Mickey 17

Bong Joon Ho’dan bir antikapitalist bilimkurgu parodisi

“Mickey 17”, kapitalizme bitmez tükenmez nefretinin yeni bir çeşitlemesi olduğu kadar, insanlığa, insanlara olan sevgisinin de öne çıktığı bir çalışmadır. Yılın en heyecan verici ve en eğlenceli keşiflerinden biri. Sakın kaçırmayın.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Türsel gelenekleri alt üst eden zeki ve hınzır kara mizahıyla, Güney Koreli 1969 Seul doğumlu yazar yönetmen Bong Joon Ho, yaşayan en önemli sinemacılarından biridir. Kültleşmiş karanlık güldürüsü “Havlayan Köpekler Isırmaz” (2000) ile başladığı kariyerini, benzersiz bir mizahla bezeli suç gerilimi “Cinayet Anıları” (2003), canavar filmi “The Host” (2006), duygusallıkla esrarı ustaca harmanlayan “Anne” (2009), toplumsal ve siyasi altyapısı sağlam, etkileyici distopik bilimkurgu “Snowpiercer” (2013) ve hayvan hakları savaşımı üzerine “Okja” ile sürdürmüştür. Varlıklı Park ailesiyle fukara Kim klanı arasında yenilerde oluşmuş simbiyotik ilişkinin ayırımcılık ve açgözlülük yüzünden parçalanmasına odaklanan “Parasite” (2019) 2019’da Cannes’da Altın Palmiye’yi oybirliğiyle alır ve 2020 Oscar Ödüllerinde En İyi Film Ödülünü kazanan ilk İngilizce olmayan film, Oscar tarihinde bu ödülle birlikte En İyi Uluslararası Film Ödülünü de alan ilk yapım olur. Film Ho’ya En İyi Senaryo ve En İyi Yönetmen Oscarlarını da getirir. Gerek Cannes’da gerek Oscarlarda bu ödüllerin ilk kez bir Güney Kore yapımına gittiğini de belirtelim.

Bütün filmlerinin senaryo yazılımına da katılan Bong Joon Ho, devamlı ayakta tutmayı başardığı heyecan ve belirsizlik duygusu, benzersiz hınzır mizahıyla, toplumsal eşitsizliğe, bunu çözümleyeceğine körükleyen remi, gayrı resmi tüm kurumlara keskin bir eleştiri getirir.

7 Martta bütün dünyayla birlikte bizde de vizyona girecek sekizinci uzun metrajı “Mickey 17” (2025), bu tematiğin sımsıkı bağlı kaldığı bir çalışmadır.

Belirtilmemiş bir gelecek zamanda, bizimki olmaya bir gezegende geçen bu baş döndürücü destan aslında günümüze ait bir varoluşsal olguyu sorgular: bize değersiz olduğumuzu hissettiren bir dünyada yaşamanın anlamı nedir? Edward Ashton’un 2022 tarihli romanı “Mickey7”den Bong Joon Ho’nun uyarladığı “Mickey 17”de bu değersizlik, bu “harcanabilirlik” kapitalist sistem çalışanın bire bir karşılığıdır.

Ödeyemediği bir borç yüzünden tefeci mafyasıyla başları belaya giren Mickey Barnes (Robert Pattinson) ile kankası Timo (Steven Yeun) çareyi dünya dışına, Niflheim gezegeninde kurulacak yeni bir koloniye kaçmakta bulurlar. Yaşanmaz hâle gelmiş olan dünyayı herkes terk etmek istediğinden görev için hep kalifiye eleman istenmektedir. Üç kâğıtçı Timo nasılsa bir pilot brövesi bulmayı başarır ama, vasıfsız Mickey kabul edilmek için zorunlu olarak “expendable / harcanabilir” olmayı kabul eder.

Dünyada yasaklanan, ancak gezegenlerde izin verilen “harcanabilir” kolonilerde hem ayak işlerini yapan hem de en tehlikeli en ölümcül görevleri üstlenen elemandır; yani yaşayabilmek için ölmesi gerekir. Öldüğünde bedeni, grotesk ve tüyler ürpertici biçimde, arada bir takılan, bazen tutukluk yapan bir tür yazıcıda yenden “basılır”. Tüm anıları yeni bedenin beynine yüklenmiş olduğu, “yeni baskının” ham maddesi havuzda biriktirilen organik atıklardan elde edildiği için, çalışmak ve gerektiğinde yeniden ölmek üzere yaşamaya devam eder.

Uzayda aşırı radyasyona maruz kalıp yanarak ölümle sonuçlanacak bir sorun mu vardır? çözecek olan tabii ki Mickey’dir. Niflheim’in solunabilir gibi görünen atmosferinde insanlar için ölümcül bir mikrop ya da virüs olma olasılığı mı vardır? Maskesiz dışarı çıkıp anlayacak olan Mickey’dir. Bunu anlamak için bir kez ölen Mickey, gerekli aşı bulunana kadar kaç kere ölmek zorunda kaldığının hesabını şaşırmıştır. Sonuçta film başladığında karşımızda Mickey’in on yedinci baskısı vardır.

Bu kimi zaman duyarlı ve insancıl, kimi zaman haşin ve müstehzi öykü, ilk bakışta farklı gibi gelse de, “Havlayan Köpekler Isırmaz” ve “Cinayet Anıları”nı anımsatan kara komedi duygusu, kastlara ayrılmış “Snowpiercer”in baskı düzeniyle paralelliği, “Snowpiercer” ve “Parasite” teki gibi sınıfsal ayırımın fiziksel izolasyonla daha da belirgin kılınması, Okja”dakine benzer ekolojik mesajıyla “Mickey 17”, Joon Ho’nun filmografisinin tematik olarak ayrılmaz bir parçasıdır.

Bu kez karşımızda, en alt sınıf arka vagonlarda açlık çekerken, yöneticilerin lüks ön kompartımanlarda bolluk içinde yaşadığı, durmaksızın gitmesi gereken bir tren yerine, soğuk ve buzlu bir gezegene inmiş bir uzay gemisi vardır. Gücün temsilcisi para değil, her zaman yetersiz olan, ödül ve ceza için kullanılabilen gıdadır. Hiyerarşinin / beslenme zincirinin tepesinde, dünyada başarısız olmuş bir siyasetçiyken, koloni üzerinde hâkimiyetiyle yeni bir krallık kurmayı hayal eden gemi kumandanı Kenneth Marshall bulunmaktadır. Mark Ruffalo, muhteşem Toni Colette’in canlandırdığı sos takıntılı karısı yardım etmese, başladığı cümleyi bitirmekten aciz bu Trump müsveddesini, hem dinci sağın etkisinde bir palyaço hem de Nazi artığı şeytani bir yaratık olarak inandırıcı kılar. Sınıfsal ayırımın en alt seviyesinde, gıda yetersizliğine rağmen Marshall’ı aptalca desteklemesiyle Amerikan orta sınıfını simgeleyen mürettebat vardır. En altın bile altında, koloninin tek “harcanabilir” i, herkes durmaksızın ölmenin nasıl olduğunu sorduğundan, capcanlı olduğu anlarda bile, yaşamış olduğu ürkünç ölümleri unutamayan Mickey yer alır.

Yine de, 20 yılı aşkın kariyerinin bu en parlak oyunculuk sınavında Robert Pattinson’un yüzleri, bedenleri, gri-mavi tulumları bile aynı olmasına karşın birbirinden çok farklı kişiler olan Mickey’in iki versiyonunu olağanüstü kontrollü bir yorumla, sadece beden dilinde yüz ifadesinde ve sesinde küçük değişikliklerle ustaca ayrıştırmasından söz etmem gerekiyor.

Özellikle Mickey 17’nin gergin, mahcup, yaşamak zorunda kaldıklarının (ve dolayısıyla tüm kapitalist düzenin) ağırlığı altında ezilmiş sesi, aynı tını, ama daha farklı, daha katı, daha haşin, daha kendinden emin bir tonlamayla kullanıldığında, karşımızdakinin Mickey 18 olduğu anında fark ediliyor. Bu ayrıştırmanın doruğu olan, 18’in sesini 17’ninkine benzeterek onunla dalga geçtiği sekansta Pattinson, şapşal ve zorlanmış ses tonu ve ezikleştirdiği beden diliyle Mickey’lerden birinin diğerini nasıl algıladığını büyük başarıyla yansıtıyor.

Tüm kişilerin, yaratıkların, mekânların ve koşulların benzersizliğine karşın, bildik tarzı, kapkaranlık mizahı, defalarca ele aldığı siyasal toplumsal takıntılarıyla Bong Joon Ho’nun artık kendini tekrarladığı yanılgısına varmak yanlış olur. “Mickey 17”, daha ki yapımlarıyla tüm farklı Mickey’ler kadar benzeyen, ve her biri gibi özgün ve ayrı olan bir çalışmadır. Sosyoekonomik eşitsizliği maddi sonuçları olan bir varoluşsal kriz olarak görmesiyle, filmografisine hayati önemde katkısı olan bu son filminde, ötekinin acılarını hissedememek çıkar amaçlı sistemin doğal gereksinimi, insanları yeniden kopyalamak emekçinin özsaygısını yok etmenin son aşamasıdır.

Bu bağlamda “Mickey 17”, kapitalizme bitmez tükenmez nefretinin yeni bir çeşitlemesi olduğu kadar, insanlığa, insanlara olan sevgisinin de öne çıktığı bir çalışmadır.

İnsanların kendilerine her söyleneni aynen yapacak kuklalara kesinlikle dönüşmeyişlerini sever.

Birbirlerine insan değilmiş gibi davranmalarını, insanlığı evrenden silme çabalarını gülerek, üzülerek ama sevecenlikle izler.

Marshallar gibi aptallıklarına, salaklıklarına, kendilerini diğerlerinden üstün görmelerine anlayış gösterir.

Ama asıl çabası, ölümün ne olduğunu durmaksızın soranlara, hayatın, yaşamanın ve yaşatmanın ne olduğunu anlatmaktır; bunu yapabilmek için başkişisini 17 kez öldürmek ten zorunda kala bile…

Yılın en heyecan verici ve en eğlenceli keşiflerinden biri. Sakın kaçırmayın.

Yönetmen / Senaryo : Bong Joon Ho

Görüntü Yönetmeni : Darius Khondji

Kurgu : Jinmo Yang

Müzik : Jaeil Jung

Oyuncular : Robert Pattinson, Naomi Ackie, Steven Yeun, Toni Colletto, Mark Ruffalo, Anamaria Vartolomei, Daniel Henshall, Chelsea Li, Stuart Whelan, Spike White, Liam Edwars, Patsy Ferran, Cameron Britton, Ian Hanmore, Edward Davis, Steve Park, Angus Imrie, Anna Mouglalis

ABD / Bilimkurgu-Aksiyon-Komedi / 137 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz