Bir Türk Masalı
Bir Varmış Bir Yokmuş…
Vizyonda gösterimi devam eden fantastik/masalsı ögelerle yüklü “Bir Türk Masalı” büyük bir iddia ile izleyenlerinin karşısında. Zira son elli yıldır sinemamızda masal çevrilmediği söylemiyle karşımızda yapımcılar. Ve üstelik de Süreyya Duru‘nun yönettiği “Keloğlan“ın büyük oyuncusu Rüştü Asyalı tarafından da bir kısım yerleri seslendiriliyor. Ancak bu iddia sanırım özgünlük / otantiklik yani daha öncesinde hiç konu edilmeme anlamında dile gelmişse kabul görebilir. Zira en hafifinden masal dünyasından hareket eden çok sayıda film ve yönetmen var sinemamızda.
Başta “Nasreddin Hoca” olmak üzere birçok masal kahramanı filme uyarlandı. Ezop lakabı ile ün yapmış Ezel Akay da yine Karagöz-Hacivat da olmak üzere birçok yapımıyla fantastik / masal karışımı renkli bir dünyayı yıllardır önümüze seriyor.
Masallar Birbirine Benzer…
Yönetmenliğini Toprak Sergen‘in yaptığı, senaryosunu ise yine yönetmen Sergen ile birlikte Başak Duru‘nun üstlendiği “Bir Türk Masalı” bize animasyon eşliğinde masalların o klişe ilk cümleleri ile giriş yapıyor. “Bir varmış bir yokmuş.” Ve bir köye, yıllar öncesinde Mutluluk Köyü’ne gidiyoruz. Yaşlı bir anne ve baba ile onlara sadık evlatlarla huzur dolu bir hane onların ki… Yani yerleşimin ismi gibi mutlu insanlar. Adem (Ahmet Mekin) ile yaşlı eşi Suna Selen‘in canlandırdığı kadının üç çocuğu var. Bir gün küçük Yiğit, Karanlık (Cemal Hünal) ile Aydınlık (Toprak Sergen) tarafından bir sınava tabi tutulur.
Evvel zaman içinde Yiğit’in bu sınavı kabul etmesi ile kardeşlerinin de içinde olduğu bir macera başlar. Padişah kızlarının kuşa çevrildiği, Yiğit ve kardeşlerinin kuş yuvasına müdahale ederek altınları almasına ve de karanlık tarafından büyük bir lanete uğrayarak anne ve babasının acı çekmesine neden olan bir sıra hikâye çıkar önümüze. İşin içinde biraz kaçık padişah ve üç kızının olduğu, asıl kahraman peri kızın acılı hikayesi eşliğinde bir koşturmacayla devam eder. Ve bu iyi ile kötü ya da karanlık ile aydınlık örgüsü beklendiği gibi masalsı bir durumla sona erer. Final doğrusu biraz özgünlüğü gölgelemekte. Zira izleyenler son sahneleri birçok yerli yahut yabancı masalda rahatlıkla bulacaklardır…
Bu Denli Yıldızı Bir Arada Görmek Çok Zor…
“Masal bu ya” deyip senaryodaki bazı aksaklıkları gözardı etmemiz mümkün. Ama bir yere kadar. Otantik olma iddiası taşıyan böyle bir yapımın özellikle padişahın sarayına gidilmesi sekansları ile birlikte bazı yönlerden senaryo açıklarının belirginleştiğini görüyoruz. Bu olumsuzluğunun yanı sıra çocuk oyuncular tam bir felaket! Başlangıçtaki küçük Yiğit ve kardeşlerinin kendilerine ezberletilmiş metinleri bir an önce verme gayretleri filmin henüz başlarında izlenirliğine set kuruyor, filmi oldukça amatör bir kıvama sokuyor. Tabi ki çocuk oyunculuk zor ama son dönem ülke sinemasında da iyi örneklerini görmeye başladık.
“Sivas” ve de son izlediklerimizden “Okul Tıraşı” ilk akla gelenler. Dolayısıyla bu mazerete sığınmamak gerek. Öte yandan erişkin Yiğit’i canlandıran Doruk Sarıduman‘ın oyunculuğunu da oldukça amatörce buldum. Ancak peri kızında Mesut Özil‘in eşi de olan Amine Gülşe ve kız kardeşi rolünde ise Aslı İnandık başarılılar. Ve filmde özellikle Cem Karaca, Barış Manço gibi sanatçıların parçaları ile “Seven Ne Yapmaz” ya da finalindeki etkileyici “Kara Sevda” gibi iddialı bir müzik hamlesi yapılmış olsa da ara geçişlerdeki melodiler çok kötü seçilmiş. Üstelik bu tercih yetmezmiş gibi sahne geçişlerinde melodiler bir anda bitiyor ve bu da duygu yoğunlaşmalarına engel oluyor.
Olumsuzluk bahsinde son olarak bir de şu berbat afişden söz etmezsek gerçekten eksik kalacak yazı. Bu kadar emeğe ve yıldız oyuncuya bu mu reva görülür afiş olarak. Bu kadar mı amatörce ve demode afiş tasarlanır ve de film fragmanı hazırlanır. Biraz özen lütfen !
Yine de “Bir Türk Masalı“nda her şeyi unutsak da aklımızda belki de yapımın tek bir özelliği kalacak. Ben son dönemde hiç bu kadar yıldız oyuncuyu barındıran başka bir yapım görmedim. Gerçekten filmi sinemada izleyince “bu yıldızda mı var?” demekten kendimi alamadım. Yeşilçam’ın önemli emektarları bu yapımda. En başta kuşkusuz belki de yirmi seneyi aşkındır dev ekranda görmeye hasret kalınan büyük oyuncu “İzzet Günay.” Ve sonra Ahmet Mekin, Suna Selen, Kayhan Yıldızoğlu, Füsun Erbulak, Ege Aydan, İclal Aydın, Burak Sergen… E daha ne olsun! Bunlardan birinin çektiği film bile başlı başına kendisini izletebilecek güçte iken bu kadar önemli oyuncunun bir arada olup da yine de buna paralel olarak çıtanın yükseklerde olmadığı bir film ile karşılaşmak biraz üzüntü verici.
Filmde oyunculuklar bahsi açılmışken Ege Aydan ile padişah rolünde Burak Sergen‘in saraydaki karşılaşma sahnesinde birbirlerine “IV. Murat” ve “Hezârfen” diye seslenmeleri 1996 yapımı “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmine güzel bir selâm göndermeydi…
Masalın Kazananı Kim?
Her şeye rağmen bu yaz tatilinde anne babaların çocukları ile birlikte rahatlıkla izleyebilecekleri bir film var önümüzde. Üstelik de filmde şiddet, küfür ve istismara kayan bir cinsellik de yok. Beklentiyi yüksek tutmazlarsa özellikle de güçlü oyuncuları ile hatırda kalacak filmden çok da sitemle ayrılmayacaklardır izleyenler sinemada.
Nihayetinde masallar eksik de olsalar, bazı yönlerden de mantıkla dalga geçseler de güzeldirler ve gerçek dünyanın sorunlarından uzaklaşmak için iyi bir vesiledir… Peki ya kahramanlar yani Yiğit ile peri kızı erdiler mi muratlarına? Cevabı bu hafta gösterime giren yerli bir masalda: “Bir Türk Masalı“nda…
Yönetmen : Toprak Sergen
Senaryo : Toprak Sergen, Başak Duru
Görüntü Yönetmeni : Vedat Demir
Müzik : Cengiz Köroğlu
Oyuncular : Toprak Sergen, Cemal Hünal, Ahmet Mekin, İzzet Günay, Suna Selen, Kayhan Yıldızoğlu, Füsun Erbulak, Burak Sergen, İclal Aydın, Amine Gülşe, Doruk Sarıduman, Orçun İynemli, Ege Aydan, Caner Kadayıfçı, Aslı İnandık, Işıl Sergen, Poyraz Demirci, Leya Kırşan, Muhittin Oymakçıer
Türkiye / Fantastik / 86 Dk.