TÜRKAN ŞORAY FİLMLERİ VE ADA

“ Esir değil, Eser!”

Başrollerini Türkan Şoray ve Rutkay Aziz’in paylaştığı 1988 yapımı “Ada” filminden seçtiğim bu replik Türk sinemasına yüzlerce eser bırakan Türkan Şoray’ı anlatan bir cümle olsa gerek. 

O, internet dünyasının olmadığı zamanlarda sinemanın büyülü dünyasında büyüleyici gözleriyle çocukluk dünyamıza girmişti. Unutulmaz filmlere imza attı.

Cengiz Aytmatov’un “Selvi Boylum Al Yazmalım” aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan film, Türk sinemasının klasikleri arasına girdi; hatta romanın önüne geçti.

Yönetmenliğini yaptığı filmlerden birisi “Dönüş” de unutulmazlar arasında yer aldı. Keza “Azap”, “Yılanı Öldürseler” filmleri de yabana atılmayacak eserlerdi. Sosyal konulu filmlerden “Sultan” ve “Açlık” akıllarda iz bıraktı.

sinemaya adımını attığı yıllarda, 1964’te, “Acı Hayat” filmindeki rolüyle Altın Portakal  En İyi Kadın Kadın Oyuncu Ödülü”nü aldı. İlerleyen yıllarda 1968’de “Vesikalı Yarim”, 1987’de “Hayallerim, Aşkım ve Sen” 1994’de “Bir Aşk Uğruna” filmlerindeki rolleriyle yine aynı ödülü aldı. 

Değeri fazla bilinmemiş film olan “Deprem” çocukluğumda  bende deprem etkisi yaratmıştı. Sinema tutkumun kökünde biraz da bu film vardır. 

“Dila Hanım” feodalizmin acımasız yüzünü gösterdi bize. “Mine”de kadınların toplumsal kategoride  sorunlarını dile getirirken, bu kez taşranın kadına acımasızca bakışını gördük. “Cemo”da insan ilişkilerinde ağanın istediği herşeye sahip olması bakımından köy gerçeğini gördük.

Bir sınıflandırma yaptığımız zaman(salon filmleri, köy filmleri, sosyal konulu filmler, kadın filmleri…) bütün kategorilerde oynamış ender oyunculardan biridir. Sinemanın lugatında eş anlamlısı en fazla olan sözcüktür Türkan Şoray!

Kısaca sinema tarihine geçmiş en az otuz filmini sayabiliriz. Üstelik döneme tamah etmeyen  kişiliği ile gönüllerimizdeki tahtını korumayı başarmıştır.  Aksi takdirde ne kadar güzel iş yaparsa yapsın kişiliği ile sanatı uyuşmadığı takdirde gönlümüzden anında silinecekti…

Sinemanın en güzel gözlü emekçisine selamlarımızı iletelim öyleyse ve “Ada”ya geçelim.

Bu cuma(25/06/2021) Netflix adeta Türk filmleri haftası ilan etti ve geçmiş dönemin  birçok filmini paylaştı. Bunlardan birisi de “Ada” idi, Türkan Hanım hakkında birşeyler yazmak isteyen bana iyi bir bahane oldu.

Peride Celal’in “Ada” adlı eserinden uyarlanan film; bizzat Türkan Şoray’ın önerisiyle gerçekleşmiş.

Yönetmenliğini Süreyya Duru’nun yaptığı , senaryosunu Macit Koper’in yazdığı ve müziğini Doğan Canku’nun düzenlediği film 1988’de gösterime girmiş ve bir hayli ses getirmişti. Görüldüğü gibi arkada esaslı bir ekip mevcut. (Yönetmen de bu filmi bitiremeden kalp krizi geçirip hayata veda ediyor.)

Bir kadın hikayesi olarak gördüğüm film; aslında o dönemde Duygu asena ile birlikte  kadın sorunlarının-özellikle evlilik, aşk ve cinsellik temelinde-  çokça tartışıldığı bir döneme denk gelmektedir. Rutkay Aziz’in de ilk filmi olan bu hikayenin özünde evlilik çatışmalarından ziyade tarafların kendi iç çatışmaları vardır. Kendi çıkmazlarının suçunu birbirine yükleyerek ayrılan ve bir orta yol bulamayan çift on yıl önce ayrılmışlardır. 17 yaşlarında bir kızları vardır ve kız babasının tarafını tutmakla yetinmeyip adeta onun cümleleriyle konuşarak anneyi  çileden çıkarmaktadır. Konservatuara gitmek istemesi üzere annesi Eser; bu konuyu, kızlarının geleceğini  konuşmak üzere  eski eşinin yaşadığı Burgazada’nın yolunu tutar. Adanın yolunu tutarken geçmişin de yolunu tutar. Eski eş on yıl önce kente ve sahte kalabalıklara dayanamayıp Sait Faik’in adasına yerleşmiş, orada resim yaparak hayatını devam ettirmektedir.

Adaya geldiğinde yolda karşılaştıkları bir adalı faytoncu kendisine Esir hanım deyince “Esir değil, Eser” cevabını vererek adeta bir cümle ile hikayesinin özetini yapar. Eski eşinin evine geldiğinde ise onlarca resmin arasında yalnızlığının büyük portresini görür ve yeniden sorgulamalarının içinde bulur kendini; eşinin  başkalarını küçümsemesi, kendini beğenmiş hali ve yapmıyormuş gibi görünüp karısını sürekli aşağılaması, hafif narsist durumları gözünün önünden geçer. kocası ona kendini yetersiz hissettirmiştir. (bu durumları iyi bilirim) Bütün bunlara rağmen halen onu sevmektedir…

Eş ise halinden memnun görünse de başarılı olamamıştır, onca resim gün ışığına çıkmamıştır. Resimlerindeki insansızlık ve büyük boşluk kendi boşluğunu dolduramamış, kalabalıklardan kaçarken kendi kalabalığında kaybolmuştur. Bitmeyen bir savaşın içindedir…

Film iç hesaplaşmalar ve monologlar çerçevesinde ilerler, birbirlerini hala seven bu çift yine ortak bir nokta bulamaz. Ayrı dünyaların insanlarıdır. Birbirleriyle değil kendileriyle olan dertlerin  farkına bile varamazlar. Film boyunca eski eşin ismi geçmez, adsız bir karakterdir sanki…

Sonuçta bu hesaplaşmanın içinden çıkamazlar, herkes kendi yoluna düşer yeniden, Eser adadan ayrılır. Asıl mesele ise unutulmuştur. Kızlarının geleceği…

Yönetmen : Süreyya Duru

Senaryo : Macit Koper

Görüntü Yönetmeni : Salih Dikişçi

Kurgu : Sedat Karadeniz

Müzik : Doğan Canku

Yapım : Murat Film

Oyuncular : Türkan Şoray, Rutkay Aziz, Nilüfer Açıkalın, İhsan Yüce, Macit Koper, Orhan Alkan, Ekrem Dümer, Tuncay Akça, Kutay Köktürk, Ahmet Açan

Türkiye / Romantik-Dram / 62 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz