Issız Ev / The Rental

Yine Bir Korku Evi…

Bu hafta vizyona girecek “Issız Ev (The Rental)“, aslında tipik korku filmi ögelerinin tüm klişelerini içinde taşıyan bir yapım. Yine olabildiğince tekinsizlik halleri, genelde bu izole hayatı simgeleyen uzaktaki bir mekan, evi daha da egzotik ve biraz da şüpheli kılan deniz, orman, maskeli adamlar ve sıralı cinayetler… Ne ararsanız hepsi var. Ancak yönetmenliğini Dave Franco‘nun yaptığı pandemi nedeni ile gösterimi bir hayli geciken 2020 tarihli filmde asıl merak uyandıran “katil kim?” konusuna girmeden farklı meseleler de hikâyenin unsurları olarak yer alıyor.

BBG Evi Sendromu…

En başından başlayalım o zaman… Borsa işinde ilerleyen Charlie (Dan Stevens) kız arkadaşı olan Michelle (Alıson Brıe) ile hafta sonu için beğendikleri ve okyanusu ayakları altına seren, görsel olarak mükemmel bir villayı kiralarlar. Onlara bu kısa tatillerinde Charlie’nin kardeşi olan Josh (Jeremy Allen White) ile onun Ortadoğu kökenli sevgilisi Mina da (Sheila Wand) eşlik edecektir. Aslında film ilk başlarda basit bir gerilimin ötesinde, günümüz özellikle Amerikan toplumunda “redneck” olarak tanımlanan ve siyaseten de Trump tarafından simgelenen bir anlayışa ilişkin itiraz mahiyetinde bazı ipuçlarını sunarak farklı bir hatta ilerleyeceğinin, eleştirel bir mercekle gerilimi tanımlayacaklarının işaretlerini vermişti.

Mina Mohamedi tarafından ev önce kiralanmak istenmiş ise de, ismi nedeni ile ırkçı bir beyaz olan ev sahibi Taylor (Toby Huss) tarafından bu teklifi kabul görmez. Ancak Charlie kendi ismi ile kiralamak istediğinde herhangi bir sorun ile karşılaşmaz. İşte hafta sonu aslında villaya köpek sokmak yasak olsa da köpekleri Reggie ile birlikte söz konusu yere gittiklerinde bu durum Mina ve Taylor arasında ufak çaplı bir krize neden olur. Ancak yine de bu kısa tatil ilk başta güzel yürüyüşler, okyanus manzarası eşliğinde uyuşturucu partisi de dahil tam bir zevk hali içinde her türlü gerginliğe, Taylor’un yer yer ırkçı ve seksist olumsuz söylemlerine karşın iyi gitmektedir.

Başta da belirttiğim gibi ev her yönü ile mükemmeldir. Ancak zaman ilerledikçe Taylor’un özellikle teleskobu onlardan habersiz odaya koyması gibi müdahelecilikleri Mina başta olmak üzere taraflardaki gerginliği tırmandırır. Bu röntgen şüphesini de doğurur. Ancak asıl sıradanlığın yitimine jakuzide başlayan ve banyoda devam eden Mina ve Charlie arasındaki o yasak ilişki neden olur. Bu tehlikeli kaçamak onlar için artık geriye dönüşü mümkün olmayan bir dizi soruna yol açar. Ve film finalindeki sürpriz ve yasak ilişki sonrasındaki gelişmelerle baştaki o gösterilmeyen gerginliği tam bir şiddet gösterisi haline getirir. Bir taraftan Mina ve Charlie tarafından kaçamaklarının Josh ve Michelle’nin duymamalarına dair uğraşıları, öte yandan ilişkinin deşifresine yol açacak tıpkı “BBG evi” gibi bir dizi düzenek, baştaki bu gerilimi katilin ortaya çıkması ile başka bir boyuta taşımakta. O halde şimdi tipik sorumuza dönebiliriz: O, kim?

Senaryonun Basit Azizlikleri…

Issız Ev’in, aslında korku ve gerilim filmlerinin tüm klişe ögelerini bünyesinde taşıdığını başta belirttim. Ancak burada aslında katili sorguladığımızda şüphelendiğimiz kişi sayısı çok değil. Tüm gözler Taylor’a yönelmekte. Ancak sonrasındaki sürprizleri açık etmemek için teferruatını vermediğim bir yığın gelişmeler sonrasında finaldeki gelişimi çözen bağlantılar oldukça sıradan.

Film aslında Doğulu bir kızın yer yer Charlie tarafından bile dışlanan ve klasik bir kısım Amerikan evanjelistlerine mahsus o ırkçı yönünü daha da geliştirerek farklı bir gerilime yol alabilirdi. Ne var ki yapım bu yola sapmıyor. Ve finaldeki düğümün çözülmesi, son yirmi dakikaya sıkıştırılan gelişmeler, mantıksal hatalara ve kolaycılığa rahatlıkla kapıyı aralıyor. Zira olayların nedeni detaylandırılmadan ve de kör göze parmak şeklindeki bağlantılar basitçe seyirciye gösterilerek yapımı ucuz bir korku filmine yaklaştırıyor. Yani baştaki o güzel çekimler, kullanılan tekinsizliği imleyen o renk, politik düzlem ve müzik kullanımı hepsi senaryonun o basit azizliğinin birer kurbanı haline geliyorlar. Oyunculuklar bahsinde de durum maalesef pek parlak değil. İçlerinden yalnızca Mina rolündeki Sheila Vand ile ev sahibi Taylor rolündeki Toby Huss‘un oyunculukları vasat üstü.

Korku filmlerini özleyenler açısından kısmen nostaljik kimi filmlere yaklaşan senaryosu belli bir yaş üstü seyirciye hitap edebilir kılıyor filmi. Bunun yanı sıra özelikle cinli/perili korku filmlerinden bıkan korku filmi fanları için de başka bir alternatif bulamazlarsa tercih nedeni olabilir. Kısa süresi ile aslında kendisini izletmesi de bir avantaj. Öyle sanıyorum ki filmi izleyen hiçkimse sinema salonunundan sıkıldığı için ayrılmayacaktır.

En azından Mina ve Charlie arasındaki o düğümün nereye bağlanacağı bir merak ögesi olarak filmi sonuna kadar izletecek. Ancak bu izlenebilir kılma şeklindeki seyir keyfi filmden çıktıktan sonra devam etmeyecektir. Zira, insanı tesir altında bırakan bir senaryo olmayınca filmin etkisi de salonda izlediklerimizle sınırlı kalıyor. Salon dışına taşmıyor… Tıpkı “Issız Ev” filminde olduğu gibi..

İyi seyirler…

Yönetmen : Dave Franco

Senaryo : Dave Franco, Joe Swanberg

Görüntü Yönetmeni : Christian Sprenger

Müzik : Danny Bensi, Saunder Jurriaans

Oyuncular : Dan Stevens, Alison Brie, Sheila Vand, Jeremy Allen White, Toby Huss, Anthony Molinari

ABD / Korku-Gerilim / 88 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz