Çaykovski’nin Karısı / Zhena Chaikovskogo

Cannes’da bir Rus Filmi

“Tchaikovsky’nin Karısı” ilgiyle izlenmeyi hak eden düzeyli bir çalışma. Dingin akışına, iki buçuk saate yakın süresine karşın müthiş akıcı olduğunu, anlatının bir an bile sarkmadığını da anımsatayım.

Bu bir insanın yıkımıyla bağlantılı dramatik bir öyküdür. Saplantılı aşkı bu kadının mahvına sebep olmaktadır ve öykü güncel olaylara dayanmış olarak algılanabilir.

Kirill Serebrennikov

OrtaKoltuk Puanı:

 

Cannes Film Festivali 1 Mart tarihli açıklamasında, yönetimle savaşan sanatçıların ve sinema profesyonellerinin cesaretini selamlamış, festivale gelmek isteyecek Rus resmi temsilcilerin onaylanmayacağını, Rus yönetimiyle ilgili hiç kimsenin kabul görmeyeceğini belirtmiştir. Buna karşın, Rus Sinemasının neredeyse hiç temsil edilmediği festivalde, son yıllarda Rus yönetimiyle ciddi sorunlar yaşayan, Ukrayna savaşına karşı olduğunu hep belirtmiş olan muhalif yazar-yönetmen Kirill Serebrennikov’un son filmi “Tchaikovsky’nin Karısı”nın ana yarışmaya alınması ve Serebrennikov’un festivale davet edilmesi sürpriz olmamıştır.

1959 doğumlu aykırı ve özgün “auteur” Kirill Serebrennikov, 1990’ların başında, tiyatroda yazar ve yönetmenliğe başlar, çok sayıda oyun sahneler, 2 dizi ve 5 çektiği televizyonda da çalışır. 1998’de sinemaya geçerek hâlen sürdürdüğü tiyatro ve televizyon kariyerinin paralelinde 1998-2012 arası 6 uzun metraj film çeker. 2012’de Kültür Bakanlığınca Moskova Drama Tiyatrosu’na sanat yönetmeni olarak atanan Serebrennikov, bu köklü kurumu daha liberal, LGBTIQ+’ı reddetmeyen, iktidar eleştirisine açık bir tiyatroya çevirir.

Dört yıl aradan sonra sinemaya dönerek, köktendinci bir lise öğrencisinin çevresine müdahaleye varan davranışlarına odaklanan yedinci filmi “(M)uchenik / Öğrenci” (2016) ilk kez Cannes Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilir ve 18 uluslararası ödül kazanır. Gerek tiyatrodaki ilerici tutumu, gerekse “Öğrenci” filminde günümüz tutucu Rus toplumuna karamsar bakışıyla otoritenin dikkatini çekmeye başlar. Sekizinci filmi “Leto / Yaz”ın çekimi sırasında St. Petersburg’ta tutuklanarak Moskova’ya götürülür ve Moskova Drama Tiyatrosu’na verilmiş olan maddi bakanlık desteğini kendi çıkarı için kullandığı iddiasıyla mahkemeye çıkarılır.

Cannes ana bölümünde yarışan, muhteşem siyah beyaz görüntülerle 1980’lerde Sovyetler Birliği’nde rock kültürünün doğuşunu yansıtan 15 uluslararası ödüllü “Yaz”ın (2008) yazar yönetmeni festivale davet edilir, ancak ev hapsinde olduğundan ya da demir kafes içinde sorgulandığından gelemez.

Muhalif tutumunu cezalandırmak için kurulan bu tezgâhın sonucunda 18 ay ev hapsi ve para cezasına çarptırılan Serebrennikov bu süreçte Zoom aracılığıyla iki oyun, dört opera yönetir, film senaryoları yazar. Bu senaryolardan biri olan “Petrovy v grippe / Petrov Grip Oldu”yu, evinin yakınında kurulan sette, ev hapsinin gece gezmelerinde uğrayarak çeker. Müthiş karanlık bir mizah duygusuyla Rus toplumunun Sovyet dönemi sonrası yaşadığı dönüşümü karamsarlıkla yansıtan film Cannes’a katılıp yönetmeni yine davet edildiğinde, bu kez yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gidemez.

Ev hapsi bitip de yurtdışı yasağı kalkan yönetmen, Amsterdam’da bir oyun sahnelemeye hazırlanırken yeni bitirdiği “Tchaikovsky’nin Karısı” Cannes Film Festivali’ne kabul edilir. Bu kez Cannes’ın davetine uyabilen Serebrennikov, filmin prömiyerine geldiğinde uzun uzun alkışlanır.

Tchaikovsky’nin 1893’te St. Petersburg’da ölümüyle başlayan “Tchaikovsky’nin Karısı”nda Serebrennikov‘un imzası hâline gelmiş gerçeküstü bir geçişle cesedin kalkıp son bir kez karısına kötü davrandığı, onu cenaze töreninden kovduğu sekansa geçer.

Film bu girişin ardından zamanda geriye giderek 1872’ye, ikilinin yeni tanıştıkları günlere döner. Düşkün bir soylu ailenin kızı olan müzik öğrencisi Antonina Miliukova (filmi neredeyse tek başına götüren müthiş Alyona Mikhailova), görür görmez âşık olduğu, saplantıyı aşan bir tutkuyla peşini bırakmadığı Tchaikovsky’ye (Odin Lund Biron) onunla evlenmek istediğini söyler. Henüz ünlü olmamasına karşın epey kendini beğenmiş besteci bu tekliften epey rahatsız olur, genç kıza ondan çok yaşlı olduğunu belirtir, parasal sorunları olduğunu anlatır. Besteciye neredeyse dini bir tapınmayla bağlı olan Antonina, itiraz kabul etmez, hatta reddedilirse kendini öldüreceğini söyler.

Eşcinsel Tchaikovsky, evliliğin hem sık sık şehrin gey ortamına katılmasıyla ilgili söylentileri susturacağını, hem de Antonina’nın çeyiz olarak getireceği, ailesine ait ormanın satış parasının, maddi problemlerini çözeceğini hesaplayarak evlenmeyi kabul eder. Cinsel kimliğini açıkça belirtmez ama Antonina’ya onu sadece “bir ağabey gibi” seveceğini söyleyerek ima eder(miş gibi yapar).

Tchaikovsky’nin destekçisi ve koruyucusu olduğuna inanam Antonina, etrafındaki şamatacı erkek arkadaşlarıyla anlamadığı konulara kahkahalarla gülerek içmesine, daha aklı başında görünen yaşlıca dostlarının, evlilik sanatçının yaratıcılığını etkileyeceğinden bu sevdadan vaz geçmesini söylemelerine karşın, onunla evlenir. Düğün yemeği cenaze yemeği gibidir; onunla sevişemeyen kocasının karısının boğazını neredeyse boğacak kadar sıktığı, evlilik görevinin gerçekleş(eme)mesi, tam anlamıyla karabasandır.

Ormanın satışı da zora girince Tchaikovsky, zaten varlığıyla içini sıkan, sevmek bir yana nefret ettiği karısını evlendikten kısa bir süre sonra terk eder.

Bundan sonra, onu hiç istememiş olan, ondan tiksinen, bir adama ruhen zincirlenmiş olan Antonina’nın filmin büyük kısmı boyunca tek başına sürdürdüğü inanılmaz mücadele başlar. “Tchaikovsky’nin karısı” olmak onun kutsal ve değişmez kaderidir; kadın Tchaikovsky’nin eşcinselliğini ve bunun gibi evliliğini yıkabilecek hiçbir olguyu kavrayamaz, belki de hiç kabullenemez. Boşanma talebi evrakları kendisine getirildiğinde, formalite gerekçe olarak, ya kocasının ya da kendisinin sadakatsizlik gösterdiği ifadesini kesinlikle kabul etmez ve boşanmayı reddeder. Avukatıyla keyifsiz ve mutsuz bir ilişkiye girer, giderek kendini alçaltmada sınırları zorlayarak gerçeklikten azar azar uzaklaşmaya başlar.

Gerçek yaşamda, Tchaikovsky’nin eşcinsel çevresinden ya da yakınlarından oluşan kötücül bir erkek gurubu, Antonina’nın nemfomanyak olduğu söylentisini yaymıştı. Serebrennikov, bu söylentiyi, gerçeküstücü bir sekansta Antnina’nın bir düzine çıplak erkekle yaşadığı yarı hayali yarı gerçek cinsel fanteziyi, neredeyse koreografik bir anlatımla aktarır.

Kirill Serebrennikov, nerdeyse tamamını kadının karanlık ruh hâlini yansıtan koyu gri-mavi pastel tonlarda çektiği filmde Antonina’yı tüm kusurları, bencilliği, fanatizmi, narsisizmi ve de inanılmaz naifliğiyle ele alırken bu mutsuz karaktere büyük sevecenlikle yaklaşır.

Filmin neredeyse her karesinde görünen Alyona Mikhailova, kendini neredeyse bütün dünyadan soyutlayarak sadece tutkusunun peşinden koşan, Antonina’ya olağanüstü bir yorum getirir.

“Tchaikovsky’nin Karısı” ilgiyle izlenmeyi hak eden düzeyli bir çalışma. Dingin akışına, iki buçuk saate yakın süresine karşın müthiş akıcı olduğunu, anlatının bir an bile sarkmadığını da anımsatayım.

Yönetmen / Senaryo : Kirill Serebrennikov

Görüntü Yönetmeni : Vladislav Opelyants

Oyuncular : Odin Lund Biron, Ekaterina Ermishina, Nikita Elenev, Filipp Avdeyev, Yuliya Aug

Rusya-Fransa-İsviçre / Tarihi-Biyografi-Dram / 143 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz