Niye Herkes Kulüp Dizisini Konuşuyor ?
Önemli konusuyla bu politik dizi üzerine yazarlar, sosyologlar, tarihçiler değişik tespitler yaptılar. “Kulüp” insanları dini kimlikleri üzerinden yargılayan ayırımcı kişilerin varlığına katlanmak zorunda olduğumuz acı gerçeğinin altını çiziyor.
5 Kasım’da 6 bölümüyle Netflix’te yayınlanan “Kulüp” dizisi her kesimin beğenisini kazanınca yıla damgasını vuran TV olayı oldu. 6 Ocak’ta vizyona sokulan 4 devam bölümü, insanın ruhuna dokunan bazı gerçeklikleri dile getirmesiyle, Ocak ayının gündemine oturacağı anlaşılıyor.
Önemli konusuyla bu politik dizi üzerine köşe yazarları, sosyologlar, araştırmacılar, tarihçiler, kanaat önderleri, sosyal medya yazarları değişik tespitler yaptılar. “Kulüp” dizisi çok kültürlü bir toplumu inşa etmeyi başaramadığımızı kanıtlıyor. Varlık Vergisi ve 6 – 7 Eylül gibi yakın tarihimizin 2 önemli olayını anlatan bu dönem dizisi cesaretiyle öne çıkıyor.
Sermayenin el değiştirmesi amacıyla derin devletin tezgahladığı komplonun mağdurlarından, aradan geçen 65 yılda özür dilenmedi. Ancak Yassıada Mahkemesi, derin devleti cesaretlendiren dönemin politikacılarını suçlu bulup cezalandırdı.
İnsanları gerçeklerle yüzleştiren “Kulüp”, 10. bölümüyle 6 – 7 Eylül Olaylarından söz ettirir oldu. Halının altına süpürülen bir konunun popüler bir dizide işlenmesinin hafife alınacak bir şey olmadığını ortaya çıkardı. “Kulüp” dizisinin yayınlanmasıyla Varlık Vergisi ve 6 – 7 Eylül Olaylarına dair kitaplar hızla dolaşıma girdi.
Dizi politik çıkarlar uğruna nifak tohumları eken provokatörlerin olmadığında, Müslümanlarla azınlık gayrımüslimlerin çok iyi anlaştığını anlatıyor. Azınlık sorunlarına eğilen “Kulüp”ün bu kadar gündemde olması, sosyal medyada yeniden kardeşlik ve barış konularının konuşulmasına yol açtı.
Bazı kaynaklara göre 4, bazılarına göre 11 kişinin öldüğü, 300 kişinin yaralandığı, yüzlerce kadına ve genç kızın tecavüze uğradığı 6 – 7 Eylül Olaylarını, “Kulüp” Türk sinemasında en gerçekçi bir şekilde ele alan sanat eseri oldu. Derin devletin Türkiyedeki ilk katliamı olan 6 – 7 Eylül pogromuna (Progrom : dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir) 100 bin kişi katıldı. Organize edilmese, bu kitlenin sokağa aynı anda çıkması mümkün değildi. Günde 20 bin tirajlı İstanbul Ekspres Gazetesi 6 Eylül günü 290 bin adet basıldı.
Yeni bölümleriyle “Kulüp” dizisi ders kitaplarına geçmeyen bir gerçeğin altını çiziyor: İnsanları dini kimlikleri üzerinden yargılayan bağnaz, ayırımcı kişilerin varlığına katlanmak zorunda olduğumuz gerçeğine. Son 4 bölümde yabancı düşmanlığını, antisemitizmi, kutuplaşmayı vurgulayan anlamlı ve etkileyici sekanslar var.
Linç kültüründen beslenen 6 – 7 Eylül pogromunun dizideki temsilcisi, şoför İsmet’in babası Ali Şeker, oğlu bizzat kışkırttığı kişiler tarafından öldüresiye dövülürken, linci izlenmekle yetiniyor. Gayrımüslimlere uygulanan siyasi ve toplumsal baskıyı gözlere seren dizide, kimliklerini saklamak zorunda bırakılan, kabul görmemek kaygısıyla gerçek kimliğini gizleyen, işinden, yuvasından, ailesinden olan insanları izliyoruz.
6 – 7 Eylül günü yapılan hazırlıkları anlatmakla başlayan 10. bölümde, olayların başlangıcında bir kaldırım taşı motifi kullanılmış. “Kulüp İstanbul” çalışanlarından Rum kızı Tasula kendisine tecavüz etmek isteyen belalısı Bahtiyar’dan kaçıp galeyana uğrayan halkın arasından sıyrılmaya çalışırken, ayakkabısının topuğu yerinden oynayan bir kaldırım taşına takılıp kırılır.
Çapulculardan biri o taşı yerinden söküp, halkı yatıştırmaya çalışan Rum esnafın vitrinine fırlatır. Atılan bu ilk taş yağmalama olaylarının başlama vuruşu olur. Onca acının yaşandığı final bölümünün en hoş sürprizi ise, 6 Eylül gecesinde yaşanan tek mutluluk sahnesidir.
“Kulüp” dizisinin tarihe tanıklık eden zengin senaryosu, dönemin atmosferini başarıyla yansıtan mizanseni, ustalıklı sanat yönetimi, uyumlu oyuncu kadrosu ile son 3 ayın en çok konuşulan sanat olayı oldu. Dizinin NETFLİX’te yayınlandığı şekli almasında çizdiği yolu yazılarımda hep anlattım. Bu yol Rana Denizer’in annesi ve büyükannesinin öyküsünü yazdığı blogun, yönetmen Zeynep Günay Tan’ın senaryo haline getirmesi için Necati Şahin’e vermesi, NETFLİX kreatiflerinin katılımıyla senaryonun son şeklini almasından geçiyor.
1960’lı yılların başında geçmesi gereken dizinin 1955’e çekilmesini tarihi saptırma, tutarsızlık ve yanlışlık olarak nitelendirilmesi bana iyi niyetli bir eleştiri gibi gelmiyor. Hatta dizideki tüm karakterlerin 6 Eylül gecesini nasıl geçirdiklerini anlatmasıyla, senaryo yazarlarının tercihlerindeki isabeti güçlendirdiğine inanıyorum.
Kabul görmüş, popülerlik kazanmış her şeyi küçümseyerek, egolarını tatmin eden bir grup insan var. Kendilerini bu huylarından vazgeçmelerini beklemek veya ikna etmeye çalışmak boş bir çaba olur.