Bağlılık Hasan

Semih Kaplanoğlu’nun ”BAĞLILIK HASAN”ı insanlık durumu üzerine filozofça tespitler içeriyor

GEÇMİŞLE HESAPLAŞMANIN ZORLUĞU

Mütedeyyin kesime odaklanan konusuyla film, hayatı boyunca “kul hakkı yemeyi” adet edinen bir insanın, hac öncesi helalleşme sürecinde yaşadığı zorlukları anlatıyor. Film insani değerler erozyonuna uğrayan bir çiftçinin portresini çizerken hedef tahtasına kapitalist sistemi oturtuyor. ”Bağlılık Hasan” Semih Kaplanoğlu’nun en iyi filmi.

Semih KaplanoğluYusuf Üçlemesi” “Yumurta”, “Süt” ve “Bal”dan sonraki 2. üçlemesine “Bağlılık Aslı” (2019) ile başlamıştı. Bu film bebeğini dünyaya getirmesinin ardından iş dünyasına geri dönmeye çalışan şehirli bir kadının hayatına odaklanıyordu. Üçlemenin 2. filmi “Bağlılık Hasan” geçmişiyle hesaplaşan kasabalı bir adamı odağına alıyor.

Çanakkale kırsalında yıllarca birlikte hayat mücadelesi veren Hasan ile eşi Filiz, kimseyi düşünmeden sadece kendi isteklerine göre hareket eden, asosyal bir çifttir. Ailenin geçimini Hasan babasından kalma meyve bahçesi ve domates tarlasıyla sağlar. Mahkeme kararıyla bu toprağa sahip olunca arasının bozulduğu ağabeyiyle 20 yıldır dargındırlar.

Kardeşlik ilişkileriyle, gelenekle bağımızın kesildiği günümüzde Semih Kaplanoğlu 2 kardeş üzerinden miras yoluyla bölünen toprakların aile içinde doğurduğu ve çok yaygın olan sancılara dikkati çekiyor.

ASOSYAL, BENCİL BİR ÇİFT

2019 sonlarında çekimleri biten “Bağlılık Hasan” Cannes Film Festivalinde yarışma hakkı kazanmış, ancak 2020 festivalinin pandemi nedeniyle iptalinden sonra verdiği söze sadık kalarak 2021 festivalini beklemişti. Dünya prömiyerini Temmuzda Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde yapan film, Türkiyede ilk kez Ekim ayında Antalya Film Festivalinde gösterildi. Semih Kaplanoğlu 2010 yılında “Bal” ile Berlin Film Festivalinde Altın Ayı Ödülünü kazanmıştı. Cannes Film Festivaline ilk katılımı “Yönetmenlerin 15 Günü” bölümünde 2007’de “Yumurta” filmiyle olmuştu.

Mütedeyyin kesime odaklanan konusuyla “Bağlılık Hasan”, hayatı boyunca “kul hakkı yemeyi” adet edinmiş bir çiftçinin hac öncesi hellalleşme sürecinde din ekseninde kendini temize çekme çabasını anlatıyor. 2 saf köylü, “sen ilk önce kendinden kurtul” diyen çoban ile “ben seni Allaha havale ettim” diyen iftira ettiği eski bir çalışanı, çıkarcı adama hayat dersleri veriyor. Ama Hasan asıl hayat dersini filmin görkemli finalinde alıyor.

Ekolojik temalara değinen film, trafo dikmek için asırlık bir çınar ağacını söken günümüz insanının, doğanın en büyük düşmanı olduğunu söylüyor. Filmde fazla ürün veren hibrit ağaçlar dikerek ve aşırı ilaçlama ile elmalara verilen zarar üzerinden, insanın doğayla, doğada yaşayan canlılarla bağını kaybettiğine tanıklık ediyoruz. Bunun bilincindeki Hasan’ın rüyasına, intikam alırcasına kafasına düşen elmalar giriyor. Film, insani değerler erozyonuna uğrayan bir insanın portresini çizerken, hedef tahtasına kapitalist sistemi oturtuyor.

3 yıl önce hacca gitmek için müracaat eden Hasan- Emine çifti, şehirdeki oğullarından sıralarının geldiği müjdesini alıp hazırlıklara başlarlar. Ancak bu sırada Hasan (Umut Karadağ), hayatını üstüne inşa ettiği değerler ve gerçekleştirdiği eylemlerle yüzleşmeye başlar. Babadan kalma arazisinin paylaşımında ağabeyi Muzaffer (Mahir Günşiray) ile ihtilafa giren Hasan mahkemenin verdiği kararla miras olarak edindiği bahçede çiftçiliğe başlamıştı.

Hak- hukuk tanımayan, bencil, çıkarcı, sevgisiz, acımasız hatta gardar bir insan olan Hasan’ın çevresindekilere yardım etmek, onlar tarafından sevilmek gibi bir arzusu yoktur. İçten pazarlıklı, namkör ve duygusuzdur. Yanında yıllardır işçi olarak çalışan Turgut’a (Bedir Bedir) attığı iftira ile hayatını karartmıştır. Turgut’un koyduğu haklı bir teşhis ile, Hasan çıkarı yoksa “yaralı parmağa bile işemez”.

Karısı Emine (Filiz Bozok) en az kendisi kadar kötü huyludur. Yaşlı bir kadına fiyatında mutabık kalarak sipariş ettiği örtüyü daha ucuza kapatmak için hiç sıkılmadan yalan söyler. Yanında çalışan Nisa’yı (Ayşe Günyüz Demirci) yalancı şahitliğe zorlar. Bu pragmatik çift, tam “tencere yuvarlandı, kapağını buldu” deyimini haklı çıkaran yaratılıştadır. Kasabanın bankasında çalışan personelden (Devrim Özder Akın) komşusu için alınan haciz kararı haberinden yararlanıp, komşunun arazisini değerininin çok altında bir bedelle satın alır. Kısa bir müddet sonra aynı banka memurunu sudan bir sebeple hakaret edip yanından kovar.

SEVGİSİZ, BENCİL BİR ÇİFTÇİ

Günün birinde elektrik idaresinin trafo çalışmasında arazisinin ortasına bir direk dikeceğini öğrenince huzuru kaçan Hasan, emekli hakim dostunu (Hakan Altıner) devreye sokarak, direğin ağabeyinin atıl duran arazisine dikilmesini sağlar. Hac sırasının kendisine gelmesiyle Hasan’ın hayatı değişir. Yolculuğa çıkmadan borcunu ödemeli, çevresindekilerle helalleşmesi gerekmektedir. Kunduracıya yıllardır ödemediği ayakkabının parasını vermeye gittiğinde de bu temiz yürekli esnafın uzattığı ayakkabı hediyesini pişkinlikle kabul eder. Hac masrafına karısının yıllarca biriktirdiği para ile iştirak etmesi için binbir dümen çevirir. Filmin finalinde helalleşmek için gittiği ağabeyinin evinde müthiş bir sürprizle karşılaşır.

Semih Kaplanoğlu felsefi ve dini konulu distopik filmi “Buğday” (2017) ile inanç sinemasına olan meylini “Bağlılık Hasan”da da sürdürüyor. “Buğday” biçimsel olarak deneylere başvuran, zorlama, doyurucu olamayan bir filmdi. “Bağlılık Hasan” ise yönetmenin kariyerindeki filmlerin en başarılısı. İnsanlık halleri üzerine filozofça tespitler barındıran bu filminde Semih Kaplanoğlu, hacca temiz vicdanla ayak basmak zorunda olan karanlık ruhlu kahramanının ruhunu terbiye edip etmediğini sorguluyor.

Hırstan uzak mütevazi bir hayat süren kasaba halkının içinde, gayeye ulaşmak için her türlü hileye başvuran Makyavelist bir karakterin, kendi vicdanıyla hesaplaşmasının ne kadar güç olduğunu, film gerçekçi tespitlerle gözlere seriyor. Sevgi, hoşgörü ve dayanışmaya inanmayan, helalleşme sorunuyla karşı karşıya kalan kahramanının çıkışsızlığını, Kaplanoğlu suçlayıcı ve yargılayıcı olmamaya özen göstererek, hümanist bir yaklaşımla çözmeye çalışıyor.

Bunu da inanç sömürüsünden uzak, gerçekçi ve dürüst yöntemlerle yapmayı beceriyor. Hayatının hiçbir döneminde dürüst olmayı aklına getirmeyen, içten pazarlıklı Hasan doğal çevreyi korumak gibi ekolojik bilince sahip bir insan değil. Çevresindekilerin üstüne basarak yükselmeye alışkın, fırsatçı köylü kimliğiyle, helalleşme sorunuyla karşı karşıya kaldığında, ilk kez geçmişiyle yüzleşme durumunda kalır.

Semih Kaplanoğlu dinsel bir boyut kattığı “Bağlılık Hasan”ın sıradan hikayesini dürüst ve gerçekçi bir şekilde ele alıyor. İnsanların dinin temel gereksinimlerine uymaları sonuncu ne kadar kötü durumlara girebileceklerini gözlere seriyor. Kaplanoğlu senaryosunda, karakter tahlilleri yapmadaki hünerini de sergiliyor. Ancak filmin yumuşak karnı süresinin uzunluğu. İlk yarısı en az yarım saat kısaltılsaydı, film daha etkileyici olabilirdi.

Filmde eleştirilecek ikinci kusur casting seçimi. Yan rollerde, ağabey Muzaffer’de Mahir Günşiray, çobanda Mehmet Aydan, Turgut’ta Bedir Bedir kısa rollerinde ustalıklı performanslarıyla öne çıkarken, iki başrol oyuncusunun filme pozitif katkıda bulunduklarını düşünmüyorum. Casting ekibinin, sinemada tek deneyimi olan tiyatro oyuncusu Filiz Bozok ile TV dizi- sinema oyuncusu Umut Karadağ’ın tecihine katılmıyorum.

Yönetmen / Senaryo : Semih Kaplanoğlu

Görüntü Yönetmeni : Özgür Eken

Sanat Yönetmeni : Meral Aktan

Oynayanlar : Umut Karadağ, Filiz Bozok, Gökhan Azlag, Mahir Günşiray, Ayşe Günyüz Demirci, Hakkı Altıner, Devrim Özder Akın, Hasan Atalay, Mehmet Avdan, Bedir Bedir, Sinan Demirer

Türkiye / Dram / 147 Dk.

OrtaKoltuk Puanı:

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz