ortamlarında geçerken, arkadaşlığın ve geleneksel aile bağlarının yüceltilmesi, “Dead or Alive” ve “Birds”de olduğu gibi normal ya da “Bijitâ Q”deki gibi sapkın şekilde sık sık öne çıkar. Filmlerinde Japon olmayan ancak Japonya’da yaşayan yabancılara (gaijin) da sıklıkla odaklanır.
Geniş üretim sürecinde Miike, “Ninja Kids!!!” ve “The Great Yokai War” gibi pür neşe çocuk ve “Andromedia” gibi gençlik filmlerinden, dönem filmi “Sabu”dan yol filmi “The Bird People in China”ya, gülünç dehşet güldürüsü “The Happiness of the Katakuris”den “Like a Dragon” ve “Ace Attorney” gibi video oyunu uyarlamalarına, “Ley Lines” ve “Agitator” gibi daha az tartışmalı cinai dramalardan eşcinselliğe farklı açıdan bakan “Blues Harp” ya da “Big Bang Love, Juvenile A”ya sinemanın her türünde aynı başarıyla eser vermiş. Ancak, yine de asıl büyük ününü, “Audition”, “Ichi the Killer”, “Gozu” ve “Izo” gibi, o benzersiz kara mizah duygusunun hep öne çıktığı, dehşet sinemasının başyapıtlarına borçlu.
Takeshi Miike’nin 104. filmi “Hatsukoi / First Love / İlk Aşk” dehşet verici bir çete savaşı gerilim filmine kattığı romantizmle kariyerinde pek rastlanmamış bir çalışma. Yakuza, Çinli çeteler ve polisin tüm gücüye savaştığı bir ortamda iki hasarlı insan arasında filizlenmeye başlayan bu etkileyici aşk hikâyesi, Miike’nin kan dondurucu temalarından daha duygusal bir sinemaya geçiş filmi olabilir.
Neredeyse tamamı bir gecede geçen “İlk Aşk”ta yolları kesişen, kendisinde terminal bir beyin tümörü olduğuna inanan amatör boksör Leo ile tacizci babasının anılarından kurtulamayan kokain müptelası fahişe Yuri, çinlilerin uyuşturucu ticareti işinde çalışan Yuri’nin pezevengi Yasu ile Avrupa-Asya Melezi metresi Julie yüzünden kendilerini çok büyük bir çatışmanın içinde bulurlar. Dönek yakuza Kase’nin üçkâğıtçı bir polisle anlaşarak büyük bir uyuşturucu sevkiyatını Çinlilerden kapma çabası, silahlı çatışmaların, misillemelerin, öldüresiye dayak atmaların, elektrik vermelerin, kafa kesmelerin gırla gittiği komik ve bol kanlı bir “gore” güldürüye dönüşüyor…
Miike’nin Japon ve Çinli gangsterleri bireyselleştirmekle uğraşmayışı, zaten kafa karıştırıcı olan güç mücadelesini, özellikle Japonca ve Mandarince ayırımı yapamayan batılı izleyiciler için daha da karmaşıklaştırıyor ama ne gam! Şiddeti o müthiş komik algılayışı, tek kollu Çinli mafya babasının olağanüstü silâh kullanma becerisi, finaldeki her türlü inandırıcılıkla dalga geçen arabalı döğüş, Miike hayranlarını fazlasıyla tatmin edecek sahneler.
Alt metin olarak başak filmlerinde olduğu gibi, Miike’nin Yakuza’ya karşı duyduğu nefret ve hayranlık ikilemi “İlk Aşk”ta da hissediliyor. Bu filmde geleneksel olarak uyuşturucudan ve silahlardan uzak durmuş olan Yakuza’nın, bu tür çekinceleri olmayan Çinli gangsterler karşısında gerilemekte olduğu, Yakuza, Kase’nin ihaneti yüzünden başsız kalırken Çinlilerin her dem daha güçlü yöneticiler bulması üzerinden anlatılıyor.
Hemen bütün filmlerini izlemiş bir Miike hayranı olarak bu son filminin beni yeterince etkilemediğini kabul etmem gerek.
Bu duygunun, artık altmışına gelen yönetmenin eskisi kadar coşkulu olmayışından mı, yoksa yaşamakta olduğumuz gerçeküstücü dönemin Miike filmlerinden daha da rahatsız edici oluşundan mı kaynaklandığına karar vermiş de değilim. Ancak, bilinçli olarak inandırıcılıktan uzak bıraktığı gangster savaşını soluk soluğa anlatan Miike’nin, Leo ve Yuri aşkının gelişimini daha yavaş bir tempoda aktarmayı yeğlemesinin, filmin tüm heyecanını yüklenmesi beklenen ilişkinin duygusal etkileyiciliğini yitirmesine sebep olduğunu da düşünüyorum.
Sonuç olarak bir Takashi Miike filminin, günahı ve sevabıyla mutlaka izlenmesi gerektiği kanısındayım. Hele benim gibi tarzını fazlasıyla özümsememişseniz, hem epey aykırı, hem de müthiş keyifli bir deneyim yaşama olasılığını büyük.
Hepinize iyi seyirler.
Yönetmen : Takashi Miike
Senaryo : Masaru Nakamura
Görüntü yönetmeni : Kita Nobuyasu
Müzik : Kôji Endô
Oyuncular : Becky, Masataka Kubota, Nao Ohmari, Sakurako Konishi, Mami Fujioka, Shôta Sometani, Jun Murakami, Sansei Shiomi, Seiyô Uchino
Japonya-İngiltere / Aksiyon-Suç-Romantik-Komedi / 108 Dk.