Takıntılar
Altıncı Duyu : Takıntılar
Takıntılar filmi keyifle izleyebileceğiniz bir film, ancak hayatı takıntılarıyla yaşayan izleyiciler için tetikleyici olabilir. Yine de tetikleyici olmanın yanı sıra farkındalık da kazandırabilir. Takıntılarımızdan arındığımız bir yıl olsun.
Evrensel Komedi
Nihat Özcan’ın yönetmenliğini yaptığı Takıntılar filmi Netflix’teki yerel yapımlar arasında yerini alıyor. Filmin, Fransız yazar Laurent Baffie’nin Toc Toc adlı tiyatro oyunundan uyarlandığını, uyarlama senaryonun Ferhat Ergün’ün kaleminden çıktığını belirtelim. Bir tiyatro eserinden uyarlanan filmler, doğası gereği tek mekana sığdırılan filmler olur. Filmin anlattıkları gereği, film mekan kullanımı olarak çeşitliliğe gerek duymuyor, ama tamamı da tek mekanda geçmiyor. Ara ara tek mekan kullanımından uzaklaşıyor. Neredeyse tek mekanda geçen film, adı üstünde takıntılar üzerine inşa ediliyor.
Altı farklı kişinin aynı mekanda buluşmasıyla hikaye anlatımı başlıyor. Birbirleriyle karşılaştıkları andan itibaren takıntıları da ortaya çıkıyor ve karakter çatışması kaçınılmaz oluyor. Gelen altı kişinin randevu saati aynı olunca ortada bir karışıklık olduğu ve doktorun bu karışıklığı düzeltmesi bekleniyor; fakat beklenen doktor bir türlü gelemiyor. Hastaların doktoru beklerken birbirlerini tanımaları, hastalıkları hakkında sohbet etmeleri ve birbirlerine yardımcı olmaya çalışmalarına tanıklık ediyoruz. Çoğunlukla eğlenceli ve komik sekansların yer aldığı Takıntılar’ın, yer yer duygusal anlarına da eşlik ediyoruz.
Baş Etmek Zorunda Olduğumuz Takıntılar
Takıntısı olmayan herhangi bir insan yoktur sanıyorum. Kimisinin küçük takıntıları varken, kimisinin takıntıları öyle büyüktür ki hayatı yaşanmaz hale getirebilir. Filmdeki altı kişinin takıntıları artık adına bir hastalık ismi verilecek düzeyde olduğu için ortaya epey tuhaf yaşanmışlıklar çıkıyor. Sarp Akkaya’nın hayat verdiği Birol, sayı saymaya takıntılı biri olarak karşımıza çıkıyor. Güncel hayatında taksi şoförlüğü yapan, evli ve çocukları olan biri, ancak yaşadığı bu sayı sayma takıntısından dolayı karısının ondan boşanmak istemesi, onu ülkenin bu alandaki en iyi doktoruna getiriyor. Takıntılarından sıyrılarak baktığımızda, Birol aslında bir matematik dehası olarak nitelendirilebilir; çünkü sayı sayma konusunda inanılmaz bir hıza ve zekaya sahip; ancak bunu hayatının her anına dahil ettiği için, bu durum onu yaşanmaz biri haline getiriyor.
Diğer bir takıntılı hasta, Seda Bakan’ın oynadığı Işıl karakteri. Işıl, ileri seviyede titizlik hastalığından mustarip olarak hikayeye dahil oluyor. Bırakın bir yerlere dokunmasını, saçına dokunulduğu anda nerede olduğunu düşünmeyip saçlarını yıkayan biri. Kimseyle temas edemiyor. Temas etmek, bir insanın ilişki kurmasının en temel yollarından biri. Özellikle de romantik bir ilişkinin olmazsa olmazıyken, Işıl’ın içinde bulunduğu durum epey vahim sayılabilecek bir hastalık olarak dikkat çekiyor. O mekanda bulunan kişiler arasında hayatı en zor olan Işıl gibi duruyor. En az Işıl kadar hayatı zor yaşayan biri daha var. Zafer Algöz’ün oynadığı
Hikmet karakteri. Hikmet, konuşmaya başladıktan sonra küfür etmeden duramıyor. Çok sert ve kimsenin kabul etmeyeceği şekilde küfürler ediyor. Bu da çalışmasını, evlenmesini, arkadaş edinmesini imkansız hale getiriyor. Hatta çok basit bir şekilde, bir yemek siparişi verebilmesi bile Hikmet için işkenceden farksız diyebiliriz. Başka bir karakterse Ecem Erkek’in can verdiği Defne karakteri. Defne her şeyi iki kere söylemeye takıntılı biri. Birkaç kelime söylerken bu o kadar önemli görünmese de uzun bir cümle kurduktan sonra, aynı uzun cümleyi ikinci kez kurması, kendisini buna mecbur hissetmesi zaten ilk anda herkese tuhaf geleceğinden, insan ilişkileri kurması onun için epey zor görünüyor. Şu zamanlarda, insanlar sohbet sırasında kullanılan fazladan bir kelimeye bile tahammül edemezken, aynı cümlenin iki kez tekrar edilmesi o kişiyle ilişki kurmaktan kaçınmayı sağlayabilir.
Bir diğer takıntısı olan kişiyse Bora Akkaş’ın oynadığı Efe karakteri. Aslında Efecan adı, ama simetriyi bozduğu için isminden Can’ı atmış. Efe, Teoman’ın çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlarından biri, ama bu Efe için bir şarkı sözünün ya da oyunun çok ötesinde. O her şeyi eşitlemeyi seviyor. Aksi olunca hayatına onu düşünmeden devam edemiyor. Bu durum da yine insan ilişkilerini zorlaştırıyor. Romantik ilişki yaşamaya engel oluyor. Son olarak, Özge Özberk’in hayat verdiği Kumru karakteri var. Kumru evhamlı kelimesinin yürüyen karşılığı olarak karşımıza çıkıyor. Kafasında sürekli evde bir yerleri açık bırakmış olmanın düşüncesiyle yaşıyor. Nazara fazlasıyla inanıyor. Bir şeyleri kontrol etmeden bir dakika bile geçiremiyor. Bu durum dış görünüşüne, duruşuna bile yansıyor.
Son Söz
Filmde anlatılan tüm bu takıntılar durup dururken ortaya çıkmıyor. Elbette bunlara sahip olmak için bazı travmalardan geçmiş olmak ya da hayatın bir noktasında kişiyi takıntı sahibi olmaya itecek kadar ciddi yaşanmışlıklar gerekiyor. Bazen bunlara kendi kendimizi kaptırırken, bazen de çevresel faktörler bizi bu zihin oyunlarına itebiliyor. Takıntıların üstüne gidilmezse, onlarla savaşmak değil de onlarla yaşamak öğrenilirse, sanıyorum takıntılar hayatın ortasında yaşamak için kendilerine büyükçe bir alan buluyorlar. Daha başında fark edip önüne geçebilmek de mümkün, ancak ben buyum diyerek onlarla yaşamayı seçmek hayatı bir noktada yaşanmaz hale getirebilir.
Takıntılar filmi keyifle izleyebileceğiniz bir film, ancak hayatı takıntılarıyla yaşayan izleyiciler için tetikleyici olabilir. Yine de tetikleyici olmanın yanı sıra farkındalık da kazandırabilir. Takıntılarımızdan arındığımız bir yıl olsun. İyi seyirler.
Yönetmen : Yunus Nihat Özcan
Senaryo : Ferhat Ergün
Görüntü Yönetmeni : Aydın Sarıoğlu
Kurgu : Ümit Demir
Müzik : Emre Irmak
Oyuncular : Zafer Algöz, Seda Bakan, Özge Özberk, Bora Akkaş, Ecem Erkek, Sarp Akkaya, Çiçek Dilligil
Türkiye / Komedi / 94 Dk.