İKSV ONLİNE FİLM FESTİVALİ 14
1976’da doğan Pietro Marcello, 2004’den bu yana uzunlu kısalı 10 belgesel film çekmiş, ödüller almış bir İtalyan yönetmen. Senaryosunun yazılımına da katılarak çektiği, Commedia dell’Arte, mistik mesel ve kurmaca-belgesel arasında gidip gelen ilginç ve şaşırtıcı ilk kurmaca filmi “Bella e Perduta / Kayıp ve Güzel” (2015) de 6 uluslararası ödül kazanmış.
Yine senaryosuna katıldığı ikinci uzun metrajı “Martin Eden”, Jack London’un 1921’de yayınlanmış aynı adlı ünlü romanının uyarlaması.
Sinemada romandan, hikâyeden ya da tiyatrodan yapılmış uyarlamaların çoğu, özgün öyküyü, yaratıldıkğından farklı bir mecrada yeniden anlatmaya çalıştıkları için başarısız olmuştur. Ancak yola çıktığı metinden esinlenerek, metne yaratıcı bir sinemasal karşılık arayan ve aradığı ilişkiyi bulabilen az sayıda uyarlama başarıya ulaşabilmiştir.
Bu son festivalde, Burhan Qurbani’nin, Alfred Dublin‘in 1929’da yayınlanan başyapıtından esinlenerek çektiği “Berlin Alexanderplatz”, aşırı sağın yükselerek yönetime girebildiği, ırkçılığın, kaçak işçi sisteminin, cinsel sömürünün, uyuşturucunun, kadına karşı bedensel ve ruhsal şiddetin normalleştiği 2020’leri, Nazizmin iğrenç yükselişini haberleyen 1929’ların çarpık bir aynada yansıması olarak ele aldığı için, Amjad Abu Alala, aktivist muhalif romancı Hammour Ziada’nın “Tu mourras à 20 ans” romanını, olağanüstü bir görsellik, müthiş ustalıklı bir sinema dili, yalın, duru ve etkileyici bir anlatımla, nefis bir şiirsel ve felsefi mesel olarak aktardığı için uyarlamanın altından başarıyla kalkabilmişlerdir.
Pietro Marcello, Jack London’un metnine sinemasal bir boyut getirmek için çok daha farklı ve ilgi çekici bir yol seçerek, hem anlatıyı hem yazarın amacını koruyarak özgün metni izlerken, olayları ve duyguları izleyiciye çok daha iyi yansıtacağını düşündüğü bir zaman ve mekânda aktarır.
Tesadüfen girdiği burjuva dünyasında tanışıp âşık olduğu genç kadının hatırına kendi kendini eğitmeye çalışırken keşfettiği felsefe, edebiyat ve kültürle birlikte kendi yazarlık yeteneğinin de farkına varan cahil halk çocuğu denizci Martin Eden, etrafındaki yoksulluk ve acıdan kurtulabilmek için yazdıkları aracılığıyla yükselmeye çalışır.
Yazdıklarının gerçek edebi değerini algılayamayan burjuvazi, Eden’i ancak ünlenip piyasa değeri olan bir meta hâline geldiğinde kabullenir. Herkesin belirli bir kalıba girip, gerçek kişiliğini bir maskenin arkasına sakladığı bu dünyaya nihayet girdiğinde, kökenlerine ihanet edip etmediğini sorgulayan Martin Eden için, kendi kimliğini yaşayabilmek, giderek kendisi olarak var olabilmek, giderek imkânsız hâle gelmeye başlar.
Sosyalizmin yeni yeni güçlendiği bir dönemde bireyci olarak kişisel kurtuluşunun peşinde koşan aykırı bir karakterin öyküsünü XX. yüzyılın başlarındaki San Francisco ‘dan XX. yüzyılın ortalarındaki Napoli’ye taşır.
Ancak bu Napoli, tüm yüzyılı belirleyen tarihsel, toplumsal, siyasal ve estetik dönemlerin iç içe geçtiği, Savaşın, Bertolucci’nin “1900”ünü anımsatan proleter işçi hareketleriyle aynı zaman diliminde var olabildiği, 1940 ve 1950’lerin giysilerini kuşanmış insanların evinde renkli televizyonların bulunabildiği, monokrom çocukluk anıları ve düşsel sahnelerle, geçmiş belgesel görüntülerin bu gerçek/ gerçeküstü ikilemini daha da pekiştirdiği, zamanın hem içinde hem dışında, hem gerçekçi hem gerçeküstücü bir kenttir.
Bu mekânsal ve zamansal çarpıtma, filmin akışına zekice yedirilerek tempoyu katiyen düşürmeden, sosyalizm, liberalizm, bireycilik ya da Spencer teorileriyle ilgili tartışmalara büyük doğallık ve inandırıcılık kazandırır. Bu inandırıcılığı, 2019’da Venedik’te En İyi Erkek Oyuncu ödülünü hakkıyla kazanmış olan karizmatik oyuncu Luca Martinelli’nin güçlü yorumuyla, tüm film ekibinin kusursuz toplu oyunculuğu daha da etkileyici kılar.
Öykünün duygusal boyutu da başarıyla aktarılır. Pietro Marcello, sadece Martin ve Elena arasında çıkmaza giren aşk öyküsünü değil, dikiş dikerek iki çocuğuna bakmak zorundayken Martin’in en zor döneminde ona destek olan terzi kadınla ve kendinden yaşlı şair akıl hocası Russ Brissenden ile dostluklarını da etkileyici bir sinema diliyle anlatır.
Sonuç olarak, dört dörtlük müthiş etkileyici bir sinema duygusunu koruyan, XIX. Yüzyıl sonuyla XX: Yüzyıl başı romanlarının politik bilinçlenmeyle aşk öykülerini harmanlama eğilimine, günümüzün toplumsal akımlarını da katan edebi tadını hiç kaybetmeyen “Martin Eden”, kanımca son dönemde sinemada yapılmış en başarılı edebiyat uyarlamalarından biri.
Yazar : ERDOĞAN MİTRANİ
Yönetmen : Pietro Marcello
Senaryo : Maurizio Braucci, Pietro Marcello
Görüntü Yönetmeni : Alessandro Abate, Francesco Di Giacomo
Müzik : Marco Messina, Sacha Ricci
Oyuncular : Luca Marinelli, Jessica Cressy, Carlo Cecchi, Vincenzo Nemolato, Marco Leonardi, Denise Sardisco, Carmen Pommella, Autilia Ranieri
İtalya-Fransa-Almanya / Romantik-Dram / 129 Dk.
ortakoltuk.com