YAŞANMIŞ GERÇEK BİR HİKAYE
Danimarkalı Kız filminin yönetmen koltuğuna İngiltere 1972 doğumlu Tom Hooper oturmuş. Tom Hooper’ı “Kızıl Toz (2004), Lanet Takım (2009), Zoraki Kral (2010), Sefiller (2012), Untitled Freddie Mercury Biopic (2014) ve Sefiller (2015)” gibi gerçek hikayeleri anlatan filmleri yönetmesi ile tanıyoruz. Danimarkalı Kız’da 1926 yılında geçen gerçek bir hikaye anlatılıyor. Film, David Obershoff’un 2001 yılında yazıp yayınladığı aynı isimli kitabından sinemaya uyarlanmış.
Danimarkalı Kız, bu sene yapılacak olan Oscar töreninde “En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Kostüm Tasarım ve En İyi Yapım Tasarım” olmak üzere 4 dalda ödüle uzanmak için yarışacak. Ancak rakipleri bir hayli çetin. Önce filmin özeti:
Einar ve Gerda 1926 yılında ressamlık yaparak geçinen genç bir çifttir. Bir gün Gerda’nın modeli gelmez. Bunun üzerine karısının ricası ile Einar, kadın elbiselerini giyerek modellik yapar. Bu modellik işi bir kaç kez devam eder. Hatta kadın elbiseleri ile Lili ismini alarak davetlere bile katılır. Kadın elbisesi giymek Einar’ın içinde saklanan kadını ortaya çıkarmıştır artık. Bundan sonra o Lili Elbe’dir. Karısı bu duruma tepki gösterse de eşinin yanında olup ona yardım eder ve dünyada ilk kez gerçekleşecek olan transseksüel ameliyatı olmasına yardımcı olur.
SEN O DURUMDA OLSAYDIN NE YAPARDIN?
Bazen insanlar annesinden erkek doğuyor ama aslında içinde bir kadın saklayabiliyor. Bu duruma uyan örnekler bir hayli fazla. Kadın doğup erkek olana ise sık rastlanmıyor. Bu duruma örnek olarak bizde Rüzgar Erkoçlar’ı gösterebiliriz. Rüzgar, kadın olarak dünyaya geldi ama içindeki erkek galip gelince ameliyatla erkek oluverdi. Aşk, cinsellik ve sanat üzerine çok şeyler söyleyen bu filmde de, insanların içinde bastırdıkları duyguların ortaya çıkışı, bu tür filmlerin ustası Tom Hooper tarafından şiirsel bir üslupla anlatılmış.
Yaşadığımız modern çağda bu tür cinsiyet değiştirmeler çok kolay ve basit hale geldi. Bu işin 1920’li yıllarda yapıldığını bir düşünsenize? Teknoloji yok, malzeme yok, şartlar olgunlaşmamış! Gerçekten zor bir durum. İşin bir de psikolojik durumu var. Erkeksiniz ama içinizde yaşayan bir kadın var ve bu durumu, yaşadığınız ortam nedeni ile dışa vuramıyor, yaşayamıyorsunuz. Bu trajik, acılı ve zor yolculuk insanı ruh hastalığına ya da intiharlara bile sürükleyebilir. Lili Elbe’nin acılarla dolu gerçek hikayesi bu durumda olan insanlara ışık tutup yol gösterici olabilir mi, bilemiyorum! Her şeyin hayırlısı olsun 🙂 Bu hikayede de Einar’ın karısı Gerda’nın, kendisinin kadınlaşmasına yardım etmesi ve biran olsun desteğini ondan çekmemesi filmin en ilginç detaylarından. Yani bir nevi kız kıza takılıyor ikisi. Allah, bu durumda olanlara Gerda gibi birisi nasip etsin 🙂
OSCAR GELİR Mİ?
Filmin oyunculukları bana göre çizgi üstü. Bir erkek oyuncunun, duruşu, yürüyüşü, bakışı, hareketleri, duygu ve düşünceleri ile transseksüeli canlandırması çok zordur. Ancak, Einar Wegener bu işin altından başarı ile kalkmış. Einar Wegener’ı canlandıran Eddie Redmayne, geçen sene de En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına “Her Şeyin Teorisi” filminde canlandırdığı astro-fizikçi Stephen Hawking rolü ile uzanmıştı. Bu sene de Lily rolü ile aday ama bu sefer karşısında Leonardo DiCaprio gibi çok güçlü bir rakip var. Yine Gerda rolünü oynayan Alicia Vikander oldukça başarılı bir performansa imza atmış. Bu başarılı performans Oscar’da kendisini, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu adaylığına götürmüş. Filmde kullanılan kostümler de o günkü zamana göre çok uygun seçilmiş. Yine o günleri yansıtmak için seçilen mekanlar da olağanüstü güzellikte. Oyunculuk, mekan ve kostümlere ne yazık ki film için bestelenen müzik eşlik edemiyor.
Sözün Özü: Danimarkalı Kız, 1920’li yıllarda kendini kadın gibi hisseden bir erkeğin yaşadıklarını ve o günkü teknolojiye rağmen bıçak altına yatıp kadın oluşunu anlatan transseksüelin gerçek hikayesine ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir yapım. İyi seyirler.