Cici, benden neredeyse tam not alacak düzeyde. Filmin oyuncuları bizi, adeta Oscar geçit törenindeymişiz gibi hissettiriyor. Siz siz olun çocukluğunuzun geçtiği evi, anılarınızı sakın ama sakın satmayın! Anılar satılık olmamalı… Tabii bu filmi en iyi bizim kuşağın anlayacağı da aşikar… Yönetmeni, oyuncuları, sanat ekibini bütün kalbimle tebrik ediyorum. 2,5 Saatlik ruh destanını sakın kaçırmayınız!…
(FİLME OY VERMEK İÇİN YILDIZLARIN ÜZERİNE TIKLAYINIZ)
CİCİ, ÇOCUKLUĞUMUZUN YARALI GÜVERCİNİ
Sevmeye başladığımız yerden yırtıldı hayat, kendimizi sevmeye vaktimiz olmadı ki yaralanmaktan!
Çocukluğumuzda bizde derin izler bırakan seslerin, nesnelerin, uktelerin, yıllar sonra etkilerinin bilinç yüzeyine çıkmasını olsa olsa Freud açıklayabilir…
Ben bu filmde kendimle çarpıştım ve kanlar içinde kaldım.
“Kızılırmak’tan” (“Giderken Şarkımı Söyle” kitabımdan) şiirimi de sanki bu film için yazmışım; yıllar sonra insanın doğduğu, büyüdüğü memleketine dönmesi, kendiyle yüzleşmesinin şiiriydi bu!
“….
uzak yollardan geldim sana
yağmurun tutsak olduğu ülkelerden
bulmak için karşılığını Freudsü soruların
kimliği üzerinden uzun saçlı bir ırmağın
ah çocuk nereden diye sorma
Kızılırmak’tan akıyor yüreğimin bozaran sevdası
alt benlikte taş, bağrına oturmuş uygarlığın
ihtirasın gizeminde günahları örtülü
üst benlikte su, dupduru dış görünüş
süzülmüş akıyor çağların imbiğinden
nasıl sığacak benliğe ateş, o ilk çağ rüyası
yandığımız yerdir aramızdaki köprü
çocukluğumuzun esbabı yırtıldı çoktan
bulandı gövdesi, bozkırın kan akan damarında
rüzgarın öptüğü yerden kırıldı dalları
suya düştü ilk cümlesi salkım söğütlerin
uyandı çıplak anılar benliğimin gölgesinde
yıkanıyor nehrin küskün yaralı sesinde
nereden diye sorma şair
Kızılırmak’tan akıyor yüreğimin bozaran sevdası
….
(şiir devam ediyor, filmle ilintilediğim bölümleri alıntıladım)
Evet, eğer söze şiirle başladıysam filmden çok etkilenmişim demektir. eleştirmen aynı zamanda şairse elbette olacağı budur ve doğrusudur…
ZAMANIN RUHU BEDENİMİZE BİÇİLMİŞ KAFTANDI
Tek kanallı TRT’nin güzelim yılları. Özay Gönlüm’ün yaren adını verdiği üçlü sazıyla (tambura, bağlama, cura, aynı gövdede birleştirdiği saz) söylediği türkülerin sıcaklığı hala ruhumuzun sandığında durur. Sandık her açıldığında ısınırız.
Film bu sandığı açıyor ve içinden 70’lerin sonu 80’lerin başına dair bütün çeyizi çıkarıyor; o çeyizde yorgan ağzından tutun da, karyola etekleri, sedir örtüleri, süveterler, geyikli halılara kadar her şey var… Şahsen ben birebir bizdeki aynı kanaviçe örneğine rastlayınca kalbimin ısındığını hissettim. Film aynı zamanda kapağı kapatılmış çocukluk yaralarının üstünü de açıyor. Ve zamanın ruhuna kan sızıyor.
Annenin arkasında büyük bir hikaye var; okuyamamış, çok istediği halde hemşire olamamış. Bu, direkt söylenmiyor, hissettiriliyor. O yüzden annenin bütün amacı kendindeki bu eksiği çocukları aracılığı ile kapatmak ve başta kızı olmak üzere hepsine tahsil yaptırma arzusu var. Bu vesileyle kocasının ölümünün takip eden süreçte çocuklarını toplayıp Ankara’ya göçüyor.
Filmin asıl konusu ise babanın ölümünden sonra Ankara’ya göç etmiş ailenin yıllar sonra çocukluklarını geçirdikleri memlekete dönmelerini ve kendileriyle yüzleşmelerini, hesaplaşmalarını ele alıyor. Her ne kadar bu hikaye klasik gibi görünse de bu kez neoklasik tarzıyla karşımıza çıkıyor. Yani dünya sineması ve edebiyatında var olan ve sonsuza kadar var olacak bu evrensel konu hep yenilenerek insanlığın karşısına çıkmaya devam edecektir…
YARATICILAR İÇİN ÇOCUKLUK EŞSİZ BİR HAZİNEDİR!
Bu cümleyi Pedro Almodovar’ın “Acı ve Zafer” filminin eleştirisinde kullanmışım. Film kahramanı Salvador Mallo adlı yönetmen kamerasını çocukluğunun geçtiği İtalya kasabasına kuruyordu ve annesinin kokusundan sürüklenerek o kasabada anılarının hazinesini çıkarıyordu.Hazineyi çıkarırken de kaybettiği değerler ruhunu kanatıyordu. Cici’de ise Kadir film yönetmeni ve çocukluğunda onun ruhunda derin yaralar bırakan babasının kendisini ıslatması sahnesini asla unutamamıştır, hikayesini bu olay üzerine kurar ancak filmi bitirmeye gücü yetmez.
Üç döneme ait bir zaman fotoğrafı var. Çocukluk, 30 yıl sonra film çekildiği zaman (ki pandeminin hemen öncesi), Çekimlerden iki yıl sonrası (pandemi dönemi)
Ailenin üç çocuğu; Saliha (Ayça Bingöl), Kadir (Okan Yalabık) ve Yusuf (Fatih Artman) pandemi sırasında bir araya geldiklerinde çocukluk karakterlerinin pek değişmediğini, insanın yedisinde neyse yetmişinde o olduğunu kanıtlayan pek çok öğeye rastlıyoruz. Tabii bu süreçte kardeşlerin ilişkileri ve çatışmaları da su yüzüne çıkıyor…
Evin kızı Saliha; idareci, fedakar, annesinin bakımını üstlenen birey olarak tam bir kız evlat modeli oluşturmuş… Havva (anne) rolünü Funda Eryiğit ve Nur Sürer canlandırıyor. İkisi de birbirinden iyi oynamış. Zaten oyuncular oscar geçit töreni gibi; başta baba rolündeki Yılmaz Erdoğan, Okan Yalabık, Olgun Şimşek, Ayça Bingöl hepsi müthiş, hepsi oscarlık!
Öyle çarpıcı sahneler vardı ki “işte budur” dedirtecek biçimde. Film yönetmeni ve senaristi Berkun Oya! Değerli yönemenimiz “Bir Başkadır” dizisiyle eleştirmenleri ikiye bölmüştü. Öyle ki, ortakoltuk yazarı Erdoğan Bey ve ben iki zıt kanattaydık. Dizide aydın ve eğitimli kadını küçük düşürdüğü için çok incinmiştim; film notum da 5 üzerinden 2,5 olmuştu , Erdoğan Mitrani Bey ise 4,5 puan vermişti ”Bir Başkadır” dizisine.
Bu film ise benden neredeyse tam not alacak düzeyde. Filmin ismi “Cici” konuya ve anlatıma göre çok basit kalmış. Şiirsel bir isim olabilirdi.
Son sözüm ise çocukluğunuzun geçtiği evi, anılarınızı sakın ama sakın satmayın! Anılar satılık olmamalı… Tabii bu filmi en iyi bizim kuşağın anlayacağı da aşikar… Yönetmeni, oyuncuları, sanat ekibini bütün kalbimle tebrik ediyorum. 2,5 Saatlik ruh destanını sakın kaçırmayınız!…
Yönetmen / Senaryo : Berkun Oya
Görüntü Yönetmeni : Yağız Yavru
Kurgu : Ali Ağa
Müzik : Ebru Suda
Oyuncular : Ayça Bingöl, Fatih Artman, Funda Eryiğit, İncinur Daşdemir, Nur Sürer, Okan Yalabık, Olgun Şimşek, Şevval Balkan, Yılmaz Erdoğan
Türkiye / Dram / 151 Dk.
Filmden aslında tek bir kanıya varmak çok zor yanı bahsettiğiniz gibi sadece “anıların satılık olmaması” değil. Bence annenin çocukları için yapacağı şeyin olmamasi , çocukluğumuzda yaşanılan olayların da ileride ki yaşantıyı hatta kişiliğimizi nasıl etkilediği , ebeveynlerin çocuklara davranışı ile ilgili konular gibi bir çok kanıya varmak mümkün. Ama şu konu da katılıyorum harika bir film olmuş. Uzun zamandır vaktimi harcamadigini düşündüğüm en iyi eser olmuş.
Bayıldım. İki buçuk saatlik dalış. Size sormak istediğim torunu anneannesinin videosunu çekerken zaten olayı yaşadı. Neden videoyu seyrederken ilk kez yaşıyormuş gibi sarsılıyor. Anlatabilir misiniz
Bende şimdi izledim. O zaman anneanneyi yaşlı diye ciddiye almayıp videoda olayın gerçek olduğunu görünce parçaları birleştirdiği için bence.
Siz ve sizin gibi birçok kişi aslında filmi değil sizi geçmişe götürmesini beğendiniz. Bir Başkadır gibi bir efsaneden sonra bu film olmadı. 2 buçuk saat sürdüğü halde tatmin olamıyorsunuz. Bir şeyler eksik… Özellikle ilk 1 saatlik kısımda bu eksikliği iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Maalesef final de tatmin etmiyor. Uzun lafın kısası Berkin Oya’dan çok daha iyi bir film beklerdim.
Oyuncuların harika performansları sayesinde izlenen/izlenecek olan bir film.
Filmin ilk sahneleri TRT den alıntılar ile çocukluğumuzda döndük ve seyri güzel idi lakin film eksik ve olmamış çok sahne var idi en başında Saliha rolünü canlandıran Ayça bingol hanım efendi hic rolüne kendini verememiş cemil ile olan dialoglarda çok don kalmış ağlamak öyle olmaz olgun şimşek süper oynamış yalnız karşısında kime oynamış boşa oynamış güzelim oyunculuk boşa gitmiş yigen karakteri hareketleri davranış şekli hiç mi hiç uymadı bu filme film çok gergin ve mutsuz gidiyor okadar gergin ki Yusuf her an her dakika kavgaya hazır filme konsantre olamadık yılmaz Erdoğan yine süper oyunculuk bu film bence oscarlik değil konu kopmuş ve anne rolündeki bayan son anlarında ki konuşmaya çalışması çocuk gibi kelimeler kurması çok saçma yani hiç olmamış olgun bey ve yılmaz bey bu film de istediğinizi anlamadınız üzgünüm oysaki mükemmel idiniz
oyuncuların hepsi süper
bencil bir erkek çocukluğundan beri bencil işte..
hâlâ bencil.
film bitecek hala bencil..
herşeyin önünde üstünde sadece kendisi var..
neymiş çocukluk travması..
ya o çobanın binlerce travmaları ne olacak bay bencil..
senaryo gerçekmiş…
valla şu bencil şahıs sinirlerimi bozdu
ayrıca naz çok tatlı..
2bucuk saatinizi ayırıp izleyerek kendinize yazık etmeyin bence
Çağan ırmak filmleri gibi olacakmışta olamamış gibi hissettirdi.
Yılmaz Erdoğan ve Olgun şimşek dışında filmi dolduran birşey göremedim.zaten Yılmaz Erdoğan var diye izledim o varsa zamanim boşa gitsede üzülmem ama Yılmaz hocamı sevmeyen varsa hiç izleyip vakit harcamasin 🙂
Yılmaz Erdoğan ve Olgun şimşek dışında filmi dolduran birşey göremedim.zaten Yılmaz Erdoğan var diye izledim o varsa zamanim boşa gitsede üzülmem ama Yılmaz hocamı sevmeyen varsa hiç izleyip vakit harcamasin 🙂
iyi oyunculuk iyi film.sonunu iyi bağlayamadılar..ateşi söndüren,camı açan kişi ortada kaldı.netleştirilmeliydi.sonrasında olayı ıhlamura yüklemek yanlış olmuş.filmin sonu kötü bir şekilde bağlandı.
Hocam anne yapmış tüm bunları, filmin sonunda bu anlatılıyor.
iyi oyunculuk iyi film.sonunu iyi bağlayamadılar..ateşi söndüren,camı açan kişi ortada kaldı.netleştirilmeliydi.sonrasında olayı ıhlamura yüklemek yanlış olmuş.filmin sonu kötü bir şekilde bağlandı.genç kızın anlamsız olarak verdiği tepkiler ,dayısıyla olan son diyaloğu anlamsızdı.
Hayatımda izlediğim en kötü film resmen vakit kaybı başka hiçbirşey değil kesinlikle tavsiye etmiyorum
Belli ki bir sanat filmi olması amaçlanmış. Ancak olamamış. Gereksiz bir durağanlık mevcut maalesef. Hikayede kopukluk oluşmuş. Gönül isterdi ki o kadar dakikada bize çok daha fazlasını anlatsın. Zira ‘kısa film’ süresi yetermiş bu hikayeye. Oyunculuklar gayet iyi ancak yine de film gerçekten ‘vakit kaybı’..
Hayatımda izlediğim en saçma filmler arasına girdi böyle bir saçmalık yok zamanım ziyan oldu yeminle buna üzüldüm
Yorumlara şöyle bir göz gezdirdim film.bittikten sonra ..Daha izlediğini anlayamamis ama eleştiri yapmış “olmamış “vs diye 🙂
Oyuncu kadrosu , 80 ler havasi herşey çok güzeldi başarılı bir film olmus genel olarak..
Sıkmayan yormayan bir filmdi..
Torun dayısının kendi sahnesini çektiğini bilmediği için sonradan eski kasetten izleyince anneannenin söylediğini hatırlıyor ..
Kadın uyku hapını ıhlamur a koyup camı açıyor ateşi söndürüyor zaten, ıhlamur u icmeseydi uyandırdı diyor..Yani havada kalmış birşey yok