Kokuhô

Kültürel tarihçe, miras, fedakarlık ve sanat üzerine meditasyon

“Kokuhô” çok katmanlı anlatımıyla başarılı bir yapım. Hem karakter odaklı bir drama, hem kültürel bir tarihçe ve miras, hem fedakarlık ve sanat üzerine bir meditasyon. Uzun süresine karşın müthiş akıcı; duygusal derinliği, mükemmel yönetimi ve sürükleyici Kabuki sahneleriyle soluk soluğa izleniyor. Bittiğinde bile uzun süre akılda kalan, zengin, heyecan verici, beş duyuyla hissedilen dört dörtlük bir çalışma.

OrtaKoltuk Puanı:

 

FİLMEKİMİ 2025 GÜNLÜKLERİ 14

Kokuhô”, bir sanatın veya zanaatın üst düzey ustalarına Japon hükümeti tarafından verilen “ulusal hazine / milli değer” unvanının adıdır. Sang-il Lee‘nin, Shuischi Yoshida‘nın aynı adlı kitabından uyarlayarak yönettiği “Kokuhô”, efsanevi bir Kabuki oyuncusunun onu sahnelerde “milli değer” olmaya götüren yarım yüzyıllık kariyeri boyunca yaşadıklarının destansı, parlak, zorlu ve canlı bir portresini çiziyor. Çoğu zaman, bu tür filmler, söz konusu sanat formunun zorluklarının ve niteliklerinin aşırı basitleştirilmiş bir versiyonunu sunar, karakterleri kendilerini sınamaya iten temel nedenleri aktarmakta yetersiz kalırlar. “Kokuhô” ise üç saate yakın süresi boyunca, performansların etrafında döndüğü benzersiz güzellikteki fizikselliği ustalıkla yakalar, başkişisinin varoluş mücadelesini ve karmaşık zaferlerini yansıtırken çoğunlukla acı dolu hikâyesinde en derinlere kadar inerek, onu hedefine ulaşması için harekete geçiren içsel dürtüleri ve dışsal etkenleri anlamaya çalışır.

Filmle ilgili izlenimlerime geçmeden Noh ve Bunraku ile birlikte Japonya’nın üç büyük klasik tiyatro gösterisinden biri olan, kökleri Edo Dönemi’ne (1603-1868) dayanan geleneksel Japon tiyatrosu Kabuki’den kısaca söz etmek istiyorum.

Özenle tasarlanmış kostümleri, göz alıcı makyajları, sıra dışı perukları ve en önemlisi, oyuncuların izleyiciye anlam aktarabilmek amaçlı abartılı ve son derece stilize hareketleriyle Kabuki, müthiş gösterişli bir sanat formudur. Görsel işitsel büyüleyici etkisi, geleneksel enstrümanlarla icra edilen canlı müzikle pekiştirilir.

Konular genellikle tarihi olaylara, gerçekçi ya da fantastik dramlara, ahlaki çatışmalara, aşk hikâyelerine, trajedilere, komplolara dayanır. Kabukide hikâyenin tamamı değil, genellikle sadece en etkileyici bölümü gösterilir. Bu nedenle, kimi zaman öykünün tamamını açıklayan anlatıcılar ya da ses düzenleri kullanılabilir.

17. yüzyılı başlarında türün ortaya çıkışında, birçok Kabuki tiyatrosunun kadrosunun tamamı, gerektiğinde erkek rollerini de oynayan kadınlardan oluşuyordu. 1612’lerde çoklukla erotik temalara odaklanan, hem erkek hem de kadın rollerini oynayan tamamen genç erkeklerden oluşan kadrosuyla Wakashū Kabuki ortaya çıktı. Edo döneminde hem erkek hem kadın oyuncuların yer aldığı Kabuki’de kimi aktrislerin yaygın fahişeliği nedeniyle 1629’da Tokugawa Şogunluğu’nca kadınların oynaması yasaklandı. Tamamen erkeklerden oluşan kadrolar norm haline ve günümüze dek Kabuki sadece erkeklerce oynanmayı sürdürdü. Bu nedenle, birçok erkek Kabuki oyuncusu kadın rollerini oynama konusunda uzmanlaşmıştır. Onnagata adıyla anılan bu oyuncular, yıllarca eğitim ve araştırma ile ustalaştıkları tekniklerle erkek karakterinkinden oldukça farklı olan onnagata makyajını öğrenirler, onnagata rolüne özgü geleneksel kadınsı tavırlarını benimserler, sahnede zarif şekilde hareket ederler, daha kadınsı duruş ve fiziksel tavırlar edinirler ve tüm performans boyunca tiz perdeden falsetto konuşurlar. Onnagataların falsettosu, kadın sesinin tam bir taklidi olmak zorunda değildir, kadınlıkla ilişkilendirilen tipik vokal tonlamaları taklit ederler ve falsettoları gerçekleşen kişiliğe bağlı olarak değişir.

Aslında her Kabuki oyuncusunun onnagata tekniklerinde yetenekli olması, hem kadın hem erkek rollerini aynı başarıyla yorumlaması beklense de birçok aktör, örneğin hâlen aktif olarak sahneye çıkmayı sürdüren 1950 doğumlu ünlü Tamasaburō Bandô V gibi tamamen onnagata rollerinde uzmanlaşmıştır. Gerçek yaşamda da kadınmış gibi yaşamayı sürdüren pek çok onnagata olduğu gibi, sahne dışına çıktıklarında normal erkeğe dönerek aile ve çocuk sahibi olan çok sayıda onnegata da vardır.

 

Filmde de görüleceği gibi Kabuki eğitimi oldukça katıdir. Bedenlerin doğal olmayan pozisyonlar elde etmeleri ve gerektiğinde bu pozisyonları korumaları amacıyla usta, çocukların formlarını acı içinde şekillendiriyor ve yeterince tekrarla, zihinleri hatırlayamasa bile kemiklerinin hareketleri hatırlayacağını öne sürüyor. Bu bağlamda eğitiminin güçlüğü, klasikleşmiş bedensel duruşları, beden dilinin dokunulmaz, değiştirilmez biçemiyle, Kabuki ile Batının Klasik Balesinin temelde ilginç benzerlikleri vardır. İkisinin de geleneksel ifade tarzı katı ve klişeleşmiş olduğu için, sanatsal büyü ancak performansların kusursuz olmasıyla ortaya çıkabilir.

Elli yıllık bir dönemi kapsayan “Kokuhô”, 1964 yılında Nagazaki’de, amatör Kabuki oyuncusu 14 yaşındaki oğlu Kikuo’nun (Soya Kurokawa) gözü önünde, bir yakuza liderinin (Masatoshi Nagase) rakip bir çete tarafından şok edici şekilde öldürülmesiyle başlıyor. Bir yıl sonra Osaka’da, çocuğun intikam girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, eskiden izlediği onnagata performansını dikkat çekici bulmuş olan kabuki topluluğunun lideri Hanjiro Hanai (Ken Watanabe), Kikuo’yu çırak olarak yanına alıyor. Kabuki babadan oğula geçen bir aile geleneğidir ve eğitim sürecine Kabuki dünyasına doğan Hanjiro’nun oğlu Shunsuke’nin (Keitatsu Koshiyama) gerisinde başlayan Kikuo hızla ve coşkuyla ona yetişmeye çalışıyor. Ergenlik çağındaki yaşıt oğlanlar hızla kardeşçe bir bağ ve sağlıklı bir rekabet geliştiriyorlar. Kikuo’nun onnagata konusundaki yoğun dürtüsüne ve doğuştan gelen yeteneğine kıyasla, birazcık tutkuya sahip olan Shunsuke, sadece aile soyadı sayesinde eksikliğini telafi ediyor. Kikuo ve Shunsuke’yi ayıran şeylerden biri olan aile mirası, bir Kabuki oyuncusunun başarısında çok önemli bir rol oynoyor çünkü Kikuo ne kadar iyi olursa olsun, kadroya girmeye çalışan bir yabancıdır,

İki genç onlarca yıl boyunca büyüyorr ve gelişiyor; skandallar ve zaferler, dostlukla ihanet arasında, en prestijli sahnelere rakip ve kardeş olarak birlikte yol alıyorlar. 1972’de “Futari Fuji Musume / İki Morsalkım Kızı” adlı Kabuki gösterisinde Kikuo (Ryo Yoshizawa) ve Shunsuke (Ryusei Yokohama) bir onnagata ikilisi olarak sansasyon yaratıryorlar. Ünlü bir ikili olarak başladıkları karyieri birlikte sürdürseler de, pop idolü yakışıklılığı ve Kabuki tutkusuyla yıldızı asıl parlayan Kikuo’dur. Yine de hiçbir yabancının tanıyamayacağı kadar birbirini tanıyan silah arkadaşları gibi yakın arkadaşlıkları devam ediyor. Ta ki Hanjiro, Chikamatsu Monzaemon‘un klasik oyunu “Sonezaki’de Aşk İntiharları”nda tek başına başrol oynaması için oğlunu değil, Kikuo’yu seçene kadar. Kikuo seyirciler tarafından beğeniliyor ama kalbi kırılan ve hayal kırıklığına uğrayan Shunsuke topluluktan ayrılıyor.

Kikuo’nun zirveye giden engebeli ve inişli çıkışlı yolu hiç de kolay değildir ve Shunsuke’nin Kabuki şanına ulaşma hayalini hâlâ canlı tutarak, iyi olmasa da, yeniden ortaya çıkışı bunu daha da zorlaştıracaktır.

Filmin merkezinde hep Kikuo ve Shunsuke’nin ilişkisi yer alıyor; ancak bu onnagata olmanın çağrıştırdığı farklı bir yakınlık değildir. Her ikisinin de hayatında kadınlar vardır, ancak ister eş Shunsuke’nin eşi, ister Kikuo’nun sevgilsi ve kızının annesi olsunlar ikilinin hayatında önemli bir iz bırakmıyorlar; öne çıkan hastalıklar, aksilikler ve Kikuo’nun durumunda, sanatı hem hayatının hem de varoluşunun özü haline geldikçe artan yalnızlık oluyor…

Yarım yüzyıllık bir dönemi gözlemleyen bu sürükleyici, görkemli, göz alıcı destan Kabuki sanatına bir aşk mektubudur ve Lee, sadece izleyicilerin filmi anlamalarına yardımcı olmakla kalmıyor, onları Kabuki’nin kendine özgü dünyasına çekerek kendisi gibi sevmelerini de sağlamaya çalışıyor. Kabuki’yi bir sanat formu olarak anlamak, izleme deneyimini kesinlikle zenginleştiriyor. Japon estetiğine derinlemesine kök salan Kabuki stilize tavırları, vokal sunumu ve görsel biçimciliğiyle Batılı izleyiciler tarafından kolayca anlaşılamayan bir tarzdır. Sofian El Fani‘nin parlak renkli sinematografisi, Kumiko Ogawa‘nın kostümleri, Yohei Taneda‘nın sanat yönetmenliği ve müziğinin zengin dokusu sayesinde “Kokuhô”, Kabuki’ye aşina olmayanlar için bile erişilebilir ve sürükleyici olmayı başarıyor. Çeşitli Kabuki oyunlardan alıntılar hikâyeye olağanüstü bir derinlik katıyor ve finalin doruk noktası, anlatının ve duygusal çıkarımların da çarpıcı biçimde doruğa ulaşmasını sağlıyor.

Oyunculuklar tek kelimeyle kusursuzdur. Kabuki ustası Nakamura Ganjiro IV’ün danışmanlığı tüm Kabuki oyuncularını ve özellikle onnegataları gerçekmişçesine var ediyor. Shinobu Terajima, Kikuo’yu evlat edinme konusundaki uyarıları dikkate alınmayan Shunsuke’nin annesi Sachiko Ogaki rolünde çok başarılıdır. Hem talepkâr hem şefkatli bir babayı ustalıkla canlandıran Ken Watanabe, miras ve içgüdü arasında kalmış Kabuki büyük ustası Hanjiro karakterine hem ciddiyet hem kırılganlık katıyor.

Ryo Yoshizawa ve Ryusei Yokohama, Kabuki oyuncusu olarak ikna edici ve dramatik olarak etkileyici performanslar gerçekleştirmek amacıyla bir yıl süreyle Kabuki eğitimi almışlar. Yoshizawa, özenli makyajı ve olağanüstü yorumuyla neredeyse gerçek bir onnagata yaratıyor. Rol arkadaşının zarafetine sahip olmayan Shunsuke’nin babasına saygı duruşu niteliğindeki özverisini ve kararlılığını ustalıkla yansıtan Yokohama da çok başarılıdır. İkili sadece sahnede ve sahne arkası gerginliklerinde ikna edici olmakla kalmıyor, gerçek yaşamda, yüzleşme ya da sessiz iç gözlem yansıtan duygusal açıdan yoğun sahnelerde de yorum olarak mükemmeller. Aralarındaki uyum hikâyenin omurgasını oluştururken, karakter gelişimleri giderek artan bir psikolojik ağırlıkla ortaya çıkıyor. Kabuki kişiliklerindeki benzerlik zaman zaman, kasıtlı olsun ya da olmasın, kısa süreli kafa karışıklığı yaratıyor ki bu da gerçek kişiliklerinin farklılığıyla keyifli bir karşıtlık oluşturuyor.

Sonuç olarak “Kokuhô” çok katmanlı anlatımıyla başarılı bir yapım. Hem karakter odaklı bir drama, hem kültürel bir tarihçe ve miras, hem fedakarlık ve sanat üzerine bir meditasyon. Uzun süresine karşın müthiş akıcı; duygusal derinliği, mükemmel yönetimi ve sürükleyici Kabuki sahneleriyle soluk soluğa izleniyor. Bittiğinde bile uzun süre akılda kalan, zengin, heyecan verici, beş duyuyla hissedilen dört dörtlük bir çalışma.

Yönetmen : Lee Sang-il

Senaryo : Satoko Okudera, Shûichi Yoshida

Görüntü Yönetmeni : Sofian El Fani

Müzik : Marihiko Hara

Oyuncular : Ryo Yoshizawa, Ryusei Yokohama, Soya Kurokawa, Keitatsu Koshiyama, Nana Mori, Min Tanaka, Ken Watanabe

Japonya / Dram / 174 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz