Kung Fu Panda 4
Po, yerine geçecek olan yeni ejderha savaşçısını arıyor
Filmin öyküsü için yeni bir şey söylemiyor diyebiliriz ama birçok insanlık değerine değinerek “sanatın gerekliliği”ne ilişkin bir sorumluluk üstlenmekte. Bu yeni işle “Kung Fu Panda” diğer deyişle “Ejderha Savaşçısı” ya da yalnızca “Po” ile tanışacak şimdiki çocukların kazanacağı manevi değerlere ilişkin düşsel düşünsel yaklaşım kadar, yetişkin seyirciler için de kendilerine yeniden bir bakış, bir öz bakım olanağı söz konusu.
Yaşasın, Ejderha Savaşçı (Kung Fu Panda) dördüncü filmiyle yine konuk geldi. Üstelik bu kez el verdiği öğrencisiyle. Yine eğlenceli zaman geçirtirken çocuk seyircisine etik bakış kazandırıyor, yetişkinler için ise zihin açıcı bir anımsatıcı. On altı yıllık serinin daha önceki filmlerinin “bireyin yeryüzündeki yolculuğunda yetenek, istek, becerisine dayanan kendini gerçekleştirmek” önerisine, bu kez “bilgelik ile ruhsal yolculukta ilerleyiş” önerisi ekleniyor.
Daha önce bilgelik asasının sahibi olmaya değer görülen dostumuz Po şimdi de bu asanın sahibinin nasıl bilge olması gerektiğine, ruhani liderliğe geçişe, değişime kafa yoracak, bu sırada da seçmesi gereken kendisinden sonraki Ejderha Savaşçı’ya (Zhen) el verecek. Bir yandan da elbette olmazsa olmaz kötü adamımızla (Bukalemun) savaşacak.
Tüm bunlar olurken hafif dokunuşlarla seyirciye geçebilecek bir dolu temel soru, konu var… Öncelikle ruhani liderlik ne demek? Bilgelik herkesin harcı mı? Ya kendini keşfetmek? İşte bakın bu, kendini keşfetmek meselesi, salt kötülüğü seçmişin bile derdi. Değişim, değişmenin zorluğu, değişimin varoluştaki önemi, kendine, kendinden çıkacak olan bir ileri sürümüne doğru. Yolculuk ne kadar uzun, sürümlerimiz sayısız mı? Yolculuğumuzun gizil gücü çekirdeğimiz, iç seslerimiz…
Evrenin ve/veya oluşun işaretlerine açıklık, uyanıklık. Kimsesizlik, arkadaşlık, kahramanlık. Yakınlık kurmanın değerliliği. Onay görmenin, takdir edilmenin önemi. Ta bebeklikten almak istediğimiz o alkış, övgü, dahası varlığımızın görülmesi gereksinimi. Hafife almanın, hafife alınmanın sonuçları. Verme gereksinimi, vermenin gücü, hiçbir hesap gütmeden yalnızca vermenin iç rahatlığı.
Mazlumun yanında olmak, adaleti sağlamak gerekirken ısrarla denge politikası güdüp sabit kalarak termodinamiğin entropi yasasına ters düşmek, değişimden kaçarak çürümenin olasılığı. Peki, bir komedi-dövüş animasyon izlerken Cengiz Aytmatov’un öyküsü, Atıf Yılmaz dramı “Selvi Boylum Al Yazmalım”a doğru zihninizi sıçratan ne olabilir? Elbette tüm dünya sinemasında sık sık karşılaştığımız babalık meselesi. “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti.”
Filmin öyküsü için yeni bir şey söylemiyor diyebiliriz ama yukarıda saydıklarım gibi birçok insanlık değerine değinerek “sanatın gerekliliği”ne ilişkin bir sorumluluk üstlenmekte. Bu yeni işle “Kung Fu Panda” diğer deyişle “Ejderha Savaşçısı” ya da yalnızca “Po” ile tanışacak şimdiki çocukların kazanacağı manevi değerlere ilişkin düşsel düşünsel yaklaşım kadar, yetişkin seyirciler için de kendilerine yeniden bir bakış, bir öz bakım olanağı söz konusu.
Öyküsü gibi, 4. filmin olay örgüsü de öncekilere göre daha az şaşırtıcı ya da daha az tetikleyici. Belki de bu nedenle pek tanıdık “düşmanı yenmek için yola çıkmış kahraman” öyküsü matematiğinin güvenli alanı içinde kendinizi, sık sık kimi esprilere gülüp kıkırdayarak, akışa bırakıveriyorsunuz. Ya da filmin sunduğu görsel, işitsel şölenin gücü ile ele geçirilmeniz büyük olasılık. Kimi yerde -özellikle Bukalemun sahnelerinde- gerilim içinde gözlerinizi kapatma arzusu duymanız filmin sanat ve animasyon tekniklerini uygulamadaki, müziklerinin bestelenmesindeki emekten, özenden kaynaklanıyor olmalı. Zaten sanat dediğimiz en temelde neyi nasıl (etik-estetik-adalet) anlattığımızla hayata geçmiyor mu? Sanata evet.
Yönetmen : Mike Mitchell, Stephanie Stine
Senaryo : Jonathan Aibel, Gleen Berker, Darren Lemke
Kurgu : Christopher Knights
Müzik : Hans Zimmer, Steve Mazzaro
Seslendirme : Okan Yalabık
ABD / Aile-Animasyon-Aksiyon-Macera / 92 Dk.
Bir çocuk filminden bu kadar “zihin açıcı” hafif dokunuşlar çıkarmak sanırım şair olmanın verdiği yetenekten. Çocuk seyirciye “etik bakış” kazandırması ne güzel. İzlediğimiz filmlerde etik tema bulamadığımız şu günlerde çocuklara şimdiden böyle yatırım yapmak çok değerli olmalı.
Yine yeni bir kavram öğrendim yazınızda. Termodinamiğin entropi yasası (Varolan enerjinin başka enerji türlerine dönüşmesi) “Değişimden kaçarak çürümenin olasılığı”nı yaşamamak için değişimin, dönüşümün zorunluluğu. Peki bizim “sürümlerimiz” kaç tane acaba?
Ve Kung Fu Panda’dan Selvi Boylum’a sıçratan o muhteşem replik. Sevgi her zaman emekle tanımlansa dünya daha güzel olacak. Emeğinize, yüreğinize sağlık. 👏👏👏
Ne güzel. Teşekkür ederim.
Film şu an Bellegarde’de de gösterimde, böyle güzel bir yorumdan sonra çocukları (öğrencilerimi) filme götürmeyi düşünüyorum. Kalemine sağlık…
İyi seyirler. Fransa’ya selamlar.