Boş Ver / Släpp taget
BOŞ VERİLMEYECEK BİR AİLE HİKAYESİ
Evin bütün sorumluluğunu üstlenmiş; biri ergen kız, diğeri ilkokul çağında afacan erkek çocuğuyla baş etmeye çalışan sıkışmış bir kadının yürek parçalayan hikayesini izlerken sorumsuz bir babanın da savunma mekanizmasını her şeyi kontrol etmeye çalışan karısının üstüne kurması filmin sonuna kadar sizi çileden çıkarabilir. Filmin sonundaki değişim ve dönüşüm ise sonucu değiştirmeyecek siz yine kızgınlığınızla başbaşa kalacaksınız. Yani her şeye boş veren baba ve asla boş veremeyen annenin hikayesi sizi kendi gerçekliğinize de götürecektir…
Orjinal adı Slapp Taget olan ve yönetmeliğini Josephine Bornebusch’un üstlendiği İsveç yapımı filmin başrollerinde Josephine Bornebusch (Stella) ve Pal Sverre Hagen (Gustav) Sigrid Johnson (Anna) Oile Tikkakoski oynuyor…
İLETİŞİM HER ŞEYDİR
Anlatıcı bu sözle hikayesine başlıyor “İletişim her şeydir”
Gustav yani stella’nın kocası bu sözü seyirciye aktarırken aslında karşısında bulunan karı kocaya söylüyor. Muhtemelen terapist olan Gustav aile terapisi almaya gelmiş iki insana bunları söylerken sözlerini yaşantısına ne kadar uyarlayabilmiş ona bakacağız..
Bir an “Acaba filmin sonuna ithafen mi bu sözleri söylüyor sanrısına kapıldım, fakat kıyafetine ve aynı çalışma yerinde sevgilisine bakışından anladım ki cevabım hayır, bu terapiyi yaptıktan sonra evine gidiyor ve tam da söyledikleriyle tezat bir davranış içerisine giriyor. Gerçi ailenin diğer bireyleri tartışırken “Merhaba” diyerek eve giriyor fakat o çatışmanın ateşinden merhabası oldukça sönük kalıyor ve duyulmuyor bile. İlk dersi alıyoruz ve cebimize koyuyoruz “İletişimsizlik sorunların temel kaynağı”
Gelelim Stella’nın cephesine, İş çıkışı arabasıyla okuldan yaramaz oğlunu almaya gidiyor. Yağmurlu ve kasvetli bir havada direksiyonun başında öylece durgun ve üzgün bir şekilde bir an kendini dinliyor. Okulun güvenlik görevlisi onu uyarıyor o an kendine geliyor ve muhtemel bir kurumdan aldığı yeni evrakları çantasına koyuyor. Kötü bir haber aldığını anlıyorsunuz. Okula girdiğinde duvarı tekmeleyen oğlunu ılımlı sözlerle teskin ediyor ve evlerine dönüyorlar. Evde ise duvara tırmanmayan ama duvarı parçalamaya hazır yetişkin bir kız var. Anna tam ergenlik tavırları içinde; annesini sürekli suçlayan, onu hor gören asi bir kız rolünde. Direk dansı (Stripiz denilmesine kızıyor) ile kendini ifade edebiliyor, dansın dışındaki her şeye öfkeli…
Ortamı gözlerinizin önüne getirin lütfen; duvarı tekmeleyen bir çocuğu alıp eve getiren anne bu kez kalbini acımasızca tekmeleyen bir ergen ile karşılaşıyor. Yemek masası kurulacak, baba eve gelmemiş “Acıktım, acıktım” diye bağıran oğlan, “Canım ne isterse yaparım” diyen bir kız ile uğraşırken baba çıkıp geliyor. Masaya oturuyorlar, baba tartışmalardan bunalıyor ama hiç müdahale etmeden tepkisiz kalıyor. Çocuklar sandalyelerini devirip masayı terk ediyorlar Ve bilin bakalım Gustav tam bu esnada karısına ne diyor?
Boşanalım
Şimdi Stella ile empati kurun lütfen. Aldığı haberden (haberin ne olduğunu bilmiyoruz tabii) kedere boğulmuş, hiperaktif oğlunun davranışlarından aşırı derecede yorulmuş ve kızının edepsizliğinden bunalmış üstüne üstlük kocanın “Boşanalım” sözünü duyuyorsunuz. Tuz ve biber boca olmuş Stella’nın üstüne dökülüyor… Stella boşanmayacağını tek şartla bunu sonradan düşünebileceğiini söylüyor. Şartı ise tüm aile birlikte tatile çıkmak…
Stella her şeyi kontrol altında tutmaya çalışıyor, düzensizliğe tahammülü yok, otorite kurmak gibi kusurları olabilir ama bunun karşılığı tüm aile bireylerinin ona acımasızca davranması olmamalı…
İNSAN SONRADAN DEĞİŞİR Mİ?
Gustav’ın karakteri belli. Türkçedeki karşılığı “Gamsızlık” Sorumluluktan kaçıyor, çocukların terbiyesi ile hiç ilgilenmiyor. Her şeyi Stella’nın üzerine yıkmış, kadın müthiş bir çaresizlik içinde yine de pes etmeden doğru bildiği yoldan gitmeye sabırla devam ediyor…
Tatile çıktıktan sonra neler yaşandığını siz okuyuculara bırakıyorum. Fakat Gustav’ın dönüşümünün bana çok inandırıcı gelmediğini söylemeliyim. Filmin başında söyledikleri hepimize ders mahiyetinde olduğu gibi kendisi de bu dersi almış görünüyor fakat bu kez de şu soruyu izleyici kendine soruyor “İnsan değişir mi?” …
Stella ise kocasını da hizaya sokuyor fakat çok ağır bir bedel ödüyor… Oyuncuların hepsi iyi ama ergen kızı canlandıran Sigrid Johnson tam bir cadaloz olmuş. Rolünün fazlasıyla hakkını vermiş. İzleyin, size hiç yabancı gelmeyecek…
İyi seyirler…
Yönetmen / Senaryo : Josephine Bornebusch
Görüntü Yönetmeni : Ragna Jorming
Kurgu : Sarah Patient Nicastro
Müzik : Uno Helmersson
Oyuncular : Josephine Bornebusch, Pal Sverre Hagen, Sigrid Johnson, Oile Tikkakoski, Sigrid Johnson
Hollanda / Dram / 110 Dk.