Doktor Strange filminin yönetmen koltuğuna ABD doğumlu ”Hellraiser: Inferno(2000), Şeytan Çarpması(2005), Dünyanın Durduğu Gün(2008), Lanet(2012) ve Bizi Kötüden Koru(2014)” filmlerinden hatırladığımız Scott Derrickson oturmuş. Filmlerinden de anlaşıldığı üzere yönetmenimiz, korku ve gerilimi seviyor. Ancak bu film, tarzının çok dışında bir yapım. Yüksek bütçeli, beklentisi yüksek filmleri çekmek zordur. Senaryonun içinde ve kurgusunda yapacağınız en küçük hata filminizi çöp yapabilir. Neyse ki böyle bir aksaklık yaşanmamış ve yönetmen filmin altından başarı ile kalkmış. Doktor Strange, ilk kez 1963 yılında Steve Ditko tarafından çizgi roman olarak yayınlandı ama çok ilgi görmedi. Bu nedenle bugüne kadar 1978 tarihli bir televizyon filmi ve 2017 yılında yapılan animasyon filmi dışında dişe dokunur bir filmi yapılmadı.
Doktor Strange Film Konusu
İlk kez adam akıllı bir senaryo ile Cuma günü vizyona giren filmde, kendini beğenmiş, ukala, egosu tavan yapmış ama bir o kadar da yetenekli beyin cerrahı Doktor Stephen Strange’in nasıl süper kahramana döndüğü anlatılıyor. Strange, bir araba kazası sonrası ellerini kullanamaz duruma gelir ve bütün cerrahi müdahaleler yetersiz kalır. Bir kaza sonucu aynı duruma düşen birinin iyileştiğini öğrenen Strange, o kişiden iyileştiren kişinin ve yerin adresini alır. Katmandu’ya giderek Kamar-Taj tarikatını bulan Strange, ”Kadim kişi” den iyileşmek için dersler almaya başlar. Dersler sonucunda illüzyonist süper kahramana dönüşüp kötülüklerle mücadele etmeye başlar…
Bu ilk filmde yönetmen, diğer süper kahraman filmlerinde olduğu gibi yeni kahramanın önceden ne iş yaptığını, ruh halini ve nasıl süper kahramana dönüştüğünü gereksiz ayrıntılara girmeden derli toplu anlatıyor bize. Ben, yönetmenin bu anlatışını ve yeni süper kahramanı çok sevdim. Özellikle de sahibini arayıp bulmak için yerinde duramayan kıpır kıpır ”kırmızı pelerin”ini:) İşin doğrusunu söylemek gerekirse bu bir illüzyon filmi. Doktor Strange, yeteneklerini ustasından öğrendiği illüzyon sayesinde sergiliyor. Filmle ilgili aklıma takılan sorular var. Bugüne kadar o tarikata kim bilir kaç yetenekli kişi geldi geçti. Kadim kişi ve pelerin bu güne kadar hep Strange’in gelişini mi bekledi? O kadar çok yeteneğe sahip ve bilinmezleri bilen Kadim kişi Strange’e neden ulaşmadı? Strange gelmeseydi dünya yok mu olacaktı? Filmin senaryosun da bu sorulara da cevap verilebilseydi tadından yenmezdi doğrusu. Belkide film uzun olur seyirci sıkılır diye düşündüler. Olabilir.
Filmin oyunculuklarını beğendim. Hiçbirinin diğerinden aşağı kalır yanı yok. Benedict Cumberbatch’e ukala, kibirli, küstah ve yüksek egolu Doktor rolü çok yakışmış. Bu rol başkasına gitseydi bu kadar güzel canlandıramazdı diye düşünüyorum. Bu rol, tabiri caizse Benedict’e ”cuk” oturmuş. Kadim kişiyi canlandıran Tilda Swinton çok iyiydi. Kötü karakteri canlandıran Mads Mikkelsen, çok uzun rolü olmamasına rağmen yine gözleri ve mimikleri ile oynayarak rolünün altından kalkmayı başarmış. Filmin kurgusu ve müzikleri de bence iyiydi.
Sözün özü: Marvel’in Bilgisayar efektleri ve görsel şovlarla süslü, süper illüzyon yetenekleri olan yeni süper kahraman filmini beğeneceğinizi düşünüyorum. Bilim kurgu, aksiyon, macera ve süper kahramanları seviyorsanız bu film tam size göre. Kaçırmayın!
A be kardeşim illüzyon demiş dursun.
İlüzyon başka bi şey, büyü başka bi şey.
Biraz inceleme yapıp yazını revize etmeni öneririm.