“Şiddet kadınların kaderi olmasın”
Klasik Hint filmi ile değil, gerçeği yüzümüze bir tokat gibi indiren Hint filmi ile karşı karşıyayız. Hangi toplumda olursa olsun, ülkenin gelişim seviyesine göre az-çok yaşanan, kadınlara uygulanan şiddetin gerçeği! Ve o gerçek tokat olarak kadının yüzüne iner.
Bir tokat atılır, bir hayat yerle bir edilir.
Amrita (Taapsee Pannu), Vikram (Pavail Gulati) ile mutlu bir beraberlik sürdürmektedir, kocası vikram’a Londra’nın kapısını açacak olan şirketindeki kazandığı başarının şerefine evlerinde verdikleri parti çok coşkulu ve sevinçli geçerken, Vikram’a gelen telefonla bir anda herşey değişir, kararın değiştiğini ve Londra’ya gidemeyeceğini öğrenen Vikram, partideki bir başka şirket yöneticisi ile tartışmaya girerken, karısı onu ayırmak ister ve işte o esnada o meşhur tokat Amrita’nın yüzüne iner, kocası tarafından!
Ve işte, o an Amrita’nın ruh coğrafyası önümüze serilir. Kadınlar, hele bu tip şiddete maruz kalan kadınlar bu coğrafyayı çok iyi tanırlar. Bütün dünya başına yıkılır, delice severek evlendiğin, onun için her türlü fedakarlığı yapıp, diğer tutkularından vazgeçtiğin adam; seni herkesin içinde tokatlamıştır. Artık atılan tokatın acısını duymazsın, ruhunun acıları başlar. Bütün evrenin altında kalırsın, küçük düşürülerek aşağılandığını hissedersin. Değersizlik duygusu bir silindir gibi ezer seni. yüzünüzdeki ortalığı ışıtan gülücükler anında keder iklimine dönüşür. Taapsee Pannu yüzündeki o değişen ifadeyle bu hissi o kadar kuvvetli verir ki artık sussa da hikayeyi yüzünden rahatlıkla okuyabilirsiniz.
O partinin gerçekleştiği güne kadar Amrita sıcaklığı ve şefkatiyle tam bir istenilen eştir. Her zaman kocasından erken uyanarak onun kahvaltısını aşkla hazırlar, sonra zor uyanan eşini şefkatle uyandırır, kahvaltısını yapan Vikram’a, bir de iş yerinde yemesi için azık hazırlar, arabasına kadar onu geçirir, yemediği bir şey varsa ağzına tıkıştırır, otomobil hareket edene kadar gülücüklerle onu uğurlar. İstisnasız her gün aynı şekilde bu davranışa devam eder. “Tokat” olayından sonra da bir süre devam eden bu uğurlama seremonisi artık trajediye döner; gülücükler yerine hüzün, coşku yerine melankoli, muhabbet yerine suskunluk gelir. vikram tabi Amrita’nın ruhunda açtığı tahribattan haberi bile olmaz. “Ne var” der, “sinirlenmiştim, acısını senden çıkardım, bu kadar büyütmene ne gerek var, alt tarafı bir tokat”…
Amrita bu olayı bir türlü içine sindiremez, ruhunun artık karardığını ve Vikram ile evli kaldığı sürece bir daha asla aydınlanmayacağını düşünür. Babasının evinin yolunu tutar tabii. Baba da erkek olmasına rağmen; sanatçı, şair ruhlu bir eş ve babadır, uzun ve mutlu bir evliliğin içinde büyüyen Amrita huzur bulduğu baba evine döndüğü zaman babası ona kucağını açar, anne ise Vikramın çok zengin bir ailenin oğlu olması nedeniyle kızının rahat yaşamı geri teptiğini düşünür. “Evlilikte olur böyle şeyler” diyen anneye karşılık “vikram kızıma vurdu, Amrita kimbilir neler hissediyor” diyen bir baba vardır…
Bu süreçte Amrita; kırılan hayalleri, küçük düşürülen onuru, incinen ruhu ile başbaşa kaldığında kendini ve evliliğini sorgular; iyi bir dansçıdır ancak kendi yeteneklerini,kimliğini yani onu var eden unsurları evliliğine feda etmiştir. Boşanmaya karar verir…
Artık başka zorluklarla mücadele edecektir, kadını bekleyen başka zorluklarla. Başarılı bir kadın avukata başvurur, o başarılı kadının da başka hikayesi vardır.
Hikayede ana tema içinde olan Amrita, beraberinde yan temalar içinde dört kadının hayatı gözler önüne serer. Bu kadınlar; avukat Sunita, Amrita’nın kız çocuğuna dans verdiği komşusu dul Shivani, Amrita’nın annesi ve erkek kardeşinin eşi…
Filmin eleştireceğim noktası ise sonuç kısmı! Amrita’nın mücedelesi ve iyiliği sonucunda çevresindeki tüm insanlar (buna kocası da dahil) değişiyor, düğüm bir bir çözülüyor, birden o insanlar hatalarını anlayıp iyilik meleğine dönüşüyorlar. Oysa gerçek hayatta böyle olmadığı gibi eşlerinden ayrılan (özellikle) erkeklerin nasıl bir canavara dönüşüp, içlerinde sakladıkları devi nasıl ortaya çıkardıklarını bizzat gözlerimizle görüyoruz, uzakta aramayın sokakta işlenen cinayetlere baktığımız zaman bunların neredeyse yüzde yüzü ayrılan eşe uygulanmış cezalar olduğunu görüyoruz…
Filmi izledikten sonra, “yönetmen mutlaka bir kadın olmalı” düşüncesiyle hemen araştırma yaptım. Karşıma bir erkek çıktı. Anubhav Sinha! Doğrusu hem şaşırdım, hem memnun oldum. empati kabiliyetini hayli gelişmiş olmalı ki böyle bir tokatın kadın ruhunda yarattığı fırtınaları gayet iyi aktarabilmiş…
Bu filmi izlerken; ülkemde cinayetlere kurban gitmiş kadınlar birbir gözümün önünden geçti. ruhum yerinden çıkacakmış gibi oldu. Amrita’yı takdir ettim, bir kereden birşey olmaz düşüncesine kapılmadan, bir kere yapan bir daha, bir daha yapar önseziyle ta başından şiddetin damarını kesti; oysa ülkemizdeki kadınların bir çoğu sonuna kadar sabrediyorlar, o bekleyiş de yazık ki onların sonunu hazırlıyor…
Ne diyelim “ kadına şiddete hayır” demek zorunda bırakılmadığımız bir hayat dileyelim, yetmez bunun için de mücadele edelim!…
Yazar : NURBANU KABLAN
Yönetmen : Anubhay Sinha
Senaryo : Mrunmayee Lagoo, Anubhay Sinha
Görüntü Yönetmeni : Soumik Mukherjee
Müzik : Mangesh Dhakde
Oyuncular : Taapsee Pannu, Pavail Gulati, Ratha Pathak Shah, Tanvi Azmi, Dia Mirza, Ram Kapoor
Hindistan / Dram / 142 Dk.
ortakoltuk.com