Reha Erdem’in yeni filmi
“Seni Buldum Ya!”
Reha Erdem’in beş yıllık bir aradan sonra çektiği, yapımcılığını Ömer Atay ve Serra Ciliv’in üstlendiği “Seni Buldum Ya!” pandemi dönemini fırsat bilerek çevrimiçi bir suç ağı oluşturan iki dolandırıcıyla, bu ağa yakalanan insanların korku, endişe ve bir o kadar da başkaldırı, heves, empati, aşk ve dans dolu hâllerini anlatan bir film.
İnsanların çoklukla evlerine kapandığı bu ortamda Felek (Serkan Keskin) ve Kerim (Bülent Emin Yarar) dört dörtlük bir vurgun tezgâhı kurarlar. Haklarında istihbarat topladıkları insanların telefonlarına ve bilgisayarlarına sızıp, onları evlerinde hazırlıksız yakalarlar, suçlarını itiraf ettirirler sonrasında da ustaca dolandırırlar. İş bölümü harikadır; kendini devletin “4D” istihbarat bölümünün yetkilisi olarak tanıtan Felek, suçlayarak, korkutarak, arada ağızlarından laf alarak en kötüsüne hazırladığı kurbanlara, Kerim’in hesabına yatırılacak belirli bir “maddi destek” karşılığı kurtuluş yolu önerir.
Aralarında kurbanı, korkanı, suçundan ödü kopanı ya da suça suç demeyeni de vardır, kafa tutanı, deli edeni, âşık edeni de. Ama, hiçbiri sütten çıkmış ak kaşık olmadığı gibi, fiilen suçlu olmasa da suçlanma korkusu bile dolandırılmayı beklenmedik derecede kolaylaşır. Çoğu verip kurtulma yolunu seçerken, bankalarda “tanıdıkları” olan Kerim ise parayı çeker çekmez hesabı kapatır ve tezgâh her defasında yeni bir hesap üzerinden sürdürülür.
Ağa düşenlerin listesinde kimler yoktur ki: emekli tapucu Cemil (Taner Birsel), liposuction’cı doktor Nurperi (Nihal Yalçın), bankacı Seçkin (Ezgi Mola), akademisyen Tuba (Esra Bezen Bilgin), hazineci Rifat (Tansu Biçer),“kolej mezunu, kültürlü” Arzu (Tilbe Saran). Dolandırmak için değil, tanıdığın tanıdığının hatırına gözünü korkutmak için aranan, Z kuşağının ürkünç temsilcisi Ceren’i (Ecem Uzun) de unutmayalım.
MUBİ Galasında pandemi sonrası aynı şekilde devam ettirmenin değil, farklı bir şeyler yapmanın gerekli olduğunu belirtmiş olan Reha Erdem, şimdiden de tüm filmografisinden farklı bir tarz ve biçemle karşımızda.
“Seni Buldum Ya!” bir pandemi filmi olarak tasarlanmış, MUBİ Galası da, dizi setlerinde olan iki oyuncusu hariç tüm oyuncuların ve Reha Erdem’in katıldığı bir zoom toplantısı olarak pandemiye cuk oturmuş.
Aslında, sevgili dostumuz Muammer Brav’ın sunmuş olduğu bu “gala” tüm ekibin ilk kez ekranda bir araya geldiği ilk oluşum. Çünkü film, oyuncuların hiç birlikte olmadıkları, evlerinde zoom’la çekilmiş tek kişilik yakın planların kurgulanmasından oluşan bir çalışma. Nilüfer Güngörmüş ile birlikte yazdığı “Korkuyorum Anne” dışındaki tüm filmlerinin senaryosunu tek başına kaleme almış olan Reha Erdem, önce oyunculara filmde rol almalarını teklif etmiş. Serkan Keskin, Bülent Emin Yarar, Taner Birsel, Ecem Uzun ve Tilbe Saran gibi eskiden çalıştığı dostlarının ya da ilk kez beraber film çekeceği Nihal Yalçın, Ezgi Mola ve Esra Bezen Bilgin’in olurlarını aldıktan sonra da her rolü oyuncusuna özel olarak yazmış.
“Seni Buldum Ya!” filmini Reha Erdem’in filmografisinde benzersiz kılan bir yönü de çok zekice yazılmış, müthiş düzeyli bir güldürü oluşu. Film o kadar eğlenceli, neşeli ve komik ki, izlemenin keyfini kaçırmamak için konunun gelişimi hakkında fazla bilgi vermemeyi yeğliyorum. Sadece Erdem’in bu onuncu uzun metrajının insanlık hallerine ayna tutan çok parlak bir kara komedi olduğunu, ustalıklı bireysel ve toplumsal eleştirisinin yanında, yazar yönetmeninin hınzır mizah duygusunu da öne çıkardığını belirtmekle yetineceğim.
Özellikle son filmlerinde müthiş yetenekli genç oyuncular keşfetmiş, bu gençlerden benzersiz performanslar elde etmiş olan Erdem, elindeki rüya takımının da kendilerinde farklı yetenekler keşfetmelerini sağlamış. Bizim “diyalog” olarak izlediğimiz tüm sahneleri kamerayı da Özkan Karaköse ile birlikte kullanan Reha Erdem’in karşısında “monolog” olarak oynamak her biri için farklı bir deneyim olmuş. Çok usta oyuncu olarak tanıdığımız, çok da güzel bir kadın olan Nihal Yalçın, ne kadar çekici olduğunu ve gülümsemesinin ne kadar muhteşem olduğunu sanırım bizimle birlikte bu filmle keşfetmiş. Her zaman ışık saçan Tilbe Saran, bu kez hinoğlu hin bir “femme fatale” olarak daha da farklı ışıldamış.
Bedenlerini kullanmakta deneyimli Serkan Keskin, Bülent Emin Yarar ve Nihal Yalçın beklenmedik bir salon dansı gösterisine girişmişler, üstüne üstlük Tango da değil, Arjantin ve Uruguay’ın XIX. yüzyıldan kalma Milonga dansını yapmışlar. Aslında iki kişilik olan bu performansların altından her birinin ustalıkla tek başına dans ederek kalkması müthiş. Zaten tüm oyunculuklar için söylenecek tek bir söz var; o da her birinin kusursuz olduğu.
Sesler ve müzikler Reha Erdem sinemasında her zaman önemli bir yer tutmuştur. Bu kez şarkılar, “Hayat Var”ın finalindekinden de daha aktif rol alıyorlar. Kurbanları canlandıran beş oyuncu, Kiss of Fire, Hayat Berbat, Çek Kayıkçı Kürekleri, I’m Sorry ve Seni Buldum Ya! gibi aslında birbirinden çok farklı ama her biri söyleyen karakterle uyumlu beş şarkıyı playback olarak, ama müthiş başarılı bir ağız senkronizasyonla aktarıyorlar.
Kameranın her şarkıda öykünün görsel olarak da bilgisayar monitörüne sıkıştırılmış klostrofobik ortamından çıkarak, tüm ekranı kaplayan görüntülerle İstanbul’un neredeyse ıssız sokaklarında dolaşmaya başlaması, izleyiciye verdiği ferahlık ve rahatlamayla hem duygusal hem de görsel olarak büyüleyici bir sinema dersi. Bir diğer sinema dersi de her zaman olduğu gibi filminin kurgusunu da yapan Reha Erdem’in, daha önce de belirtmiş olduğum gibi tamamen monologlardan oluşan çekimlerle müthiş inandırıcı diyaloglar ve akıcı bir öykü yaratması.
Sonuç olarak MUBİ’de yeni başlayan “Seni Buldum Ya!”, çok ustaca yazılmış, çok iyi oynanmış müthiş başarılı bir güldürü olması bir yana, sinema dili ve anlatım biçemiyle de geçek bir sinema dersi.
Son zamanlarda hem yaşadıklarımızın hem izlediklerimizin iç kapatıcılığına karşın, ara ara aynı keyifle tekrar tekrar izlenebilecek kadar da keyifli bir film olmasıyla, çölde karşımıza aniden çıkmış bir vaha gibi iç açıcı bir çalışma. Sakın kaçırmayın derim.
