Zavallılar

Olağanüstü, mükemmel

Sinema gibi kompleks ve ekip çalışmasına dayanan bir sanat dalında yaratılan bir film nasıl olur da bu kadar mükemmel olur, şurası da olmamış diyecek hiçbir şey bulunamaz? Baş rol oyuncularından en küçük role, filmin müziğinden kostümlere, fantastik senaryodan kurguya, plastik sanat tasarımı olabilecek görüntülere, her şey olağanüstü başarılı, şaşırtıcı derecede keyif verici, düşündürücü, etkileyici, anlamlı.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Şaşırtıcı derecede keyif verici, düşündürücü, etkileyici, anlamlı

Sinema gibi kompleks ve ekip çalışmasına dayanan bir sanat dalında yaratılan bir film nasıl olur da bu kadar mükemmel olur, şurası da olmamış diyecek hiçbir şey bulunamaz? Baş rol oyuncularından en küçük role, filmin müziğinden kostümlere, fantastik senaryodan kurguya, plastik sanat tasarımı olabilecek görüntülere, her şey olağanüstü başarılı, şaşırtıcı derecede keyif verici, düşündürücü, etkileyici, anlamlı. Film hakkında hiçbir şey bilmeden gittim ve önce şok şok şok! Şimdi diyeceksiniz ki hem sinema yazarı geçiniyorsun hem de Yorgos Lanthimos gibi bir yönetmenin Köpek Dişi gibi bir filmden 5 yıl sonra yaptığı filme giderken hakkında hiçbir şey bilmiyorsun? Mitrani, Apalaçi, Dorsay gibi duayenlerin yanında ben eleştiri değil, tanıtım yapıyorum, çünkü sinemayı delice seviyorum ve filmi seyretmeden önce tanımak yerine sürpriz seviyorum. Öyle her şeyi bilerek gittiğim zaman o kadar keyif almıyorum, onun için size filmi yazarken de olabildiğine içerikten, öyküsünden bahsetmeden tanıtmayı seçiyorum.

Afişinden finaline

Zavallılar / Poor Things” filmine heyecanla gitmemin ilk nedeni, afiş. Afiş mi? Evet, afişine çarpıldım. O kadar fantastik ve çekiciydi ki, bu film görülmeli dedim, filmi seyrederken de yapılmış her grafik çalışmaya, her görsel malzemeye ayrı hayran oldum, adeta bir resim sergisi izler gibi izledim filmi, plastik sanat işi sanki. Afişte, görmüşsünüz tabii, Emma Stone, üzerinde tuhaf bir giysiyle ve o giysilerinden çıkan adamlar, olaylar, hayvanlar, her şeyle duruyor! Bu sizin olağanüstü bir maceraya davet edildiğinizin ilk kanıtı. Tersten gidiyorum yine. O kıyafetler ne öyle? Filmin kostümlerini yapan Holly Waddington, abartılı geniş omuzlar ve kabarık tasarımlarla Emma Stone’u fantastik bir şarkıcıya dönüştürmüş adeta!

Yarı pornografik bir cinsellik

Emma Stone, böylesi bir rolün altından böylesi olağanüstü biçimde nasıl kalkabilmiş? Bir kadın olarak oyunculuğuna şapka çıkarıyorum da, o kışkırtıcı ve edepsiz cinsellik sahnelerini sanki kahvaltıda çayla simit yiyormuş rahatlığıyla nasıl çevirebilmiş oyuncuysa oyuncu, bu ayrı bir rahatlık! İkisi yalnız olsalar neyse de, etrafta kameralar, ışıkçılar, yüz kişi, onlar orada “Keyif veren zıp zıp” oynuyor! Benim tanımlamam değil tabii, Bella’nın cinselliği tanımlaması!

God, yoksa şeytan mı?

Bir kadavra üzerinde anatomi dersiyle filme giriyoruz. Dersi veren hoca, Dr. Godwin Baxter, (Willem Dafoe) namı diğer God, kadavrayı kesip biçerken tıp öğrencileri de dehşet ve ilgiyle izlemektedir. Ben de şahsen Willem’in kaç saatlik bir makyaj sonucu bu hale geldiğini merak etmekteyim. Oyuncunun yüzü, Dr. Godwin, God olabilmek için, en az 2-3 saatlik bir uğraş gerektirmiştir kesin. Sonradan öğreniriz ki Godwin’in babası da cerrahtır ve oğlunu deneylerinde kobay olarak kullanmış ve ona yapmadığını bırakmamıştır! Ki bu deneyler, bir işkenceci için bile tahayyül dışı  olacak kadar acımasızdır.

Bella sadece güzel değil

Dr Godwin’in evinde ise bizi başka bir sürpriz bekler: Bella! Bella’nın beden dili ve zekası arasındaki dengesizliğin nedenini daha sonra öğreniriz. Bella, hızla büyüyen bir çocuktur aslında, ama neden?

Dr. Godwin’in evindeki sürprizler Bella ile bitmez, evde bedeni ve başı birbirinden farklı cinste olan hayvanlar dolaşmaktadır ve muhtemelen bunlar da God, Doktorun deneysel çalışmalarının sonucudur!

Film, korku filmi tadında yürürken arada bir yaşanan olağan dışılıklar kahkaha attıracak kadar komiktir! Aslında her şey fantastik kara mizah tadındadır! Godwin’in evinde yaşananlar da öyle. Bella’nın bakıcısı Mrs Prim ve Bella’nın gelişmesini not etmek üzere God’un asistanlık teklif ettiği öğrencisi Max, (Rammy Youssef) evde birlikte yaşamaya başlar. Max, olup biten bütün bu olağandışılıkları normalmiş gibi not alırken Bella’nın güzelliğinden etkilenmemesi imkansızdır, hele Emma’nın cinselliği keşfetmesi ve bundan hiç utanmadan çocuksu bir biçimde keyif alması hayli kışkırtıcıdır. Max dayanamayıp aslında genç kadın kimliğinde bir bebek olan Bella’ya evlenme teklif edip nişanlanırlar ama Bella cinsellikten haz aldığı için maceraya açıktır, bunu önüne gelen herkesle yaşamaya da!

Avrupa seyahati

Max ile evlenmeden önce hayatı, dünyayı ve cinselliği öğrenmek için macera yaşamaya niyetlenen Bella, çapkın avukat Duncan ile bir rüya seyahatine çıkar! 19. Yy Londra’sından Portekiz Lizbon’a, Paris’e giderler. Gemi seyahati en çok kahkaha attığım bölüm oldu! Tam bir görsel şölen, mizah tadı yüksek bir tiyatro : Bella’nın dış dünyaya açılıp arkadaş edindiği ve bu arkadaşların her birinin birbirinden farklı ilişkilere yol açtığı, bu arada her türlü kültürel ve ahlaki baskıdan arınmış olarak cinsel yaşamı keşfettiği, bu naifliği maddi değerler karşısında da yinelediği, paraya ve yerleşik yaşam kurallarına da bilinçsizce boş vererek herkese ve seyirciye  yaşattığı şoklarla bir uçtan bir uca uçurur film. Sadece içerik değildir ki uçuran, görüntüler de. Zaman zaman fotoğraf, zaman zaman resim güzelliğinde, bazen renkli, bazen siyah beyaz, bazen balık gözüyle çekilmiş görüntüler hayal dünyasından gerçeklere dokunuşlarla akar gider, iki buçuk saat boyunca.

En komik sahneler ise hiç beklenmedik bir biçimde Bella’nın parasız kaldığında bir randevu evinde çalışmaya başlamasıyla yaşanır ve seyirciye yaşatılır. Bella zaten zevk aldığı bir iş için niye para aldığını bile düşünmez.

Yan karakterlerin her birinin felsefesi açılımının olduğu filmde her an kahkaha atmaz, analiz de yaparsınız. Bittiği zaman bu uzun yolculuğun nasıl da bir solukta geçip gittiğini, bu doyumsuz lezzetin yarattığı sarhoşlukla geri dönüşlü düşünceler başlar! Yorgos Lanthimos’un Zavallılar’ı sinemaseverler için kaçırılmayacak bir fırsat. Türkiye’de gösterime girebilmiş olması bir şans, ayrıcalık. Şimdiden kazandığı ödüller hiçbir şey, ayakta alkışlanacak bu film, kim bilir ne kadar çok ödül alacak ama en büyük ödül, seyirciye ulaşabilmesi olacak hiç kuşkusuz. Umarım o koltuklar boş kalmaz, böyle bir eser hak ettiği ilgi ve alkışı alır, Türkiye’de de!

Yönetmen : Yórgos Lánthimos

Senaryo : Tony McNamara

Görüntü Yönetmeni : Robbie Ryan

Kurgu : Yorgos Mavropsaridis

Müzik : Jerskin Fendrix

Oyuncular : Emma Stone, Mark Ruffalo, Willem Dafoe, Ramy Youssef, Jerrod Carmichael, Margaret Qualley, Christopher Abbott, Kathryn Hunter, Damien Bonnard, John Locke, Suzy Bemba

İrlanda-İngiltere-ABD / Dram-Fantastik-Bilimkurgu-Romantik / 140 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz