Kulüp

Babası Balkan Harbi’nden geri dönmediği için babam, 4 kardeşiyle birlikte yetim olarak büyüdü. 1 yaşında olduğum 1943 yılında, kendisinden istenen Varlık Vergisini ödeyecek birikimi olmadığı için Erzurum’un Aşkale ilçesine gönderildi. Babam hayatına damga vuran bu olaydan, yaşadığı yıllarda hiç bahsetmedi. Babaannem de bu konuda suskun kaldı. Aşkale gerçeğini ben babamın ölümünden sonra ağabeyimden öğrendim. “Kulüp” dizisinin konusunun geçtiği 1955 yılının 6- 7 Eylül olaylarının dehşetini Büyükada’da 13 yaşında bir çocuk olarak yaşadım.

NETFLİX’in gözde dizisi “Kulüp”ü izlerken edindiğim ilk intiba şu oldu: “Kulüp” bugüne kadar Türk gayrımüslimleri üzerine sinemamızda yapılmış en gerçekçi, en titiz, en olgun film. 1950’lerin Türkiyesini mercek altına alan “Kulüp”, sağlam araştırmaların ürünü doyurucu senaryosuyla, aksamayan sinematografisiyle, ustalıklı sanat yönetimi ve başarılı oyuncu kadrosuyla ilgiyi hak eden bir dizi olmuş.

Türk gayrımüslimler üzerine sinemamızda yapılan filmlerin sayısı bir elin parmak sayısını geçmez. Tümü dizi sektöründen gelen 6 senaryo yazarının elinden çıkma dizi, bir boşluğu doldurma adına başarılı bir iş çıkarmış. Gerçek hayattan alınan, yaşanmışlık kokan bu projenin sahibi Rana Denizer, TV dizileri konusunda başarıları bilinen Ayşin Akbulut, Necati Şahin ve diğer 3 senaryo yazarı arkadaşları, aldıkları danışmanlık bilgilerini yazdıkları metinde iyi değerlendirmişler. Bu danışmanların başında gelen Şalom Gazetesi başyazarlarından Mois Gabay, senaryo ekibinin maddi hatadan uzak durmadaki titizliğini takdir ettiğini bana söyledi.

Dizinin 4 bölümünü bu konuda uzmanlığını kanıtlamış Zeynep Günay Tan, son 2 bölümünü Altın Portakal ödüllü Seren Yüce yönetmiş. Görüntü yönetmenliğinde Ahmet Sesigürgil ile Cenk Altun’un, müzik partisyonunda ve kurguda üçer sanatçının imzası var. Kenan Doğulu da dizi için bir şarkı yazmış. Set dekoratörü, sanat yönetmeni, kostüm tasarımcısı gibi teknik ekip dizinin dönem atmosferini yansıtmada katkıda bulunmuşlar. İstanbulda çekilen dış sahnelerde ve stüdyo çalışmalarında teknik kadronun iyi bir iş çıkardıklarını söylemek mümkün. İlle de bir eleştiri getirmek gerekirse, yoldan geçen antika arabaların hep çok yavaş ilerlediklerini söylemek mümkün.

Diziyi izlerken, gayrımüslim taklitlerinde çok acemi davranıp kulak tırmalayıcı diksiyonlara alışık bir sinemasever olarak, “Kulüp”te diksiyona verilen öneme hayran kaldım. Şüphesiz ki Yahudi cemaati mensuplarından alınan danışmanlıklar müspet yönde kullanılmış. Ladino dilindeki diyaloglar da kusursuz kullanılmış. İspanya kökenli Yahudilerin kullandığı bu lisanda karşılığı olmadığı için Türkçesi kullanılan kelimelerin tümünün telafuzu hatasız olmuş. Ladino lisanı diksiyon çalışmalarına destek veren tiyatro sanatçısı İzzet Bana’nın da hakkını teslim etmek isterim.Ses tasarımcısı başta olmak üzere teknik kadronun titizliğine saygı duydum.

Dizinin açılış sahnesinde bir binanın çatı katında Matilda Asseo adlı genç bir kadının bir adamı kurşunlayarak öldürmesine tanık oluyoruz. Deniz taşımacılığı işi yapan varlıklı, dürüst ve saygın bir babanın kader kurbanı kızı olduğunu öğrendiğimiz Matilda 17 yıllık mahkumiyet hayatından sonra çıkan Af Yasasından istifade ederek serbest kalmıştır. İlk işi mahallesine dönüp bebek iken terkettiği kızı Raşel’in izini bulmaktır. Yetimhanede büyüyen, kendisine platonik bir aşkla bağlı olan Mordo’ya yüz vermeyip, Pera’nın belalısı bıçkın şoför Fıstık İsmet ile aşk yaşayan Raşel ise annesinin uzattığı uzlaşma ve yardım elini itmeye kararlıdır.

Beyoğlu’nun dönemin devrim yaratan, prestijli bir müzikholünde temizlikçi olarak işe giren Matilda, kızı ile arasında güzel bir ilişki başlatmak, kayıp yılların izini silmek için elinden geleni yapmaya kararlıdır. Müzikholün kadife sesli solisti Selim, kimliğini gizleyen gizemli patronu Orhan, kötülük timsali yöneticisi Çelebi ve çoğunluğu Rum ve Ermeniden oluşan personeli ile yaşadıklarından, Matilda etrafındakilerin egolarını yönetmeye çalışarak onlar için cehennem olan kulübü, sevecenliği ile bir yuva haline getirmeye çalışır. Spoiler verip izleme keyfinizi bozmamak için, dizinin konusu hakkında az bilgi vermeyi yeğliyor, finaldeki zengin sürprizlere hazırlıklı olmanızı söylemekle yetiniyorum.

Oyuncu kadrosunda Matilda’yı canlandıran Gökçe Bahadır inandırıcı kompozisyonuyla öne çıkıyor. Dizinin kötü adamı Çelebi’de deneyimli Fırat Tanış, duygusal ses sanatçısı Selim’de Salih Bademci rollerinin hakkını verirken, patron Orhan’da Metin Akdülger teatral yorumuyla silik kalıyor. Yetimhanede anne-baba sevgisinden mahrum büyüyen Raşel’de genç oyuncu Asude Kelebek (22) elde ettiği ilk önemli rol fırsatını iyi değerlendiriyor.

Kulüp” NETFLİX tarihindeki 6.Türk dizisi. Toplam 50 dakikalık 10 bölüm olarak tasarlanan dizinin devam bölümleri (veya 2. Sezon) ilk 6 bölümden oluşacak ilgiye göre devreye sokulacak.

Yönetmen : Zeynep Günay Tan, Seren Yüce

Senaryo : Aysin Akbulut, Rena Denizer, Necati Şahin, Serkan Yörük, Bengü Üçüncü, Zeynep Günay Tan

Görüntü Yönetmeni : Ahmet Sesigürgil, Cenk Altun

Kurgu : Ahmet Can Çakırca

Müzik : Ender Akay, Cem Ergünoğlu, Gökhan Mert Koral

Oyuncular : Gökçe Bahadır, Barış Arduç, Salih Bademci, Fırat Tanış, Asude Kelebek, Metin Akgülder, Merve Şeyma Zengin, İştar Gökseven, Murat Garipağaoğlu

Türkiye / Komedi-Dram / 55 dK. (6 Bölüm)

OrtaKoltuk Puanı:

4 YORUMLAR

  1. Yorumunuz çok yerinde olmuş???
    İzlerken doyamadım, 6 bölümü neredeyse gözümü kırpmadan izledim?raşhel’ i oynayan genç oyuncu Asude KELEBEK’ i çok başarılı buldum ve karakterde çok etkileyiciydi.
    Daha evvel Pera Palace otelinde garson olarak görev aldım ve oranın ruhunu bir İstanbullu olarak Pera bölgesine olan hayranlığımdan dolayı yaşadım. bölgeyle ilgili çok şey okudum, bir çok insandan hikayelerini dinledim, yedikulede Rum ve Ermeni vatandaşlarımızla büyüdüm, Bildiğim, daha evvel dinlediğim, okurken hayal ettiğim bir çok hikaye ve notu diziyi izlerken tekrar yaşadım. Gayrimüslim kadınların bu ülkenin diğer kadınlarına katmış olduğu önemli değerler olduğunu düşünüyorum. ” özgür olmak, cesur olmak, eşit olmak” vb gibi.
    Yine gayrimüslim erkeklerinde bu ülkede zanaat ve sanat açısından çok faydalı şeyler yaptıklarına inanıyorum.
    Bu ülkenin dizi yapılacak başka konularının ve yaşanmışlıklarının olduğunu göstermesi açısındanda çok başarılı bir yapım olduğunu düşünüyorum

  2. Yurt dışında bulunduğumdan diziyi seyretmek olanağını henüz bulamadım. Fakat dizinin eleştirisini yapan Viktor Apalaçi’nin yazısını zevkle okudum. Özsel deneyimini de santimantalizme kaçmadan eleştirisine hassasiyet ve etkinlikle katan Apalaçi’nin bu yöndeki başarısını özellikle kutlar ve yazmış olduğu bu metni bütün eleştirmenlerimizin bir model olarak ittihaz etmelerini saygıyla öneririm.

  3. Başarılı bir yapım olmuş ancak yine de çok rahatsız edici yerlere değinmeden geçemeyeceğim.
    Orhan kimliğini saklayarak ne elde ediyor! Sanki kimliği açığa çıksa Türkiye’de yaşayamayacak yada tüm varlığı elinden alınacak. Yaptıklarına değdi mi bu!
    Çelebi pislik bir karakterken iyilik meleğine dönüştü, ne alaka? Hırsız, sapkın bir adam sonunda iyi çıkıyor, ne gereksiz bir şey. Başka adam ekleyemediler mi diziye?
    Tek iyi Türk saf bir köylü Hacı!
    Tamam çok acı şeyler yaşanmış ama hiç mi doğru dürüst bir Türk yok bu ülkede acaba?
    Elit, entellektüel, iyi sadece gayri müslümler!
    Maalesef dizi yanlı çekilmiş, objektif olamamış!

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz