Bir Gece Ansızın / Septimo / Svanti nella notte
Gidebilirim…
Gerilimi sürekli diri tutan filmde hiç beklenilmeyen, bütün tahminleri ekarte eden ve tam bir ters köşe yapan “son” ile bitmesi filmin en cazip yanı. Söz konusu çocukların velayeti olunca ne çılgınlıklar yapılabileceğini işte tam burada görebiliyoruz…
Bir aile meselesi, hani o tatlı başlayan kabusla biten rüya. Üstelik öyle bir aşk ki ülkesini ve kariyerini terk edecek kadar…
Amerikalı psikiyatr Elena (Annabelle Wallis) kariyerini ve parlak geleceğini bırakıp yakışıklı İtalyan Pietro (Riccardo Scamarcio) ile İtalya’nın Bari kentine yerleşirler. Bari Akdeniz kenarında, çizmenin ucuna doğru uzanan güzel bir şehirdir. Biri oğlan biri kız, Bianca ve Giovanni adında iki güzel çocukları olur. Kurulan hayaller gerçek olmuş, resim tamamlanmış mutlu aile tablosu duvara asılmıştır. Merak etmeyin filmde zaten bu tablo yok, tablonun duvardan indirilişi var. Biraz tat katmak için böyle bir giriş yapma gereği duydum…
Ama film mutlu anlarının olduğu bir sahne ile açılıyor. Aile birlikte denizde yüzerlerken çocuklar bir anda ortadan kaybolurlar. Anne baba telaşla yürekleri ağzında onları aramaya başlar. Bianca ve Giovanni tekneye saklanarak onlara oyun oynamıştır aslında…
Filmin ana kurgusu tam da kaybolma üzerine kurulmuştur… Orjinal adı Svanti nella notte zaten “Gecenin İçinde Kayboldu” anlamına geliyor… Fransa “Évanouis dans la nuit” olarak çevirmiş, “Gecenin karanlığında” ya da “Gecede Kaybolanlar”… Türkiye’de “Bir Gece Ansızın” adında Netflix’te gösterime girdi. Bence yerinde bir çeviri olmuş.
İKİ FARKLI KÜLTÜRDE İNSAN BİRLİKTE MUTLU OLABİLİR Mİ?
Kişilikleri birbirine uyuyorsa ve geçmişlerinde arıza yoksa neden mutlu olmasınlar, olabilirler bence. Asıl mesele millet değil insanlık halleri… Film de zaten bunu sorgulamıyor. Geçmişteki arızalar iş ayrılma noktasına geldiğinde nasıl vuku buluyor? Asıl soru bu!
Pietro sorunlu bir geçmişten geliyor, karanlık çevreden arkadaşları var, kumar oynadığını da karşı tarafın avukatından öğreniyoruz. Ancak çocuklarına iyi bir baba ve elinden geldiğince pis işlere bulaşmamak için ciddi bir uğraş veriyor…
Anne Elena’ya gelince psikoterapist, travma sonrası oluşan stres bozukluğu konusunda uzmanlık eğitimi almış Amerika’da. İtalya’ya gelince dil bilmediği için hastalarla sağlıklı bir iletişim kuramıyor ve sadece anne olmaya odaklanıyor. Amerika’da bulunan ailesini ve arkadaşlarını özlüyor. Onun da bir arızası var, psikiyatr olmasına rağmen ilaç bağımlısı!…
Bütün arızalara rağmen yaklaşık on yıl beraber kalabilmeyi başarmışlar. Hatta sahil kenarında bir çiftlik evini restore edip pansiyon kurma hayallerini de hayata geçirmeye başlamışlar. Pietro’nun teknesi de olduğu için turizm sektörüne girmeye uğraşıyorlar. Bu aşamada borçlanma falan derken iş belli ki ayrılma noktasına gelmiş (Ayrılık sebebini filmde tam olarak anlayamıyoruz)
Evlerini ayıran çift çocukları düzenli olarak birbirine emanet etmekte tereddüt etmezler; ne ki boşanma sürecinde çocukların velayeti kimde kalacaktır? Her ne kadar belli etmeseler de her ikisinin kafasının ardındaki asıl soru bu!
Gelelim filmin aksiyon bölümüne. Elena işlerini düzenlemek için birkaç günlüğüne New York’a gideceği için çocukları kendi yaşadığı çiftlik evine götürür ve o gece çocuklar bir anda ortadan yok olurlar… Çocuklar kaçırılmıştır ve karşılığında 150 bin Euro fidye istenmektedir. Pietro borcundan dolayı çiftlik evine göz koyan adamlardan şüphelenir ve hiç sevmediği uyuşturucu kaçakçısı arkadaşı Nicola’dan (Massimiliano Gallo) yardım ister. Nicola ise para karşılığında ona teknesi ile uyuşturucu taşıma işini verir… Durum giderek karmaşıklaşır…
Gerilimi sürekli diri tutan filmde hiç beklenilmeyen, bütün tahminleri ekarte eden ve tam bir ters köşe yapan “son” ile bitmesi filmin en cazip yanı. Söz konusu çocukların velayeti olunca ne çılgınlıklar yapılabileceğini işte tam burada görebiliyoruz…
Oyunculardan Riccardo Scamarcio’yu “Son Paradiso”, “The Binding” ve “The Players” filmlerindeki rolleriyle tanıyoruz. Bu filmde de başarılı; özellikle halüsinasyon sahnelerinde performansı gayet iyi.
Annabelle Wallis’ise “Mumya” ve “Sessiz Gece” gibi filmlerinden tanıyoruz. Rolü gereği donuk ve soğuk ifadesi filmin ipuçlarını veriyor… Bazı eksik bırakılan noktalara rağmen izlenir…
İyi seyirler…
Yönetmen : Renato De Maria
Senaryo : Patxi Amerika, Alejo Flah, Luca Infascelli, Francesca Marciano
Müzik : Jeff Russo
Oyuncular : Riccardo Scamarcio, Annabelle Wallis, Massimiliano Gallo, Gaia Coletti, Lorenzo Ferrante
İtalya / Gerilim / 92 Dk.