Lefter : Bir Ordinaryüs Hikayesi

FUTBOLUN ŞİİRİNİ YAZAN ADAM! 

“İstanbul deyince aklıma Stadyum gelir

Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık

Memleketimin ver Lefter’e yaz deftere insanlarına

Daha fazla sokulmak isterim yanlarına

Ben de bağırırım birlikte Avazım çıktığı kadar

Göğsümü gere gere : Ver Lefter’e yaz deftere”

(Bedri Rahmi Eyüboğlu) 

Ayaklarıyla tarih yazan Fenerbahçe’nin  efsane ismi Büyükadalı Lefter Küçükandonyadis’in biyografisini  beyaz perdeye aktaran  yönetmen Can Ulkay’ın da içinde olduğu yapımcı ekibi ona vefa borcunu öderken sporun temiz sayfasını açarak futbolun sadece futbol değil aynı zamanda karakter işi olduğunu gösteriyor.

Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözünün vücut bulduğu Lefter’in hayatı ibretlik derslerle dolu. Filmde futbolun, özel hayatın ve toplumsal hayatın dengesi iyi kurulmuş; atlama, es geçme, fazlalık yok. Dönemin ruhu iyi yansıtılmış. Başta Halit Ergenç, Aslıhan Gürbüz ve Lefter’i canlandıran Erdem Kaynarca olmak üzere  oyuncular da rollerini iyi oynamışlarsa  geriye bize filmi izlemek düşer….

OrtaKoltuk Puanı:

 

Zamanında “Lefter” isminin duyulmadığı ev var mıdır bilemem, benim çocukluğumda evimizde Lefter’in, Metin Oktay’ın adı çok geçerdi. Futbol hayatlarının çoktan bitmiş olmasına rağmen efsaneleri sürüp gidiyordu. Erkek kardeşlerim Galatasaraylıydı ama iyi futbolculara takım ayırmaksızın saygı duyulur ve konuşulurdu, dönemin ruhu böyleydi… Dönem ruhunun çamura gömüldüğü şimdilerde her şey gibi futbolun da kirlendiği; şike, bahis gibi olayların çoğaldığı, onurun gururun satıldığı, karakterin tutkunun anlamının kalmadığı süreçte umarım bu film ilgili insanları titretir ve kendine getirir. Efsane sadece iyi oynamakla olmuyor. Son on yirmi  yılda iyi oynayan futbolcuları gözünüzün önüne getirin (isim vermeyeceğim tabii) ilerde esameleri okunacak mıdır acaba? Kaldı ki şimdi bile okunmuyor. Çünkü futbol sadece futbol değildir aynı zamanda karakter işidir. Ben de takımını duruşuna göre belirleyen bir insanım. Bazen  Fenerbahçe’yi bazan de Beşiktaş’ı tutuyorum… Futbolun şiirini yazanlara saygılarımızı sunuyoruz…

BİR ORDİNARYÜS HİKAYESİ 

film 1953 yılında Lefter’in İtalya’nın Floransa ve Fransa’nın Nice takımında iki yıl oynadıktan sonra  ülkesine ve tutkun olduğu takımı Fenerbahçe’ye dönmesiyle başlıyor. Takımına o kadar bağlıdır ki Avrupa’nın en büyük takımlarından  biri olan Real Madrid’i bile reddetmiştir. Bundan böyle sonuna kadar Fenerbahçe’de kalacağını açıklar…

Hayatının ortasından başlayan filmin asıl kurgusu Lefter’in Halit Kıvanç’a verdiği röportaj üzerine kurulmuştur. Lefter hikayesine çocukluğundan başlar… Büyükada’da yaşayan yoksul balıkçı bir babanın oğludur. Babası onun okuyup adam olmasını ister oysa onun gözü toptan başka bir şeyi görmez. (Baba Hristo rolüne Halit Ergenç çok yakışmış.) Baba-oğul ilişkilerinin mesafeli olmasına rağmen ikisi de birbirlerine düşkündürler…

Büyükada takımında oynamaya başlayan Lefter tutkusunun peşinde düşerek Taksim Stadından  Fenerbahçe’ye  doğru yol alırken dünya ve ülke de taşlı çakıllı yollara düşüyordu. Öyle ya bireyin hikayesi toplumun hikayesinden bağımsız olamazdı. İkinci dünya Savaşı Yurda  kıtlık olarak yansırken memlekette bulunan azınlıkların yaşama koşulları da “varlık vergisi” ile alabildiğine güçleşmiştir artık. Lefter ve ailesi yoksulluk nedeniyle varlık vergisinden kurtulmuşlardır ama çok yakın arkadaşları, dostları kurtulamamış ve sürgüne gönderilmişlerdir…

Bu, Lefter’i derinden yaralar.. Fakat azınlıkların çilesi bununla sınırlı kalmaz, on üç yıl sonra tarihimize leke olarak  düşen  6-7 Eylül olaylar patlak verir. Lefter futbol yıldızıdır, milli maçlarda oynamış, ülkeye başarılar kazandırmış, Atatürk sevdalısı olmasına rağmen gözü dönmüş grubun gazabından kurtulamamış taşlarla, sopalarla  Büyükada’daki evini basmışlardır… Ortakoltuk” yazarlarımızdan sevgili Viktor Apalaçi de Büyükada’da  bu saldırıya maruz kalanlardan. O dönemde çocuk denecek yaşta olduğu için kendisinde bu olayın bir travma olduğunu söyler…

Bütün bu yaşananlar Lefter’de derin yara açar; Türkiye’de Rum tohumu, Yunanistan da Türk tohumudur ama Türkiye’yi ve Fenerbahçe’yi sevmekten vazgeçmez. Öyle ki Yunanistan’da hastalığının son günlerini geçirirken bile “Beni illa Türkiye’ye götürün” demiştir. Türk halkı da onu  Fenerbahçe divan kurulu üyesi Manol Taylan’ın ona taktığı  “Ordinaryüs “lakabıyla bağrına basmıştır… Ve doğumunun yüzüncü yılında bu Ordinaryüs’ün hikayesi sinemaya aktarılarak hak ettiği değer, itibar, vefa, sevgi yeniden gösterilmiştir. Yönetmene, senariste, yapımcı ekibe, film danışmanına, oyunculara emeği geçen herkese teşekkürler….  

 

90 DAKİKAYA 87 YIL SIĞDIRAN ADAM!

Yönetmenliğini Can Ulkay’ın üstlendiği senaryosunu Ayşe İlker Turgut’un yazdığı ve danışmanlığını Haluk Hergün’ün yaptığı  film (Lefter adlı kitabından yola çıkılmıştır) 14 Kasım’da  Netflix’te gösterime girdi. Lefter’i canlandıran Erdem Kaynarca gerek ona benzerliği, gerek hali tavrı, gerek futbol oynayışı ile son derece başarılı bir performans sergilemiş. Bu bir biyografi filmi olduğu için elbette bir futbolcunun futbolu öne çıkmalıydı. Tarihe mal olmuş  önemli maçlara yer verilmiş, Lefter’in önemli dönemeçleri gösterilmiş;  ailesi, aşkları gerektiği kadar yer almış ve elbette ki etnik kimliği de atlanmamış.  varlık vergisi ve 5-6 Eylül olaylarına da dengeli bir şekilde değinilmiş. Bir futbolcunun biyografisinden  çok detaylı Eylül olayları beklemek yanlış olurdu, Kaldı ki iki saatlik filme her şeyi  sığdırmak mesele. Bu filmin en önemli mesajı ise insanlık, dürüstlük, dostluk… Lefter’in  rakip takımın kendisi kadar iyi oyuncusu Metin Oktay ile dostluğu, Beşiktaşlı Baba Hakkı’ya saygısı, mahcubiyeti, iki kadın arasında kalmış vicdan ağırlığı, kendini yaralayan meselelerden söz etmekten kaçınması gibi değerlere bugün çok ihtiyacımız var…

Evet zaman zaman gözlerim dolarak izlediği filmin dram dozu biraz kaçmış ama bu da Can Ulkay’ın tarzı zaten. Gözlerim dolarken gülmeye ihtiyacımız olduğu kadar aslında ağlamaya ihtiyacımız varmış diye düşündüm. 

Dönem filmi olduğu için kostümler, dekorlar hoş ama kurulan platolarda yapaylık hissediliyor. Müziklerin Fahir Atakoğlu elinden çıktığı belli oluyor. ayrıca Rumca şarkılara yer verilmesi de incelik olmuş… İyi değerlendirme yapmak için filmin başına hazırlıklı geçtim. İlgili belgeseller, Halit Kıvanç söyleşileri ve Lefter hakkındaki yorumlarını izledim, okudum. Eleştirimi de ona göre yaptım… Halit Kıvanç’ın anısına da saygıyla…

İyi seyirler…  

“Tribünler bağırdı binlerce  kere, bitti kalem, doldu defter efsaneler ölmez Lefter…”

Yönetmen : Can Ulkay

Senaryo : Ayşe İlker Turgut

Görüntü Yönetmeni : Jean-Paul Seresin

Müzik : Fahir Atakoğlu

Oyuncular : Erdem Kaynarca, Deniz Işın, Aslıhan Malbora, Aslıhan Gürbüz, Halit Ergenç, Bora Akkaş, Onur Durmaz, Mert Denizmen, Engin Alkan, Hamdi Alkan

Türkiye / Biyografi-Tarihi-Spor / 125 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz