İNATÇILAR (HRUTAR)
Kuzey’in ülkeleri, İskandinav Sineması kimimiz için yabancı olmasa da birçoğu için yeni bir kültür, bambaşka bir kapı. Kültürlerine hatta duygularına işleyen soğuk havası, eşsiz manzarası, kendilerine ait dramları ve komedi anlayışlarıyla bambaşka bir yer. İnatçılar, orijinal adıyla ‘Hrutar’, Kuzey’den çıkmış en iyi filmler arasına girmeye aday. Yazının başında söylemek isterim ki, giden herkesin içinde bir yerlere dokunacak, etkileyecek ve hatta darmadağın edecek birçoğunu.
2015 İzlanda yapımı olan filmin yönetmen ve senarist koltuğunda Grimur Hakonarson oturuyor. Film 1 saat 32 dakika sürüyor. Hakonarson, ikinci uzun metrajlı filmiyle, iki kardeş üzerinden koskoca bir coğrafyanın öyküsünü perdeye taşıyor. Bu film için İzlanda’nın en ücra köşelerinden birini seçen yönetmen karşımıza harika bir dram filmiyle çıkıyor ve bu dram filmiyle ‘2015 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Ödülü’ne layık görüldü ve İzlanda’nın Oscar adayı seçildi. Filmin başrollerini Sigurður Sigurjónsson ve Theodór Júlíusson paylaşıyor.
Yaklaşık 40 yıldır birbiriyle konuşmayan iki kardeş, İzlanda’da bir çiftlikte komşudur ve ikisi de hayvancılıkla uğraşmaktadır. İkisi de olabildiğine inatçıdır, ve konuşmasalar da koyunları ve koçları üzerinden süregelen bir rekabetleri vardır. İki kardeşten biri olan Gummi bir gün, kardeşi Kiddi’nin koyunlarından birinde koyunlar için ölümcül olan bir hastalık olabileceğini farkeder ve köyde bulunan tek veterinerle bunu paylaşır. Virüsün varlığının onaylanması üzerine köydeki tüm hayvanların itlaf edilmesine karar verilir. Bunun yüzünden Kiddi, kardeşi Gummi’yi suçlayacak ve bunun da onun kıskançlığı yüzünden olduğunu sanacaktır.
Köyde tüm bunlar olurken birkaç tane koyun ve bir koçu gizlice beslemeye devam eden Gummi, görevlilerden birinin farketmesi üzerine soluğu yine de küs olduğu kardeşi Kiddi’nin yanında alacak ve ondan yardım isteyecektir. 40 yıllık kavganın getirdiği inat yavaş yavaş kırılmaktayken bir taraftan da kendi çocukları gibi gördükleri hayvanların, köylüler ve iki kardeş üzerinde bıraktığı tahribat da küçücük bir hayatta ne kadar büyük yürekler barınabileceğini bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor.
Sona doğru yaklaşırken, hayvanlarını korumak pahasına dağın eteklerine, kar fırtınasının tam da ortasına giden iki kardeş hayvanları için neler yapabileceklerini bir kez daha gösterirler. Kavga sona ermiştir, 40 yıllık küslük bitmiştir ama her şey için artık çok geçtir. Gummi, dağda kaybolan koçunu ararken donarak ölmüştür. Kardeşi ona sarılarak kendi sıcaklığıyla hayata döndürmeye çalışır fakat mümkün değildir. Yönetmen hepimize bir kez daha göstermiştir ki kültürümüze ve birbirimize sarılmadan hayatta kalmak mümkün değildir.
Basit bir konudan harikalar yaratan yönetmen, bize aynı zamanda İzlanda’da görsel bir şölen sunmuştur. Giden herkesin memnun ayrılacağı, izlenmesi gereken bir film. İyi seyirler.