Çok Uzak / Faraway

Taşra güzellemesini ve kadının ayakta kalma mücadelesini harmanlayarak ortaya “Gloria” benzeri bir yapım çıkarma amacıyla yola çıkılsa da “Çok Uzak” bu etkiden “çok uzak” bir film. Konu ilerledikçe izleyenler nezdinde daha önce çokça işlenen o köye yerleşme teması, toplumsal amaçlı boyuta sonucuyla daha da net anlaşılacağı üzere ulaşamıyor. Özellikle finali tam bir hayal kırıklığı ve dövüş sahneleri ise fecaat boyutunda tam bir acemilik örneği. Dolayısıyla karşımızda vasatı aşamayan, klişeleri yenemeyen bir yapım olarak duruyor “Çok Uzak”… Bolca vaktiniz varsa belki tercih edilebilir…

OrtaKoltuk Puanı:

 

Hadi Köyümüze Geri dönelim…

Almanya yapımı olup Netflix platformunda 8 Mart itibariyle gösterime giren “Çok Uzak”, çok dilli bir film. Zira yapımda Almanca, Hırvatça ve İngilizcenin yanı sıra kulağımıza Türkçe cümleler de gelecek. Zira filmin ana kahramanları olan Zeynep Altın (Naomi Krauss) ve eşi İlyas (Adnan Maral), bir Türk ailesinin fertleridir ve Münih’te yaşamaktalar. Kızları Fia Altın (Bahar Balcı) ve yaşlı babası Doruk (Vedat Erincin) ile yaşayan Zeynep’in annesi Katerina ise yıllar önce Hırvatistan’a kaçmış. İşte film henüz annenin durumunu ele vermeden onun ölümü ile açılışını yapıyor.

Orta yaşı geçkin Zeynep annesinin cenazesindeki umursamaz hareketleri ve aldatmaya meyilli yapıdaki kocası İlyas’ın cenaze sırasında yapacağı konuşmaya bile gelmemesi üzerine annesinden kendisine miras kalan o müthiş manzaralı Hırvat köyündeki kulübeye gitmek için tek başına arabayla ailesini terk eder. Bu çılgınlığın aslında geride bıraktığı bedeller genelde Türkçe konuşan yaşlı bir baba ve ergenlik aşamasındaki kızıdır. Ancak anne Zeynep kararlıdır ve kendisine kalan evi bulur. Fakat kendisini bir sürpriz bekler. Sabah uyandığında biraz geveze Hırvat aksanıyla İngilizce konuşan, Zeynep’in annesinin kendisine geçici kalması için bıraktığı kulübenin eski sahibi Josip (Goran Bogdan) ile karşılaşır. Ve genelde her aşkta olduğu gibi kavgalı başlayan ilişki bir süre sonra sevgiye dönüşecektir. İlk başta kendisine kalan yeri satarak tekrar Münih’e dönmeyi düşleyen Zeynep, bir süre sonra aradığı sevgi açlığını burada bulacaktır. Yani aslında sinemada çokça görülen bir “taşra güzellemesi” örneğiyle daha karşılaşırız.

Özellikle pandemi döneminde insanların kalabalıklardan uzakta, güzel bir sayfiye yerine taşınma düşünü Zeynep gerçekleştirmiş görünür. Bu masalsı havayı yönetmen Vanessa Jopp özellikle vermeye çalışmış. Manzaranın daha da görkemli olması için kullanılan mavi ve kahverengi tonlar, o Ege’de görmeye alıştığımız küçük köy pazarları, yardımsever insanlar, kullanılan traktör gibi retro araçlar bu köy yaşamının kente galebe çalmasına hizmet eden sahneler. Ancak bir süre sonra gerek Zeynep ile Hırvat Josip arasında çekimin başlaması gerekse Zeynep’in terk ettiği eşi İlyas’tan iyice soğuması ve de annesine yani geçmişlere dair bir takım bilgileri elde etmesi ile evi satma fikrinden vazgeçer. Son sahne ise tam bir “son akşam yemeği” görünümündeki faslıyla Zeynep’in kesin kararını bir bakıma açıkladığı kısımları oluşturmakta…

Buradan Bir Gloria Çıkmaz…

Çok Uzak”, bu olay örgüsü ile aslında çokça bilinen bir köye/taşraya geri dönüş ve güzellemesi örneği. Ancak sanırım filmin 8 Mart’ta gösterime girmesindeki maksat dikkate alındığında yapımın bir kadının özgürlüğüne sahip çıkması mücadelesi olarak okunması da mümkün. Zeynep’in kızı Fia’nın lezbiyen ilişkisinin de konuya dâhil edilmesi bir bakıma cinsel özgürlük kısmını oluşturuyor. Ancak kâğıt üzerinde yazılanlar filme aktarılınca bu havayı almak mümkün değil. Öncelikle çok uzak bir Hırvat köyüne, kızına bağlı birisinin onu bırakarak gitmesi, yaşlı babasını da üstelik de cenaze günü terk etmesi karakterin genel havasına çok uygun değil. Ve bu bir süre sonra karaktere sempati duymak bir yana soğumaya da yol açıyor.

Konunun özellikle son sahnelerde iyice yalpalaması ile film bize aslında dans sahnelerinden de anlaşılacağı üzere oldukça etkili 2013 yapımı “Gloria” havasını yaratmak istemiş ise de, bu duygu bize pek geçmiyor. Adnan Maral, Vedat Erincin gibi ülkemizden çıkan bazı isimlerin de olduğu film, bir gurbetçi olmanın sorunlarını anlatmaktan ziyade kadının ayakta kalma mücadelesine odaklanıyor. Başrol oyuncusu olan Basel doğumlu Naomi Krauss birçok Alman yapımında yer alan bir isim. Bu filmde oyunculuğu iyi olmakla birlikte filmin çok parlak olmayan senaryosunun azizliğine uğruyor ve izleyende maalesef kalıcı bir performans bırakmıyor…

Sonuç olarak; taşra güzellemesini ve kadının ayakta kalma mücadelesini harmanlayarak ortaya “Gloria” benzeri bir yapım çıkarma amacıyla yola çıkılsa da “Çok Uzak” bu etkiden “çok uzak” bir film. Konu ilerledikçe izleyenler nezdinde daha önce çokça işlenen o köye yerleşme teması, toplumsal amaçlı boyuta sonucuyla daha da net anlaşılacağı üzere ulaşamıyor. Özellikle finali tam bir hayal kırıklığı ve dövüş sahneleri ise fecaat boyutunda tam bir acemilik örneği. Dolayısıyla karşımızda vasatı aşamayan, klişeleri yenemeyen bir yapım olarak duruyor “Çok Uzak”… Bolca vaktiniz varsa belki tercih edilebilir…

Yönetmen : Vanessa Jopp

Senaryo : Alex Kendal, Jane Ainscough

Oyuncular : Naomi Krauss, Goran Bogdan, Adnan Maral, Bahar Balcı, Artjom Gilz, Davor Tomić

Almanya / Dram-Komedi / 108 Dk.

4 YORUMLAR

  1. Ne kadar da yermek için baştan savma yazılmış bir yorum.Her film bir başyapıt iddiasıyla mı yapılıyor.Gayet keyifle izlenecek bir film.Oyunculuklar abartıdan uzak tıpkı senaryoda savunulan değerler gibi.Oldukça sürükleyici her sahnede incelikli özenli görsel sunum mevcut.Senaryo çok hayatın içinden.Gloria demişsiniz izleyeceğim .en azından kıyas yaptığınız bu sığ yazınızla hiç yoktan bir katkı sağladınız tarafıma.

  2. Merhaba filmin bir yerinde spartacus diyor kadın erkek de ırkçı diyor bunun üstüne kadın Türk olduğunu söylüyor anlamadım orayı

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz