Baumbacher Sendromu / Baumbacher Syndrom

Name: Baumbacher Sendromu / Baumbacher Syndrom
Rating: 3.5

Yazar:

Erdoğan Mitrani

24 Haziran 2020

612

İKSV ONLİNE FİLM FESTİVALİ II

1992 Hamburg doğumlu Gregory Kirchhoff, uzun yıllar ülkesinin dışında yaşamış, İngiltere ve İspanya’da eğitim almış. Almanya’ya döndüğünde 23 yaşındayken yazıp yönettiği ilk uzun metrajı “Dusky Paradise” ile uluslararası festivallere katılır, ödüller alır. Bir trajikomedi olan ikinci uzun metrajı “Ostfriesisch für Anfänger” Almanya’da ülke çapında vizyona girer. Yazıp yönettiği, 53. Hof Uluslararası Film Festivali’ni açan, 2020 Snowdance Bağımsız Filmler Festivalinde En iyi Kurmaca Film Jüri ödülünü kazanan “Baumbacher Syndromu” Üçüncü uzun metrajı.

18 yıldır prestijli bir kariyeri sürdüren, Alman televizyon tarihinin en genç talk-show sunucusu Max Baumbacher (Tobias Moretti), artık 52 yaşına gelmiş, cazibesini yitirmeye yüz tutmuştur. Bir sabah, Walt Disney’in “Güzel ve Çirkin” filmindeki canavarın sesini andıran, davudi, derin, tuhaf, neredeyse büyülü bir ses tonuna sahip olarak uyanır. Göründüğü doktorlar bu alışılmadık sendroma hiçbir açıklama bulamazken, bu eşi benzeri görülmemiş mucizevi değişiminin haberi önce ulusal, sonra da küresel medyaya ulaşır ve olay tüm dünya medyasının ilgi odağı hâline gelir. Menajeri ve en yakın arkadaşı Bruno, durumu kontrol altında tutmak için elinden gelen çabayı gösterse de, Max medyanın artık amansız bir baskıya dönen ilgisinden iyice bunalarak Bruno’nun İspanya’daki tatil evinde inzivaya çekilir. Kendini dış dünyadan soyutlayan, başına gelen olayın ortaya çıktığı gibi yine kendiliğinden yok olacağını umut eden, ancak her sabah canavarın onun ağzından konuşmaya devam ettiğini fark ettiğinde hayal kırıklığına uğrayan Max, gizemli ve delişmen gezgin Fida (Elit İşcan) ile tanıştığında, kızın basit yaşam tarzı ve ferahlatıcı enerjisi, gururu kırılmış egosuna ilaç gibi gelir. Bruno arkadaşını bu yeni gelen şöhreti kullanmaya ve hayat hikayesini filme almak isteyen bir yönetmenle iletişime geçmeye ikna etmeye çalışırken, Max, kapısında eski bir ilişkisinden olan ve annesiyle büyüyen 19 yaşındaki depresif oğlu Damian’ı (Tobias’ın gerçek yaşamada da oğlu olan Lenz Moretti) bulur.

Fida, Max ve Damian birlikte zaman geçirirken, her biri kendi yöntemleriyle kendi yolunu bulmaya çalışır. Kişisel bir muhasebeye girişen Max, aslında yaşamında ve kendinde sesinden çok daha fazlasının değişmiş olduğunu anlamaya başlar…

Gregory Kirchhof, “Baumbacher Syndromu”nda üç ana karakterinin de derinlikli ve dokunaklı birer portresini çizerken ince bir mizah duygusuyla, dünyamızda birbirinden önemli sayısız olay yaşanırken, yozlaşmış medyaların güdümüyle sıradan insanların en saçma sapan meseleleri bile büyütüp gündeme getirmesiyle inceden inceye alay eder. Hiç haber izlemeyen Fida, Baumbacher’e nasıl bir ünlü olduğunu sorduğunda Max’ın “Kim Kardashian gibi” demesi, kendi trajikomik durumunun ne kadar boş ve önemsiz olduğunu fark ettiğini hınzırca açığa çıkarır.

Artık karşımıza eski bir dost gibi çıkan “Çingene Kraliçe”nin ödüllü oyuncusu, Tobias Moretti, çok az konuşsa da mutsuz gülümsemesi ve hüzünlü bakışlarıyla Baumbacher’in bocalamalarını ustalıkla yansıtırken, kişisel bilinçlenmesini izleyiciye adım adım aktarır. Gerçek yaşamdaki oğlu Lenz Moretti ile, her ikisini de iletişimsizliğini ve yetersizliğini başarıyla veren müthiş bir ikili oluşturuyorlar. Ama, filme asıl tadını ve heyecanını veren, Elit İşcan’ın dokunaklı, müthiş etkileyici ve inandırıcı Fida’sı. Olağanüstü bir oyuncu olduğunu henüz çocuk yaştayken “5 Vakit” ve “Hayat Var”dan beri kanıtlamış olan Elit, geleceğin uluslararası yıldızlarından biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Sonuçta, hem eleştirel mizahı hem insanı duyguları incelikle aktarmasıyla, keyifli bir film. Bir başyapıt olmasa da zevkle izleniyor. 23 Hazirandan itibaren beş gün süreyle yayında.