Anna Karenina

TİYATRAL BİR GÜZELLEME,  MODERN BİR UYARLAMA

Filmi izlemeyenler için bir fırsat, izleyenler için ise ikinci bir fırsat. Bazı filmlerin ilk izleyişi etkilidir, bazılarının ise ikincisi…

OrtaKoltuk Puanı:

 

Tolstoy’un dev eseri “Anna Karenina” okumaya doyamadığım, uyarlama filmlerini izlediğim her seferinde farklı bir lezzet duyduğum fakat damağımda acı tat bırakan bir eser olmuştur.  Bu ölümsüz roman defalarca sinemaya uyarlandı; hatta çocukluğumda TRT’de dizisi bile yayınlanmıştı. Diziyi o zaman da izlemiştim ama Anna ile bilinçli şekilde tanışmam 1990’lı yıllara rastlar. Eseri büyük bir tutkuyla okuduğumu hatırlıyorum. Onar yıl arayla da okumaya devam ediyorum. Filmlerini de izlemeye…

1998  yılında Sophie Morceau‘nun başrolünü oynadığı Anna Karenina filmine Ankara’da gitmiştim ve çok etkilenmiştim. Anna’yı canlandıran Morceau ve Vronski’yi oynayan Sean Bean karakterlerin hakkını fazlasıyla vermişlerdi.   

2012 yılında bir başka uyarlama olan “Anna Karenina”ya ise İstanbul’da gitmiştim ve farklı uyarlama olmasına rağmen yine çok etkilenmiştim. Ve 2012 yılı Karenina uyarlaması 17 Nisan 2024’te Netflix’te yeniden gösterilmeye başladı. Bu filmi üçüncü kez izledim yine etkilendim ve daha fazla detaya vakıf oldum. 

Filmin yönetmeni İngiliz Joe Wright bir başka ünlü yazar Jane Austen’in ünlü romanı “Aşk ve Gurur” uyarlaması ile Bafta ödülü almıştı. Yönetmenin diğer ünlü filmleri arasında ”Kefaret”, “Cyrano”, “Coco Mademoiselle” ve “Penceredeki Kadın” sayılabilir. Penceredeki Kadın filmine eleştiri yapmıştım. O eleştiride şunları yazmıştım :

  

“Filmin yönetmeni Joe Wright, kitap uyarlamalarında oldukça usta. Başta “Aşk ve Gurur”, “Anna Karenina” benim seyrettiklerim arasında, ayrıca Cyrano de Bergerac’ı anlatan Cyrano filmi de beklenen filmleri arasına girdi. Aralık 2021’de yayınlanacakmış. Bilindiği üzere  bu film de daha önce (Anna Karenina gibi) çekilmişti.  Gözlemlediğim kadarıyla yönetmen ikinciyi denemekten hiç çekinmiyor, riske girdiğini düşünmüyor; çünkü farklı versiyonlarını deniyor, Anna Karenina gibi trajik bir eseri müzikal tiyatral komediyle canlandırmıştı hatırladığım kadarıyla güzel de olmuştu. “

Görüldüğü gibi “Anna Karenina” hakkında da bir cümle etmişim. Filmi dün izleyerek yeniden hatırlama olanağı buldum, ilk kez seyrediyormuş gibi heyecana kapıldım. Joe Wright’in bir başka vazgeçilmezi de güzel oyuncu Keira Knightley yine bu filminde başrol oyuncusu.

AŞKIN PEŞİNDEN GİDEN KADINI SOSYETE TREN GİBİ EZİP GEÇİYOR

Film  tiyatro sahnesi ile açılıyor. Bu perdede 1874 yılı İmparatorluk Rusya’sı vardır.  Aslında dünya bir tiyatro sahnesidir ve dekorların içine sıkışıp kalan ruhlar dekor dışına çıktığı zaman hayat buluyor; ne yazık ki dışarıda oksijeni bitiren bir başka tehlike daha vardır. Sosyete ve kuralları…

Anna 18 yaşında aristokrat sınıfından bir bakanla evlidir. Eşi Alexei (Jude Law) ile mutlu, evli çocuklu bir hayata gayet uyum sağlarken karşısında kont teğmen Vronski çıkar. (Aaron Taylor-Johnson) birbirlerine aşık olurlar. Anna öylesine tutkuyla bu ilişkiye bağlanır ki gözü hiçbir şeyi görmez. Kendisini ayıplayan toplumun karşısına çıkma cesaretini bile gösterir fakat ruhunu çevreleyen çember giderek daralmaktadır…

Sanatsal şölene dönüşen filmde bu aşk çerçevesinde sosyal sınıflar da ön plana çıkarak  dekorda yerlerini alırlar. Ezenler, ezilenler arada olan ise  bürokrasi ve askeri kurumlardır.  Bu dekorun içinde Anna kimi zaman bir dolabın rafında kimi zaman bir çerçevenin içindedir. Aslında bu çerçeve toplumun ona çizdiği çerçevedir ve dışına çıktığı zaman başına geleceklerin habercisidir. Aynı çerçeve erkek için geçerli değildir, yahut çerçevenin dışına çıktığında bile erkek etkilenmez, kadın ise büyük bir bedel öder, o bedel bazen hayatına mal olur.

Filmde  her sosyal sınıfı temsil eden bir karakter vardır. Aristokrasiyi Alexi, bürokrasiyi Anna’nın kardeşi Stiva, askeriyeyi  Vronski, işçi sınıfını ise demiryollarında çalışan bir işçi (nitekim o da iş kazası dolayısıyla trenin altında kalarak can verir) bir de tavan arasında yaşayan devrimci bir tip vardır. Hastalığına rağmen hiçbir şeyden taviz vermez…

GÜNAHIN BEDELİ

Vronski Anna’ya “Sana huzur verememder. Yaşadıkları aşkla huzuru çoktan yitirmişlerdir. Bir yanda yasak aşkla cehenneme dönen ruhlar diğer yanda basit bir köylü gibi toprağa bağlı yaşayan ve onlar gibi çalışan, üreten feodal sınıfın temsilcisi Konstantin’in Kity’e duyduğu derin sevgi ile cennete dönen bir hayat seyirciye sorgulama fırsatı veriyor. Hangisi tercih edilmeli? Gerçekte tercih kimsenin elinde değildir. Ruhlarında ateş olanlar cehenneme koşarak giderler, çerçevenin içinde kalanlar ise cenneti tercih ederler… Günah kabul edilen şeylerin bedelini ise hep kadınlar öder…

Filmin başındaki baloda Vronski beyaz askeri kıyafeti ile gelir, Anna ise siyahlar içindedir. Sanatsal açıdan bakıldığında bu kıyafetler çok şey anlatır. O dönemki balolarda siyah tuvalet rastlanılan bir renk değildir. Bu yasın  sembolüdür ve sanat yönetmeni bu zıtlığı daha filmin başında biz izleyiciye göstererek kadının sıkışmışlık halinin rengini belli eder.

Sanatsal şölene dönüşen filmin ödül almaması beklenemezdi. film Eleştirmenleri En iyi Sanat Yönetmeni ödülü olmak üzere En İyi Kostüm ödüllerini de 2013 yılında toplamıştır.  Filmi izlemeyenler için bir fırsat, izleyenler için ise ikinci bir fırsat. Bazı filmlerin ilk izleyişi etkilidir, bazılarının ise ikincisi…

İyi seyirler…

Yönetmen : Joe Wright

Senaryo : Tom Stoppard

Görüntü Yönetmeni : Seamus McGarvey

Müzik : Dario Marianelli

Oyuncular : Keira Knightley, Jude Law, Aaron Taylor-Johnson, Kelly Macdonald, Matthew Macfadyen, Domhnall Gleeson, Ruth Wilson, Alicia Vikander, Bill Skarsgård, Emily Watson, Olivia Williams, Eric MacLennan

ABD / Dram / 130 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz