Dayı : Bir Adamın Hikayesi
Kaç kapıdan geçer insan ömrü boyunca…
Bütün babalar, çocuklarının gözünde birer kahramandır. Kahraman olup olmadıkları ise büyüdüklerinde babasının çevresindekilerin, esnafın, akrabalarının, mesai arkadaşlarının, tanıyanların anlatımları ile anlaşılır. Dayı : Bir Adamın Hikayesi filminde de yönetmen / yapımcı Uğur Bayraktar, babasının yaşamını, aile büyüklerinden ve babasının arkadaşlarından duydukları bilgiler ışığında anlatıyor bizlere. Yönetmenin kardeşi Ufuk Bayraktar‘da babası cevahir’i canlandırıyor.
Yönetmen Uğur, basın gösteriminden önce bizlerle yaptığı söyleşi de ”kendisinin gıda mühendisi olduğunu, bu işlerle hiç ilgisi olmadığını, senaryoyu internet programlarından faydalanarak yazdığını ve anlaştığı yönetmenlerin babasının hikayesini tam olarak kendi istediği gibi beyaz perdeye yansıtamayacağını düşündüğü için filmi yönetmeye karar verdiğini” söyledi.
Yazarlık ve yönetmenlik konusunda uzun araştırma ve çalışmaları sonucu senaryoyu bitirip yönetmen koltuğuna oturan Uğur‘un konuşmasından sonra ne yalan söyleyeyim bir ilkokul müsameresi düzeyinde bir film izleyeceğimi düşünmüştüm ama yanılmışım. Yeterli düzeyde altı doldurulamamış zayıf bir senaryo ve aksayan kurgusuna rağmen güçlü oyuncu kadrosunun kendilerine biçilen karakteri içselleştirip canlandırmaları filmi müsamere düzeyinden çıkarıp yukarı taşımış. Bir film, ”eğer isterlerse” tecrübeli oyuncular sayesinde nasıl yukarılara taşınır bunun örneğini birkez daha bu yapımla görmüş olduk. Bazı durumlarda yönetmen acemiyse devreye, yardımcı teknik ekip ve oyuncular girebiliyor bu filmde olduğu gibi.
Hikaye, Trabzon’lu ailelerin göç edip mesken edindiği Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde başlıyor. Cevahir (Ufuk Bayraktar), haksızlık ve zorbalığa tahammülü olmaması nedeniyle okul arkadaşları ve öğretmenleri ile geçinemeyen, top peşinde koşan kendi başına buyruk bir çocuktur. Kalaycılık yapan babası okumayacağını anlayınca kendi mesleğini öğretmeye çalışır. 20’li yaşlara gelen ve hiçbir işte dikiş tutturamayan Cevahir, babasının gitmesine müsade etmesi sonucu İstanbul’da yaşayan aile dostları Seyfi’nin (Turgut Tunçalp) yanına gider. Kumarhane işleten ve iki ortağı ile birlikte çevre esnaftan haraç toplayan Seyfi, Cevahir’i sahiplenir. Cevahir, can yoldaşı Sabahattin (Ahmet Varlı) ile de yaşanan bir haksızlığa baş kaldırması sonucu tanışır.
Bir gazinoda şarkıcılık yapan Sabahattin’in kız kardeşi Hatice (Gizem Karaca), meşhur olma ve plak yapma hayalleri kuran bir genç kızdır. Cevahir, Hatice’ye ilk görüşte aşık olmuştur. Cevahir, Hatice’ye yanaşmak isteyen herkesle kavga eder. Bu duruma çok kızan Seyfi, Cevahir’i ailesinin yanına göndermeye karar verir. Köyüne geri dönmek istemeyen Cevahir, ne yapar eder Seyfi’nin önemli bir rakibini saf dışı bırakır. Seyfi ve ortaklarının taktirini kazanan Cevahir’in İstanbul’da namı yayılmaya başlar…
Gerçek yaşamdan esinlenilen hikaye, filmi birlikte izlediğim Viktor Apalaçi‘nin dediği gibi ”inanılmaz bir yaşam öyküsü”. Kim der ki, okumada gözü olmayan, söz dinlemez, haylaz, asi bir çocuk İstanbul’a gelecek esnafın, mazlumun, garibanın koruyucusu gözü kara bir adam olacak. Bu film bana Kadir İnanır‘ın canlandırdığı kabadayı filmlerini hatırlattı. Sizde de aynı etkiyi yaratır mı bilemem. Yorumlara yazarsınız.
Oldukça ilginç bir hikayeye sahip filmin çekim aşamasında, anlaşılan 2-3 yönetmenle, oyuncularla anlaşmazlıklar ve kavgalar yaşandığını duydum. Doğruluğu nedir bilmiyorum ama 2 yıl önce çekilen teaser ile şimdiki fragmanı izlediğinizde aradaki yönetmen farkını göreceksiniz zaten. Filmin 2 yıl önce yayınlanan teaserin seslendirmesinde Turgay Tanülkü vardı yeni yayınlanan fragmanda yok. Zaten o teaserde ki sekansın bugün izlediğim filmle alakası da yok. Ufuk dışında, yönetmen, mekan, oyuncular, seslendirme kısaca herşey değişmiş.
Film, 1970’li yıllarda yaşananların sağlıklı olarak canlandırılabilmesi için % 80’i Adana’da çekilmiş. O döneme ait büyüklükte ki gazino mekanlarını, ailenin yaşadığı aslına uygun ev ve çevreyi, taşı toprağı İstanbul’da bulmak zor olduğu için Adana tercih edilmiş. Sanat yönetmeninin titiz çalışması sonucu Unkapanı plakçılar sahnesindeki herşey o döneme uygun olarak yapılmış. Yoldan geçen o döneme ait araçlar, çevre düzeni, binalar vs. vs. en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. O döneme ait kıyafetler, Kostümlerde ki ince ayrıntılar dikkate alınıp atlanılmamış (Cevahir’in belindeki yarısı soyulmuş kemer bile). İlk alkışım sanat yönetmenine olsun.
Filmin oyunculuklarını beğendim. Babası Cevahir’i canlandıran Ufuk Bayraktar, babasının karakterini, mimiklerini, vücut dilini iyi bildiği için oldukça rahat bir oyun sergilemiş. Gizem Karaca, Turgut Tunçalp, Ümit Çırak, Timur Ölkebaş ve Murat Akkoyunlu oldukça iyiler. Ahmet Varlı ise yukarıda saydığım isimlerden bir adım öne çıkıyor. Bazı sahnelerde Ufuk’tan adeta rol çalıyor. Filmlerde, canlandırdığı karakterle bütünleşen, yaşadığı duygu patlamasını kolaylıkla seyirciye geçirebilen ve böylesine güzel ağlayan adam çok nadirdir. Tebrikler Ahmet Varlı, başarıların daim olsun. Yukarıda belirttiğim gibi senaryo daha güçlü ve vurucu olabilirdi. Filmin devamının çekileceğini duydum. İnşallah ikinci filmde daha güçlü senaryo ile karşımıza çıkarlar.
Sözün Özü : Şu sıralar değişik konular, ilginç hikayeler arıyorsanız gerçek yaşamdan alıntı yapılmış bir kabadayının yaşamını anlatan ”Dayı : Bir Adamın Hikayesi” ilginizi çekebilir. Karar sizin…
Yönetmen : Uğur Bayraktar
Senaryo : Uğur Bayraktar, Serkan Öztürk
Görüntü Yönetmeni : Türksoy Gölebeyi, Hatip Karabudak
Kurgu : Erhan Özen
Müzik : Yıldıray Gürgen
Oyuncular : Ufuk Bayraktar, Gizem Karaca, Ahmet Varlı, Turgut Tunçalp, Murat Akkoyunlu, Ümit Çırak, Beste Bereket, Timur Ölkebaş, Cem Kurtoğlu, Zafer Şahin, Yaman Çeri, Banu Fotocan
Türkiye / Dram / 125 Dk.