Düzenbazlar Kulübü / Billionaire Boys Club
Yönetmen : James Cox
Senaryo: James Cox, Captain Mauzner
Görüntü Yönetmeni : James M. Muro
Müzik: Joel J. Richard
Oyuncular : Ansel Elgort, Taron Egerton, Kevin Spacey, Emma Roberts, Ryan Rottman, Jeremy İrvine, Thomas Cotterel, Bokeem Woodbine, Barney Haris, Walleed Zuaiter, Suki Waterhouse, Cary Elwes, Rosanna Arquette
ABD /Biyografik-Gerilim-Dram / 108 Dk.
Gerçek bir yaşam öyküsü ve Kevin Spacey’in günahları
Başında bize hatırlatılır: 1983-84’lerde geçmiş gerçek bir hikayeye dayanmaktadır, bu film… ABD’de Ronald Reagan’ın başkanlık döneminde… Ama ondan bağımsız olarak, zaten ABD’yi oluşturan temel bir özellik kapitalizmin ağababasıolması değil midir? Ve hemen herşey para ve sermayenin çevresinde dönmez mi?
Bu yüzden değil midir, Hollywood’un parayı böylesine sık sık ele alan bir sinema olması? Ve eskilerden günümüze The Executive Suite- İhtiras Halkası, The Firm- Şirket, Wall Street, The Big Lebowski- Büyük Lebowski, The Wolf of Wall Street- Para Avcısı, Billions- Milyonlar, The Accounter- Hesaplaşma vb. sayısız filmin bunu işlemesi…
Film Los Angeles’de geçiyor. Bir avuç genç insan ünlü Harvard okulunda birlikte okuyor ve parlak anılar ediniyorlar. Kimi acı olayların da tuz-biber kabilinden araya karıştığı…
Yıllar sonra, haksız yere ‘zalim’ ünvanını edinmiş olan Dean Karny zekasını takdir ettiği Joe Hunt’la karşılaşıyor. Ve çok daha mütevazi bir aileden gelen çocuğu kendi çevresine ve de hayal ettiği kariyere katmayı deniyor: hiçbirine benzemeyen yepyeni bir şirket kurmak, bol ve çabuk para toplamak ve süper-zengin olmak…
Aralarına birçok eski arkadaşlarını da alıyor ve hepsinin çoğu zaman ailelerini ikna ederek büyük paralar toplamasını sağlıyorlar. Araya kaçınılmaz olarak şüpheli tipler de giriyor. En başta şehrin en iddialı ve eksantrik yatırımcılarından Ron Levin. Onun çılgın fikirleri ve böylece kurulan BBC- Billionaires Boy Club adlı şirket. Ki bizde de kurulan o ‘saadet zinciri’ kurumlarından farklı değil
Böylece bu genç milyarderlerin sınırsız ve kontrolsuz hırsı ile kurulan firma, çabucak Los Angeles’ın yıldızı haline gelecektir. Ama sonrasında bu iş görkemli bir dolandırıcılığa dönüşecek, daha da ötesi o gencecik insanların eli kana bulanacak ve ürkünç cinayetler işlenecektir.
Demek ki filmin özelliklerinden biri sermayenin kara yüzünü ve para tutkusunun insanları nasıl mahvedebileceğini ele alması. Olay öylesine dev boyutlar alıyor ki, bunların gerçek olduğuna inanmakta zorlanıyorsunuz.
Aslında filmin dönem tasviri hayli başarılı. Araba modellerinden giysilere, film afişlerinden TV haberlerine… Yer yer dönemin ünlüleri devreye giriyor: örneğin Andy Warhol. Ve onun L.A’in ünlü mekanı Spago’da Ron Levin’le bir araya gelmesi. Cary Elwes öylesine bir Warhol olmuş ki… Zaten Joe Hunt’ın aşık olduğu Sydney’in (Emma Roberts oynamış) bir sanatçı olması, kentin sanat çevresini de bir ölçüde bize açıyor. Bu arada tek bir sahnede gözüken Sydney’in annesini de ünlü ve eski bir oyuncu, Rosanna Arquette canlandırmış. Ben tanıyamadım, sinema meraklılarına haber vereyim!…
Yine de film çok başarılı sayılmaz. 2003’de çektiği ve yine gerçek bir porno yıldızının hayatını işlediği Wonderland filmiyle dikkat çeken, ama arada sadece bir film yönettikten sonra bununla dönüş yapan James Cox, sıradanlığı ancak yer yer aşabiliyor. Çoğu genç kadrosundan iki başrolde birkaç filmleriyle tanıdığımız Ansel Elgort ve Taron Egerton hiç fena değiller. Elgort’un birkaç yıl önce Kevin Spacey’le Baby Driver filminde de buluştuğunu hatırlatalım. Bu erkekler filminin hemen tek kadını Sydney’de Emma Roberts da övgüye değer bir dinamizm sunuyor.
Gelelim Kevin Spacey’e…Filme hem katkısı olmuş, hem zarar getirmiş oyuncu. Nasıl olmasın ki ünlü MeToo eyleminin baş hedeflerinden biriydi: birçok genç erkeğe sulandığının şikayetlerle ortaya çıkması ve hemen birkaç film ve diziden kovulması olayı….
Aslında filme katkısı büyük. Öylesine bir dinamizmle, öylesine çılgın bir kompozisyonla yaratıyor ki, Ron Levin kişiliğini…Başkası kolay kolay bu düzeye çıkamazdı.
Ama işte, zamanlar böyle.…İnsanlar artık cinsel saldırıyı, taciz ve tecavüzü affetmiyor. Çağın toplumsal ortak bilinci buna karşı ayaklandı. Ve Türkiye de, üstelik bizde kadın cinayetleriyle son derece acı bir sosun ve sanki ilkel bir vahşetin eklendiği bu travmayı yaşadı, yaşıyor.
Zaten bu nedenle bu filmin gösterimi de iki buçuk yıl kadar gecikmiş. Dağıtım şirketi şimdilerde şu açıklamayla gösterime sokmuş: “Bu filmin oyuncularına ve yüzlerce emekçisine yapıtın seyircisine ulaşmasını sağlama borcumuz var. Umuyoruz ki bir tek kişinin hatalı davranışları –ki film çekilirken kamu tarafından bilinmiyordu- bu kararımızı yanlış göstermez”.
Evet, belki göstermez. Yine de, filmde etrafı bir sürü yakışıklı gençle çevrili olan olan ve en azından birkaç sahnede (örneğin Andy Warhol’la sahnesinde) hayli efemine (kadınsı) davranan Spacey, yine de kimi seyircileri rahatsız edebilir.