Dilberay

”-Senin daha kafa kâğıdın bile yok…

Senaryosu Kamuran süner, Nalan Merter Savaş tarafından yazılan filmin yönetmenliğini, gerçek yaşam hikayelerinin usta yönetmeni Ketche olarak bilinen Hakan Kırkavaç üstlenmiş. Salı günü basın gösteriminde izlediğim filmde sanatçının 1969 – 2009 yılları arasında yaşadıkları anlatılıyor. Film, Dilberay’ın ailesinin Kahramanmaraş’dan Düzce’ye göçünü gösteren sekansla açılıyor. Yerleştikleri Düzce’de, TRT’den yeni sesler keşfetmek için gelen jürinin karşısında ”Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim” türküsünü söyleyen Dilberay, jüri tarafından çok beğenilir ve bir mektupla Ankara’ya davet edilir. Ancak; babasının eline geçen mektup kendisinden saklanır. Babasının şiddet dolu yoğun baskısı altında yaşamını sürdürmeye çalışan Dilberay, 13 yaşında kendisinden yaşça çok büyük olan bir adamla iki bin lira başlık parası karşılığında evlendirilir. Kocası tarafından da her gün şiddete maruz kalışına üzülen kayınvalidesi, yırtmayıp sakladığı  TRT’nin mektubunu Dilberay’ın eline tutuşturup Ankara’ya kaçmasını sağlar.

Önce TRT’nin kapısını çalan Dilberay, halk müziği sanatçısı Mustafa Geceyatmaz tarafından karşılanır. Dilberay’a yardım eden Geceyatmaz, kendisine TRT’nin değerlendirme sürecini beklemesini söyler. Bu süreç içinde teyzesinin yanına sığınır. Kötü kader burada da Dilberay’ın peşini bırakmaz. Teyzesinden de şiddet, baskı gören Dilberay teyzesinin oğlu ile evlendirilir ve bu evlilikten bir erkek çocuğu olur. Çocuk doğduktan sonra kapının önüne konan sanatçı, mecburen baba evine dönmek zorunda kalır. Eski kocası ile yeniden yaşamak zorunda bırakılan Dilberay’ın iki kız çocuğu olur. Daha sonra TRT’de den gelen teklif sonucu ”Maraş’dan Bir Haber Geldi (Merik)” türküsü ile müzik yaşamı ve kendi ayakları üzerinde durma süreci başlar…

Aşırı şiddet ve işkence

Dilberay‘ın dram ve şiddet dozu oldukça yüksek acılarla dolu yaşamını beyaz perde de izlemek yürek ister. Dilberay’a, babası ve hayatına giren erkekler tarafından yapılan şiddet sahnelerini izlerken insanlığımdan utandım. Kadına şiddeti, aşağılamayı kendisinde hak gören cahil erkeklerden nefret ettim. Hani kadınların erkekler için ”-Bütün erkeklerin köküne kibrit suyu….!” dediği bir cümle var ya… İşte bu film, erkekler için tam da bu cümleyi kurdurtuyor.

Anlatılan hikaye de aşırı şiddet ve işkence içeren öyle bir sahne var ki izlerken gözlerime inanamadım. Yüreğim sıkıştı, midem bulandı, sıkıntı ve sinirimden bir o yana bir bu yana dönüp durdum. Spoiler vermemek için o sahneden ve diğer şiddet sahnelerinden bahsetmek istemiyorum. Ancak; şunu söyleyebilirim : Bir baba ve evlendiği eşleri bir kadına nasıl böyle şiddet uygulayabilir? Kadına karşı hiç mi acıma duyguları yok? Bu nasıl bir vicdan? Yazık, gerçekten çok yazık…

Filmde, İzleyenlerin rahatlamasını sağlayacak olan sahneler ise neredeyse yok denecek kadar az. Bu tür yaşam hikayelerinde seyirci biraz olsun soluklanmaya, rahatlamaya, gülümsemeye ihtiyaç duyuyor ama Dilbaray filminde maalesef bu mümkün olmuyor.

Anlatılan hikayeye göre Dilber, astsolist olarak çıkacağı gazinoda sahne ismini de kendi bulmuş. Gazino patronuna, ”– dayak yediğim, boğazımdan zincirle bağlanıp kapatıldığım karanlık odanın küçük penceresinden ay’ı izler, ay gibi özgür olmayı dilerdim, sahne ismim Dilber Ay olsun” diyor. O günden sonra gazino patronunun da onayını alan Dilber, Dilberay olarak sahnelerde boy göstermeye başlıyor ve Türkiye’de bu isimle tanınıp seviliyor.

Kendi sesinden türkü yok

Sanatçının neredeyse her anı, her dakikası acılarla sarıp sarmalanmış. Dilberay’ın rahatladığı yıllar, kendisinden 15 yaş küçük olan İbrahim Karakaş ile başlıyor ama o yıllar da bize gösterilmiyor. Yukarıda da belirttiğim gibi Dilberay’ın yaşamının son 10 yılı filme dahil edilmemiş. Film bitip yazılar görünmeye,  ünlü sanatçının gerçek görüntüleri perdeye yansımaya başladığında, ”ne çileli bir ömür tüketmişsin be kardeşim” demekten kendinizi alamıyorsunuz.

Doğrusunu isterseniz ben kendi adıma, anlatılan hikaye’de sanatçının kendi sesinden seslendirdiği bir türküyü dinlemek isterdim. Filmde, Dilberay’ın yaşarken seslendirdiği türküleri, Zeliha Kendirci ve Büşra Pekin‘in sesinden dinliyoruz. (yanlış biliyorsam yapımcılar düzeltsin lütfen) Ben bu durumun mecbur kalınan bazı sahneler hariç doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Eğer, kabul görmüş ünlü bir ses sanatçısının yaşam hikayesini anlatıyorsanız sahne performanslarında kendi sesinden türkü dinlemek daha doğru olur düşüncesindeyim. Bu sahnelerde pekala playback yapılabilinir. Sizce, yaşamını anlattığınız sanatçı bu saygıyı haketmiyor mu?

Diğer yandan Dilberay’ın dillere pelesenk olan kendisi ile özdeşleşmiş ”Zorunda mıyım gardaş” cümlesinin filmde kullanılmasını isterdim. Kulaklarım, bir şarkısının da ismi olan ”zorunda mıyım?” ı duymak istedi. Bilerek mi, bilmeyerek mi atlandı bilmiyorum ama bence bu büyük bir hata.

Gerçeklik…

Yönetmen Ketche, anlatılan hikayede rol alan oyuncularını yönetmekte başarılı. Büşra Pekin yetenekli bir oyuncu ve bu film için de çok çalışmış olduğu belli. Bu rol için elinden geleni de yapmaya çalışmış ama bence bu rol onun için biçilmiş kaftan değil. 2 Sene önce yaptırdığı estetik operasyonlarla değişime uğrayan Büşra, Dilberay‘a tip olarak benzemediği gibi sanatçının vücut dilini kullanmakta da yetersiz kalmış. Büşra‘nın yerine Türkiye’de yarışma açılarak Dilberay’a benzeyen başka bir oyuncu bulunabilirdi. Ya da Dilberay’ın gençlik yıllarını canlandıran Zeliha Kendirci‘ye makyaj yapılarak filmin geri kalanı tamamlanabilirdi. Dilberay‘ın gençlik yıllarını canlandıran Zeliha Kendirci’yi çok beğendim. Canlandırdığı rolünü izleyemeden vefat eden rahmetli Ayberk Pekcan, Nursel Köse, Deniz Şen Hamzaoğlu, Selin Uçer‘de oldukça başarılılar.

Sözün Özü : Filmde yönetmenin, ”gerçekliği” seyirciye yansıtmak istediği aşırı şiddet sahnelerini izleyebilmeye yüreğiniz yetecekse, 129 dakika boyunca bir kadına yapılan eziyeti-işkenceyi mideniz kaldırabilecekse, ağır dram benim işim kardeşim diyorsanız buyurun salon sizin… 

NOT : AŞAĞIYA DİLBERAY’IN FİLMDE YER ALMAYAN KONULARI DA İÇEREN YAŞAM HİKAYESİNİN KISA ÖZETİNİ YAZDIM. İLGİ DUYANLAR OKUYABİLİR.

1 Ocak 1956 yılında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde yörük ve kürt bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Dilber Babuş, 29 Nisan 2019 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Dilberay, ilkokul 3. sınıfta iken ailesi önce Ankara’ya sonra Düzce’ye yerleşmiş. 13 yaşında iken yaşlı bir adamla evlendirilmeden önce Düzce’ye güzel sesler aramak için gelen radyocuların düzenlediği yarışmada seslendirdiği ”Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim türküsü ile birinci olmuş. Dilberay üç evlilik yapmış. İlk Evlendiği yaşlı adamdan Satı ve Filiz isminde iki çocuk sahibi olduktan sonra ayrılmış. İkinci evliliğini teyzesinin oğlu ile yapmış ve Ünal isminde bir erkek çocuğu olmuş.

Son evliliğini 1998 yılında kendinden 15 yaş küçük olan İbrahim Karakaş ile yapmış. Bugüne kadar Arabesk ve Halk Müziği türünde 24 albüm yapmış. Almanya’da turnede iken kendisine tecavüz etmek isteyen adamı öldürdüğü için iki kez hapse mahkum olmuş. Tv’de ”Kadere Mahkumlar” isimli programın sunuculuğunu üstlenen Dilberay, ”Beynelmilel, Hayat Sana Güzel, Mazlum Kuzey, Figüran, Yol Arkadaşım 1 ve 2” filmlerinden rol aldı. 2007 Yılında yapılan 14. Altın Koza Film Festivalinde Beynelmilel filmindeki rolü ile jüri tarafından ”En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü.

Yönetmen : Ketche

Senaryo : Kamuran süner, Nalan Merter Savaş

Görüntü Yönetmeni : Jean-Paul Seresin

Müzik : İskender Paydaş

Oyuncular : Büşra Pekin, Zeliha Kendirci, Nursel Köse, Ayberk Pekcan, Selen Uçer, Deniz Şen Hamzaoğlu, Deniz Erdoğan, Kaan Güvenilir, Doğukan Güngör

Türkiye / Biyografi-Dram-Şiddet-Gerilim / 129 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

3 YORUMLAR

  1. Film boyunca devam eden dram var. Ama asla seyirciye geçmiyor. Bunu başarmakta marifet. Tek etkisi sinama salonu da filim süresince erkek olmaktan utandım.
    Arkadaş kadının hayatına giren tüm erkekler bu kadar şerefsiz olur mu

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz