Oyun Bitti
Ülkemizde aksiyon türündeki filmlerin azlığı ve çekimlerin güçlüğü göz önüne alındığında; uç noktalarda bir eleştiri yapmak mümkün olmuyor. Anlatılan hikayedeki takım oyuncularının sevdiklerine duydukları özlem ve oyuncular arasında romantik ilişki içerisinde olan çiftler arasında geçen sahneler aslında aksiyon ve gerilim filmi olan bu yapımı emsallerinden ayırarak dram yüklü bir hale getiriyor.
Diyalogların sadeliği filme doğallık kazandırıyor olsa da, oyuncuların filmin içerisine bir türlü yerleşememesi söz konusu. Film akıyor, fakat bir süre sonra tekrarlanan sahneler seyircinin filme olan ilgisini yitirmesine neden oluyor.
Korku türündeki filmleri ile aşina olduğumuz yönetmen Gökhan Arı’nın “Oyun Bitti” isimli son filminin 25 Ekim’de galası gerçekleştirildi ve film izleyenleri ile buluşmak için ilk adımını attı. Filmin senaryosu, hem oyunculuğundan hem de korku / gerilim / komedi türlerindeki senaristliğinden bildiğimiz Taner Arı’nın kaleminden çıkarken, aralarında İlker Aksum’un de bulunduğu birkaç oyuncu hariç filmin kadrosunun genç oyunculardan oluşması göze çarpan özelliklerden. Kadrosunun yeni nesil olarak adlandırabileceğimiz isimlerden meydana gelişi aksiyon film türüne de uygun şekilde dinamik bir film olacağı yönünde mesaj verirken, görece tecrübeli oyuncu isimlerinin de filmde yer alması merakı tetikleyen unsurlardan biri oluyor.
Film, airsoft oyununa meraklı ve sıklıkla oyun için görüşen takım kaptanları Cenk, Cihan, Deren, Kaan ve arkadaşlarının, yine airsoft ekibinden arkadaşları Aykut’un aracı olduğu bir Rus airsoft takımı ile Ege Denizi açıklarındaki bir adada oyun için bir araya gelmelerini konu ediniyor. Rus airsoft takımının onları youtube üzerindeki videodan izleyerek birlikte oynamak için hevesli olduğu ve maddi güçlerinin de yerinde olmasına bağlı olarak kazansalar da kaybetseler de 3 Milyon TL para ödülünü verecekleri varsayımından hareket ederek adaya doğru yola çıkan takım, her ne kadar bazı soru işaretlerine sahip olsa da elde edecekleri para ödülünün yaşamsal ihtiyaçları noktasında kendilerine destek olacağı hayali ile bu şüphe seslerini susturmaya çalışıyor.
Kimisi gelgitli romantik ilişkisini yoluna koymak, kimisi evlenmek, kimisi ise evine eşya almak istiyor çünkü. Sevgili İlker Aksum’un canlandırdığı Aykut karakterinin bu oyundaki rolü ise iki takım arasında hakemlik yaparak gözetleme noktasında beklemek.
Rus airsoft takımının her koşul altında niçin 3 milyon TL parayı hibe edecekleri sorgulamaları ve ada gibi kimselerin olmadığı bir ortamda oyunun gerçekleşecek olması filmin başlangıcında tekinsizlik hissinin sinyalini verse de, sorunsuz bir şekilde oyununu oynayarak parayı alıp gitmek isteyen ve motive olmaya çalışan airsoft takımı umudunu korumaya çalışıyor. Oyun başladıktan sonra ise, Rus takımının elindeki silahın gerçek olduğu ve ilk oyuncunun öldüğü anlaşıldığında film giriş bölümünü tamamlayarak bir kırılmaya uğruyor. Bu kırılmadan sonra, filmin aksiyon ve gerilim sahnelerinin dozu artıyor ve izleyici koltuğunda huzursuz bir pozisyon alıyor.
İlk arkadaşlarının kaybını takiben yaşam riski ile karşı karşıya kalan Cenk, Cihan ve arkadaşları, film boyunca devam edecek olan inkar / kabullenme ikilemi arasında kalıyor. Yaşananların beklenmezliği ve anidenliği, içinde bulundukları tehlike gerçeğini görmelerine ve aksiyon almalarına engel teşkil ediyor. Rus airsoft takımının ellerindeki silahın gerçek, kendilerinkinin ise oyuncak oluşu savunmasızlıklarının altını çiziyor ve kendilerini korumak için yapabilecekleri çok sınırlı.
Film süresince, kayıplar kayıpları izliyor. Oyuncuların birbirleriyle haberleşme çabasındaki başarısızlıkları, adadan çıkma ihtimalinin yaşamsal risk barındırması ve gözetleme noktasında hakemlik yapan Aykut’a ulaşma girişimlerinin sonuçsuz kalması takımın çaresizliğini körüklüyor. Takım oyuncularının sevdiklerine duydukları özlem ve oyuncular arasında romantik ilişki içerisinde olan çiftler arasında geçen sahneler aslında aksiyon ve gerilim filmi olan bu filmi emsallerinden ayırarak dram yüklü bir hale getiriyor. Peki dramatik yönlerden filmin beslenmesi teşebbüsü, bu filmi daha ilgi çekici mi kılıyor? Bu çok muallakta kalan bir yanıt olabilir.
Diyalogların sadeliği filme doğallık kazandırıyor olsa da, oyuncuların filmin içerisine bir türlü yerleşememesi söz konusu. Film akıyor, fakat bir süre sonra tekrarlanan sahneler seyircinin filme olan ilgisini yitirmesine neden oluyor ve filmin yarısından sok çeyreğine kadar olan bölümde tansiyon düşüyor. Hatta, akıl dışı bazı karelere dahi denk gelinebiliyor. Son çeyrekteki çözülme sahnelerine gelindiğinde toparlamaya çalışan film, yitirdiği ilginin bir bölümünü yeniden kazanıyor.
Filmin aksiyon çıkışını “airsoft” isimli bir oyundan alması, hâlihazırda sanal mecralardaki oyunlara gösterilen yoğun ilgiye de yapılan bir atıf niteliğinde. Bildiğimiz üzere, yüzyüze ilişkilerden kaçınılması ve deneyim ihtiyacının sanal mecralardaki oyunlar aracılığıyla giderilmeye çalışılması çağımızın modern bir sorunu. Adada yapılan bu müsabakada, oyuncuların adadan kurtulamaması, sanal mecranın gerçekliğine kendisini teslim eden ve bu sanal gerçeklikten kendini kurtaramayan günümüzün “yalnızlaşmış” bireyini temsil ederken; filmin de psiko-politik bir boyuta taşınmasını sağlıyor. Bu, film hakkında yapılabilecek güzellemelerden birisi. Karakterlerin kurtuluşunun tek yolunun, Rus takımının elindeki silahları ele geçirmekten geçiyor oluşu da, bazı olumsuzlukların altından yalnızca karşı tarafın yöntemini takip ederek kalkılabileceğinin algısını sunuyor.
Bunun yanında, rekabet duygusunu kuvvetlendirmek adına oyunun iki farklı millet arasında geçmesi tercihi gereksiz olarak düşünülebilecek bazı etiketlemelere yol açıyor. Rus takımının kötücüllüğünü vurgulamak için kültürel kod olduğunu varsayarak bazı özelliklerin bu takımın oyuncularında ön plana çıkartılması filmi tekdüzeleştiriyor. İçindeki sırrı ile devam eden film izleyiciyi şaşırtmak için final sahnesini bekliyor ve bu bekleyiş biraz uzun sürüyor Yine de, ülkemizde aksiyon türündeki filmlerin azlığı ve çekimlerin güçlüğü göz önüne alındığında; uç noktalarda bir eleştiri yapmak mümkün olmuyor ve bir farklılık yaşamayı arzulayan izleyiciler için film sinema salonlarında bu haftasonundan itibaren misafirlerini ağırlamayı bekliyor. İyi seyirler..
Yönetmen : Gökhan Arı
Senaryo : Taner Şahin
Görüntü Yönetmeni : Kadir Yücel
Kurgu : Murat Koçak
Müzik : Samet Önder Kök
Oyuncular : İlker Aksum, Can Nergis, Melih Selçuk, İlay Erkök, Abdül Süsler, Oğuz Şenol, Nur Erkoç, Onur Yaprakçı, Bulut Genç, Oğuzhan Kansız
Türkiye / Aksiyon-Gerilim / 98 Dk.