Son Damla / Straw
SİYAHİLİK, ANNELİK, YOKSULLUK
“6888. Tabur”un yönetmeni Tyler Perry son filmi “Son Damla” bir kadının trajedisinden yola çıkarak ajitasyonu yüksek bir dramla karşımızda bu kez. Siyahilik, annelik, yoksulluk temelleri üzerine yükselen hikaye çaresizlikle bir insanın neler yapabileceğini gösteriyor. Tabii aklımızda bir soru bırakarak “ Rüyalar ülkesi Amerika’da bu çağda bunlar yaşanıyor mu?…”
KİMSE EVLADIYLA SINANMASIN
Sekiz yaşında hasta kızı Aria ile tek başına ayakta durmaya çalışan siyahi bir kadının dünyasına doğru yola çıkıyoruz. İlk sahne o dünyanın ipuçlarını veriyor. Yoksul ve harabe bir evin içinde dağınıklık göze çarpıyor. Yıkanmamış bulaşıklar, mutfak tezgahında antibiyotik ilaçlar, tabakta kalan artık makarna, sehpa üzerinde karınca görüntülü eski tip televizyon (1970’ler olmalı) evden tahliye edilme kağıdı ve filmin adına metafor olarak gönderme yapılan mutfak lavabosuna çeşmeden akan damlalar kadının hayatındaki detayları bize gösteriyor. Eşyalar, yaşam biçiminin göstergesi olarak bu evde bir trajediinin yaşanacağını haber veriyor… Evdeki her şey siyahiliğin altını çiziyor. Çocuğun nevresim deseninden bebeğinin rengine kadar…
Anlaşılan o ki hikayenin bir ucunda ırkçılıktan doğan mağduriyet var. Gerçi karakterlerin bir çoğu siyahi, araya süs olarak birkaç beyaz oyuncu serpiştirilmiş. Ancak yönetmen karakterlerde hiçbir ayrım yapmıyor. Siyah insanların içinde çok kötüler olduğu gibi beyazlarda da iyiler olduğunun altını çiziyor… Janiyah (Taraji B. Henson) hem doğuştan hastalığı olan hem de hastalık nedeniyle banyodan düşen kızının yaşaması için kıyasıya bir mücadeleye girer. Çocuğuna bakabilmek ve ilaçlarına para yetiştirmek için iki işte çalışan; buna rağmen evinin kirasını bile ödeyemediği için ev sahibi tarafından sürekli taciz edilen, işyerinde siyahi şefinden mobbinge maruz kalan Janiyah her şeye rağmen ölümüne çırpınmaya devam eder… Kızını sabah okula götürüp oradan işyerine geçmektedir…
İzleyiciye şöyle bir küçük ipucu vereyim, kızını okula bıraktıktan sonra öğretmene el sallarken öğretmenin ona bakışı bütün hikayeyi anlatıyor. ama o öğretmenin neden öyle baktığını ancak filmin sonunda anlaşılıyor…. Janiyah işyeri olan hipermarkete geçtikten sonra kızının okulundan bir telefon gelir, okula sosyal hizmetlerden gelen memurlar kızını Janiyah’ın elinden alırlar. Deli-divaneye dönen anne kızının okuldaki yemek parasını ödeyebilmek için gerisin geriye arabasıyla işyerine dönerken yolda beyaz bir polisle sorun yaşar, beyaz polis ona gününü göstereceğini söyler. İşyerine döndüğünde şefinden maaş çekini isterken ne tesadüf ki iki soyguncu yönetim odasını basar ve olanlar olur…
SON DAMLA, BARDAKTA DURDUĞU GİBİ DURMUYOR
Bu, bardağı taşıran son damladır. Çaresizlik içinde (bu çaresizlik çok ajite bir biçimde verilmiş) olaylar bambaşka yöne doğru gider… Amerikan sisteminin nasıl olduğunu bilmiyorum ama Avrupa’da bu durumda olan kadınlar devletin güvencesi altındadır. Eşinden boşanan ve hasta kızına bakan kadına devlet de bakar. Kadın devletin güvencesi altındadır. Oysa filmde görüyoruz ki böyle bir güvence yok ve Janiyah çırpındıkça batağa gömülmektedir…O aslında son derece dürüst, adaletli ve merhametli biridir. Öyle ki yoksulluğuna rağmen evinin yakınındaki dilenciye bile son kuruşunu verir. Oysa çevresindeki insanlar (patronu, ev sahibi) acımasızdır. Janiyah uçuruma doğru yuvarlanırken tutunmak için bir dal arar…
Yönetmen burada doğrudan Amerikan sistemine derin bir eleştiri yapıyor. devleti eleştirirken bireyleri de bunun dışında bırakmıyor. Var olma ve var etme mücadelesi veren bir kadının çevresindeki kendi ırkından bireyler tarafından bile “senin derdinden banane” kayıtsızlığı onu imkansızlığa doğru sürükler. Filmin sonuna doğru yönetmen yavaş yavaş iyi insanları ortaya çıkarıyor ve bizi bu kötülük çıkmazından kurtarıyor. Çağımızın etkili iletişim aracı olan sosyal medya aracılığı ile iyi insanların bir araya gelmesi ile bu sorunu bir nebze olsun çözüyor… Filmin en sürpriz yanı, sonu. Beklenmedik bir son aynı zamanda filmin en can acıtan tarafı oluyor…
Yönetmen tıpkı “6888 Tabur’”da olduğu gibi kadınları yine ön plana çıkarıyor. Kadın dayanışmasının altını çiziyor. Janiha’nın kocasından hiç söz edilmiyor, niçin ayrıldığına dair bir ipucu yok, ya da öldü mü bilinmiyor. Tyler Perry erkek olmasına rağmen erkeklerin hoyratlığını gerek operasyon esnasında gerek başka alanlarda ortaya koymaktan çekinmiyor. Aslolan kadınların acıları, kadınların mücadelesidir mesajını veriyor… Janiyah’ı oynayan Taraji B. Henson rolünü başarıyla kotarmış. Oyunculuğundan etkilenmemek mümkün değil…
Özetle kızının öğlen yemeği bedeli 40 dolar için bir annenin gücünün son damlasına kadar çırpınması ile çevresinin kayıtsızlığı ve acımasızlığının bardağı taşırdığı son damlası ile birleşiyor ve ortaya coşkun bir ırmak çıkıyor. Filmin aşırı derece ajite ve dramatik bir hal almasını bir yana bırakarak olaya sistem açısından bakmamız daha anlamlı olacaktır… İyi seyirler…
Yönetmen / Senaryo : Tyler Perry
Görüntü Yönetmeni : Justyn Moro
Müzik : Dara Taylor
Oyuncular : Taraji B. Henson, Teyena Taylor, Rockmond Dunbar, Sherri Shepherd, Sinbad, Glynn Turman, Derek Philips, Justin James Boykin, Mike Merrill, Ashley Versher, Diva Tyler, Jeremy Anderson, Tilky Jones
ABD / Dram-Gerilim / 105 Dk.