Başka Bir Hayatta / Past Lives
Gösterişsiz, sade ve inceliklerle dolu hikaye
Asla abartıya kaçmayan hikayesi, gerçeklik algısının yüksekliği, diyalog derinliğiyle kendisini iyi şekilde ifade eden yapım, gösterişsiz, sade ve inceliklerle dolu hikayesi sayesinde unutulmaz bir film olmayı başarırken can acıtan finaliyle de yılın kusursuz işlerinden biri olarak sinema hazineleri arasına ekleniyor.
Yaşanan bir günlük aşk bazen bir ömre bedeldir
2023 yapımı Güney Kore ve Kanada kökenli yönetmen Celine Song‘un ilk filmi olma özelliğini taşıyan Past Lives, yıla damgasını vuran filmlerden biri oldu diyebiliriz. Sundance Film Festivali’nde prömiyer yapan filmin başrollerinde Greta Lee, Teo Yoo ve John Magaro yer alıyor.
Film Güney Kore ve Amerika’da geçiyor. Ailesi Kanada’ya göçen Koreli bir kız olan ve adı sonradan Nora (Greta Lee) olarak değiştirilen bir oyun yazarıyla, onun çocukluk aşkı Hae Sung’un (Teo Yoo) yaşanamayan bir aşkın kıyılarında savrulmalarına tanık oluyoruz. İlk olarak 12 yaşında gördüğümüz Nora ve Hae Sung’un 12 yıl sonra 24 yaşındayken tekrar iletişim kurmalarını izliyoruz. Son olarak 12 yıl sonra, 36 yaşlarında, aradan geçen 24 yıl sonra Hae Sung’un Amerika’ya gelmesiyle yan yana gelişlerine eşlik ediyoruz.
Bu film, iki kişilik bir özlemi anlatmasına rağmen aslında seyirciyi bir aşk üçgenine de dahil ediyor. Hae Sung ve Nora’nın geçmişten bugüne uzanan aşkları, Nora’nın evli olduğu Arthur’un (John Magaro) varlığının eklenmesiyle enteresan bir hal alıyor. 24 yıllık uzun bir hafızaya sahip bu gerçekleşememiş ilişkinin bu kadar uzun ömürlü olmasının nedeniyse koparılamayan bağlar elbette. İki insan arasındaki bağın gücü, beraber geçirilen anlardan çok daha etkili olabilir. Bazen beraber geçirilen 3 gün 3 yıldan daha derin hisler bırakırken, bazen de Before serisindeki gibi tek bir gün asırlık aşka gebe kalır.
Duygusala giden yollar kendine hep kapalı
Filmde; Nora ve Hae Song’un 24 yaşında tekrar iletişime geçmeleri bir ilişkiyi başlatabilecekken, Nora’nın iletişimi kesmek istemesiyle ilişkileri 12 yıllık bir iletişimsizliğe dönüşüyor. Nora’nın hırslı biri olduğunu filmin pek çok sahnesinde okuma şansı buluyoruz. Nobel Ödülü kazanmak istiyor, Nobel kazanamazsa Pulitzer, o da olmuyorsa Tony Ödülünü istiyor. Nora’nın hırslı kişiliğini anlatmak için keyifli diyaloglar yazılmış olmasına rağmen, Nora’nın hırsı aslında hayatının aşkı karşısında bir engele dönüşüyor. Karşısına çıkan fırsatları kariyer ve hayat kurma açısından iyi değerlendirmesine rağmen, duygusala giden yolları kendine hep kapatmış. Nora’nın final sahnesinde bunu anladığına şahit oluyoruz.
Past Lives‘i izlediğinizde, aklınızda geçen yılın ses getiren filmi After Sun belirebilir. Anlattıkları farklı olmasına rağmen, gerçekçilik tarifiyle birbirlerini anımsatan filmler olduğu söylenebilir. Asla abartıya kaçmayan hikayesi, gerçeklik algısının yüksekliği, diyalog derinliğiyle kendisini iyi şekilde ifade eden bir film ve bir ilk film için de epey iyi olduğunu belirtmek gerekiyor. Gösterişsiz, sade ve inceliklerle dolu hikayesi sayesinde unutulmaz bir film olmayı başarıyor. La La Land gibi filmlerin yazgısını paylaşan can acıtan finaliyle de yılın kusursuz işlerinden biri olarak sinema hazineleri arasına ekleniyor.
Zarif bir aşk hikayesi
Filmin başlangıç sekansındaki tüm o sıradanlığın içinden çıkartılan detaylara tanık olmak, yaşam döngüsünün rutinliğinde kaybolmak ve sinemanın sahici tarafıyla seyirciyi büyülemek nadir rastlanabilecek türden bir seyir zevki. Past Lives tüm ana hatlarıyla buna hizmet ediyor. Aşk kavramının basitliğinden güç alırken, göçmen mevzusuna değinmeden de geçmiyor. Filmin izleyicide bıraktığı gerçeklik hissi, yönetmenin bu hikayeye benzerlik taşıyan bir hayattan geldiği düşüncesini sorgulamamızı kolaylaştırıyor.
Past Lives, izleyicisine In-Yun kavramını da öğretiyor. Belki de filmden seyirciye kalan en güçlü bilgilerden biri bu sayılabilir. In-Yun kavramını Arthur’a anlatan Nora’dan dinliyoruz. Filmin kalp kıran zarif bir aşk hikayesi olmasının bu sahnede dinlediklerimizle fazlasıyla ilgisi olduğunu söyleyebiliriz.
İnsancıl inançlarımız
”Kore’de bir inanış var. In-Yun. Yazgı anlamına geliyor ya da kader diyebilirsin; ama özellikle insanlar arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sanırım Budizm ve reenkarnasyondan geliyor. Sokakta birbirinin yanından geçen iki yabancının kıyafetlerinin birbirine sürtünmesi In-Yun’dır; çünkü bu, geçmiş yaşamlarında mutlaka bir ilişkileri olduğu anlamına gelir. Eğer iki insan evlenirse, bunun In-Yun’ın 8000 katmanı sayesinde olduğu söylenir. 8000’i aşkın yaşamın…”
Aşkın demlendikçe daha güçlü kalmak gibi bir özelliği vardır. Aşkı besleyen en etkin hislerden biriyse umuttur. Umut aşkı diri tutar. ”Bir gün…” düşüncesi insanı yarına götüren önceliklerden biridir. Çoğu zaman da kadere inanmayı seçeriz; çünkü seni karşıma çıkaran kaderin de vardı bir bildiği değil mi? In-Yun inancını doğuran da tam olarak bu insancıl inançlarımız zaten. Ruh eşi kavramını doğuran da biri için tek olabilme isteğinden geliyor. Özetle tüm kapılar aynı arzuya ve umuda açılıyor. Böyle düşünerek kişinin bir ömür kendini avutması mı doğru, yoksa bütün bu kadercilik fikrinden arınıp önüne bakıp, olasılıkları tek bir kişi için değil de herkes için mi değerlendirmesi doğru?
2023 yılında izlenebilecek en güzel ve etkileyici filmlerden biri Past Lives. Iskalamayın.
Yönetmen / Senaryo : Celine Song
Görüntü Yönetmeni : Shabier Kirchner
Kurgu : Keith Fraase
Müzik : Christopher Bear, Daniel rossen
Oyuncular : Greta Lee, Teo Yoo, John Magaro, Ji-Hye Yun