American Primeval
SERT BİR DİZİ
Vahşi batı, vahşi doğa ve vahşi insanın bir araya gelmesiyle üçü bir arada olan karışımı izlediğiniz zaman kalbiniz sıkışabilir. Çok gerçekçi sahneler naturalist bir bakış açısıyla işlendiği için ortaya hazmı zor görüntüler çıkıyor. Alıştığımız western tarzına benzemiyor, meyhanenin kanatlı kapıları açılıp silah çekilip hasımlar vurulmuyor, toplu katliamlar yapılıyor. Tabii beyaz adam sözüm ona kendisine vadedilmiş topraklara göz koyunca gözü hiçbir şeyi görmüyor. Yanına Tanrısını alıyor, din kaftanını giyiyor ve o toprakların yolunu tutuyor şefkat görüntüsünü kullanarak en vahşi cinayetleri işlemekten çekinmiyor. 6 bölümlük dizi kurgu olsa da gerçek olaylara da dayanıyor. Mountain Meadows katliamına ek olarak, Mormonlar ile Amerikan ordusu arasında tartışılan stratejik bir ticaret merkezi olan Fort Bridger gibi diğer tarihi unsurları da birleştiriyor…
Netflix bugünlerde filmden çok dizi gösterime sunuyor ve bunlar açıkçası hatırı sayılır film gibi diziler. Modern western tarzı “American Primeval” de bu dizilerden biri, 9 Ocak 2025 tarihinde gösterime girdi. Dizinin yönetmenliğini Peter Beng yaptı, senaryosunu ise The Revenant’ın yazarlığını yapan Mark L. Smith kaleme aldı. Oyuncular : Taylor Kitsch (İsaac), Betty Gilpin (Sara Rowell), Preston Mota (Devin Rowell), Jai Courtney (Virgil), Derek Hinkey (Red), Shawnee Pourier ( Two Moons), Saura Lightfoot-Leon (Abish)
İNSANLIK KIZILDERİLİLERİN GÖZYAŞLARINDA BOĞULDU
“İnsan iki ruhludur, içinde bir iyi bir de kötü köpek kavga eder, en çok hangisini beslersen o kazanır” Kızılderili atasözü
Dizi eleştirime küçük bir anıyla başlamak istiyorum. Dokuz- on yaşlarında ilkokul öğrencisiyken okulumuz müsamere düzenledi. Bu gösteride her bir öğrenci bir ülkenin yurttaşı olacak, kıyafetleri ve kültürüyle sahnede görünecekti. Kara-kuru bir kızdım, kızılderililere çok benziyor olmalıydım ki benim onları temsil etmem istendi. Çok heyecanlıydım, ilk defa kasabamızın sinemasında sahneye çıkacaktım. Gösteriye hazırlanırken bir yandan da akraba büyüklerim benimle kafa buluyorlardı. “Kız, kara kız, seni kızılderili mi yapacaklar. Çok iyi düşünmüşler vallahi” diyor gülüyorlardı. İçerliyordum ama sesimi çıkarmıyordum. Gösteri günü kafama iki tüy, üstüme siyah kıyafet geçirdiler. Sıra bana geldiğinde tuhaf sesler çıkararak o heyecanla sahneden jet hızıyla geçtim. Tabii sonradan bu halim de alay konusu oldu, kendimi gerçek bir Kızılderili gibi hissetmiş, aşağılanmış, hor görülmüştüm…O sahne zihnime çakıldı kaldı öylece…
Dizi, 19.yüzyıl Batı Amerika’sına olacakları tahmin ettirecek kısa bir tarihi bilgi vererek giriş yapıyor. Yer Utah Bölgesi, tarih 1857’dir. “ABD ordusu, Mormon birlikleri ve Amerikan yerlileri ayakta kalmak için korkunç bir savaşa girdi. Bu savaşa dahil olan herkes kanlı bir çapraz ateşte kaldı”..
Bu arada Amerikalıları ve yerlileri tanıyoruz ama eminim büyük bir çoğunluğumuz Mormonların kim olduğunu bilmiyor. Ben de bilmiyordum, bu yüzden hemen küçük bir araştırma yaptım.
Mormonluk 1820’lerde Joseph Smith tarafından ortaya atılan dini yorumdur. “Dini önderi ve kilisenin kurucusu ve ilk peygamberi olan Joseph Smith, bir meleğin ona göründüğünü ve eski çağlarda Amarika kıtasında yaşamış kişiler tarafından yazılan daha sonraları ise gömülen bu Altın Levhaların yerini gösterip ona bunları kendi diline çevirmesini söylediğini, Mormon kitabındaki tanıklığında ifade etmiştir.” Anladığım kadarıyla bir nevi tarikat, peygamber olduğunu iddia eden zat Joseph kendine uygun 534 sayfa kitap yazarak İsa Mesih’in Son Günün Azizleri Kilisesi resmen kurmuş. Brigham Young ise bu öğretiyi devam ettirmiş. Dizide geçen kişi Brigham Young’tur. Anlaşılan o ki epeyce taraftar da toplamışlar, tabii altın dolu (her anlamda çok verimli) toprakları keşfeden Mormonların lideri vali Brigham Tanrı tarafından o toprakların kendilerine vaad edildiğini söyleyip korkunç bir katliam yapıyor. Dizide geçen Mountain Meadows işte bu katliamıdır…
Dizinin ilk sahnesine dönecek olursak Sara ve oğlu tren yolu yapılan bir istasyonda birini beklemektedirler. 19.yüzyıl olduğunu düşünecek olursak bir yandan ilkel yaşam devam ederek sanayinin rayları da yavaş yavaş döşenmektedir. Sara oğlu ile Crook Springs’te bulunan eşinin yanına gitmek istemektedir. Anlaşıldığı kadarıyla eşi çalışmaya gitmiş bir daha da dönmemiş. Beklenen rehberlik edecek kişi gelir ve Fort Bridger’e kadar onlara eşlik eder sonrasında ise onlara bir başka gizemli kişi eşlik edecektir. İsaak ile yolculuk başlayacaktır. Bu uzun ve kanlı yolculukta etraflarında görmedikleri vahşet kalmayacaktır…
Dizinin ilk bölümünde içlerinde Mormonlar, Sara ve oğlunun da olduğu göçebeler konaklama yerinde şarkı söyleyip, eğlenirlerken ve geleceğe dair sohbet ederlerken birden bir ok konuşan kadının alnına saplanır, sonradan ok yağmuru başlar, silahlar ateşlenir. kafileyi basan kişiler Kızılderili kıyafetleri giymişlerdir ve savaş taktikleri onlara benzemektedir…
Bu sahneyi görünce izlemekten vazgeçiyordum, “Yine yerlileri kafa derisi yüzen yabani vahşi insanlar gibi göstercekler, bu dizi izlenmez” diye düşündüm ki hemen arkasından aslında bir tuzak olduğu, Mormon birliklerinin bizzat kendi dindaşlarını ve kafiledeki diğer Paiuteleri öldürdüğü anlaşıldı. Yönetmen de izleyicinin olumsuz düşüneceğini hissettiği için bunun bir tuzak olduğunu anında ifşa etti. Egemen olmak isteyen güçlerin beyinleri hile ile doludur, şahit olduklarımız gibi : Yerliler saldırdı denilip hem yerlilere karşı savaş sebebi olacak hem de toprakların hakimi olmak için bahane yaratacaklardı…
Dizinin yaratıcaları başlangıçta yazdığım kızılderili atasözünü diziye uyarlamışlar adeta. İyi ve kötü karakterleri eşit olarak paylaştırmışlar. Örneğin yerlilerin arasında Amerikan ordusuyla işbirliği yapan var, Mormonların içinde karısı Abish’i çok seven iyi niyetli Bay Prat var. Amerikan ordusunun içinde Mormon Birliği ile işbirliği yapan subay var. Diğer taraftan Amerikan birliğinin komutanı tamamen görev icabı olarak oraya zorunlu gelmiş, olaylara tarafsız bakan, yerlilerin uğradığı haksızlığı içine sindiremeyen ince ruhlu, edebiyatçı bir kişi. (Burada bir taraf tutulmuş gibi hissettim) Günlük tutuyor, izleyicinin bu günlükleri dikkatle izlemesini öneririm. Tüm gerçekler o günlüklerde anlatılıyor…
Anacak kadınların neredeyse hepsi iyi, şefkatli ve güçlü gösterilmiş. Başta sıradanmış gibi duran sonradan kararlılığını ve gücünü daha iyi gördüğümüz Sara, Prat’ın karısı Abish, İsaak’ın Kızılderili annesi bilge-hatun kişi hatta tecavüze uğrayan küçük yaştaki yerli kız bile çok onurlu, güçlü. Dünya kadınlara acımıyor” repliği ile birbirlerine sarılan kadınların dayanışması göz yaşartıyor…
Oldukça pahalı bir prodüksiyon var karşımızda. Her şey gerçeğine son derece uygun. Öyle ki kızılderili kültürleri konusunda uzman danışman Julie O’Keefe’ye başvurmuşlar. Hatta yönetmen Peter Berg yapılan bir röportajda şöyle demiş: “Julie her şeyin doğru olduğundan, saç stillerinin doğru olduğundan, takıların orijinal olduğundan, kıyafetlerin uygun olduğundan, dillerin doğru olduğundan ve davranışların zamana ve milletlere uygun olduğundan emin olmak için her gün oradaydı”
Yine aynı röportajında Kızılderililer için düşüncesini dile getiriken çok araştırma yaptığını belirtip “Bu süre zarfında yerli halkların başına gelenlerin tarihi kayıtlarını okuduktan sonra, American Primeval’de şiddetin ılımlı olduğunu söyleyebiliriz.” Evet bu doğru, Mormonların üzerine yoğunlaşan film yerli halka yapılan şiddeti çok öne çıkarmamış…
Doğu Batı sentezi olan şahane bir müzikle gerilimi düşmeyen, sertliği ile izlemekte sizi zorlayan ama bir o kadar da büyüleyiciliği bir türlü bırakamayacağınız Fransızların çevirisiyle “Amerika’nın Şafağında” dizisi. Ben dün gece sabaha kadar izledim, bırakamadım.
Vahşi batı, vahşi doğa ve vahşi insanın bir araya gelmesiyle üçü bir arada olan karışımı izlediğiniz zaman kalbiniz sıkışabilir. Çok gerçekçi sahneler naturalist bir bakış açısıyla işlendiği için ortaya hazmı zor görüntüler çıkıyor. Alıştığımız western tarzına benzemiyor, meyhanenin kanatlı kapıları açılıp silah çekilip hasımlar vurulmuyor, toplu katliamlar yapılıyor. Tabii beyaz adam sözüm ona kendisine vadedilmiş topraklara göz koyunca gözü hiçbir şeyi görmüyor. Yanına Tanrısını alıyor, din kaftanını giyiyor ve o toprakların yolunu tutuyor şefkat görüntüsünü kullanarak en vahşi cinayetleri işlemekten çekinmiyor. 6 bölümlük dizi kurgu olsa da gerçek olaylara da dayanıyor. Mountain Meadows katliamına ek olarak, Mormonlar ile Amerikan ordusu arasında tartışılan stratejik bir ticaret merkezi olan Fort Bridger gibi diğer tarihi unsurları da birleştiriyor…
İyi seyirler…
Yönetmen : Peter Beng
Senaryo : Mark L. Smith
Görüntü Yönetmeni : Jacques Jouffret
Kurgu : Hugo Diaz, Jon Otozua, Art Jones
Müzik : Explosions in the Sky
Oyuncular : Taylor Kitsch, Betty Gilpin, Preston Mota, Jai Courtney, Derek Hinkey, Shawnee Pourier, Saura Lightfoot-Leon, Kyle Davis, Dane DeHaan
ABD / Western-Aksiyon-Dram / 6 Bölüm 60 Dk.