BEN, DEDEMİN DEĞİL MÜZİĞİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ YASAKLAYANLARIN ÜZERİNE İŞİYORUM..
Djam-Aman Doktor filminin yönetmen koltuğuna 1948 Cezayir doğumlu ”La Tête en ruine (1975), La Terre au ventre (1979), Les Princes (1983), Street Of Departures (1986), The Way Out (1986), Pleure pas my love (1989), Gaspard et Robinson (1990), İyi Yolculuklar (1993), Mondo (1995), Çılgın Yabancı (1997), Leyleğin Çocukları (1999), Vengo (2000), Swing (2002), Sürgündekiler (2004), Transylvania (2006), Özgürlük (2009), Öfkeliler (2012), Geronimo (2014)” filmleri ile tanınan Tony Gatlif oturmuş.
Yetenekli bir babanın ve çingene bir Annenin oğlu olan ünlü ve başarılı yönetmen, aynı zamanda sıkı bir senaryo yazarı. Dramla müziği harmanladığı filmleri hayli keyif verici. Dünya da Emir Kustirica‘dan sonra Çingenelerin yaşamını en iyi anlatan yönetmendir. Ama bu sefer çingeneleri anlatmıyor. Şahane müzikler eşliğinde, Midilli / Yunanistan ve İstanbul / Türkiye arasında gidip gelen yol hikayesinde, dar gelirli insanların yaşamlarını gözler önüne seriyor..
Bazı filmler sizi daha ilk dakikalardan itibaren avucunun içine alır ve film bitene kadar sizi bırakmaz. Yerinizden, jenerikte akan yazılar eşliğinde verilen şahane müziği de dinlemeden kalkmaz istemezsiniz. Djam, böyle bir film.
Djam-Aman Doktor filminde, eski bir denizci olan ve Rembetiko müziğini Midilli’deki küçük tavernasında özüne sadık kalarak yaşatmaya çalışan Kakourgos’un (simon abkarian), teknesi için gerekli olan bir parçayı yaptırmak üzere yeğeni Djam’ı (Daphne Patakia) İstanbul’a göndermesi sonucu gelişen olaylar hikaye ediliyor.
( Rembetiko: Bir Ege müziği türüdür. Mübadele yıllarında İzmir’deki evlerinden Yunanistan’a sürülenlerin, burada da Türk dölü diyerek dışlanması sonucu ”acılarını-çilelerini” notalara dökerek anlattıkları bir müzik türüdür. )
Hikayede, Djam’ın İstanbul sokaklarında yürürken tesadüf sonucu rastladığı, Gaziantep’deki mültecilere yardıma gideceğiz diyerek arkadaşı tarafından kandırılan ve sonrasında terkedilen Avril ismindeki genç kıza kol kanat germesi yalın bir dille anlatılırken, insanlığın yaşadığı diğer sosyal olaylara da parmak basılıyor.
Göçmenlerin yaşadıkları sorunların üzerinden görüntülerle geçilirken, ekonomik olarak çökmüş ve bankacılık sektörünün acımasızlığı altında ezilen insanların çaresizliği üzerine sıkı bir vurgu yapılıyor. Filmin hafızalarda iz bırakan sahnesi ise Djam’ın dedesinin mezarına işeme sahnesi. Kız arkadaşı soruyor ”-Dedenin mezarına neden işiyorsun?” Djam :”-Ben dedemin değil, müzik ve özgürlüğü yasaklayanların üzerine işiyorum..”
Djam-Aman Doktor filminde, kulağımıza aşina olan Türk müziklerini dinlemek hayli keyif vericiydi. Alternatif müzik grubumuz Cümbüş Cemaat ve Yunan müzisyenlerin seslendirdiği Arapina, Agapo Mia Pantremeni, Aman Doktor, İstemem Babacığım, Aman aman, İzmir’in Kavakları, Harmandalı ve jenerikteki Gel Gel Kayıkçı beni mest etti doğrusu.
Filmin oyunculuklarını çok beğendim ama üç oyuncuyu diğerlerinden öne koyuyorum. Djam rolünü canlandıran Daphne Patakia, Djam’ın amca dediği üvey babasını canlandıran usta oyuncu Simon Abkarian ve bankaya olan borçları yüzünden her şeyini kaybedip ”-beni mezarıma dik gömün” diyebilecek kadar umudunu yitirmiş Pano isminde genç bir adamı canlandıran Kimonas Kouris‘ çok beğendim. Tony Katlif kamerası, kurgusu, müzikleri ve oyuncu yönetimi ile standartların üzerinde bir iş çıkarmış. Kendisini yürekten kutluyorum.
Sözün özü : Tony Katlif filmlerini seviyorsanız ”Djam-Aman Doktor” filmini de çok seveceksiniz. Tony Katlif filmlerini izlemedim bilmiyorum diyenlerin de filmi seveceğine yürekten inanıyorum. İstanbul-Midilli görüntüleri eşliğinde Müzik ve dramın harmanlandığı bu şahane filmi aman atlamayın. İyi seyirler.